26. Bölüm : ''Tek Başına''

4.8K 331 205
                                    




Helüü! Uzun bir bölümle karşınızdayım. Bölümlerimiz paralel gidiyor, canım ablamın kitabı Ahger'i okumayı unutmayalım.

Ahger'e koyumorgokyuzu  buradan ulaşabilirsiniz.  ❤️‍🩹


YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN!


Bölüme geçmeden, ufak bir uyarı. Hikayenin akışı açısında önce Ahger'in 15. bölümünü okumanızı öneriyorum. Keyifli okumalarrr, multideki şarkıyı açabilirizz. <3

••••••••••••••••••

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


••••••••••••••••••



Boşluk, sadece boşluk. Tek hissettiğim bu iğrenç şeydi. Belki de artık hissetmemeyi seçtiğimden, çoğu duygu geçmiyordu içimden. Ne öfke vardı, ne de acı. Bu boşluğun içinde, derinlerde bir yerde yok edemediğim tek duygum intikam duygusuydu. Kasığıma o soğuk metal girdiğinde, zaten çoktan kaybetmiştim ama, o an gözlerime bakan Alpay bile acı görememişti emindim. Sadece intikam görmüştü. Ben artık bütün kodları silinmiş bir oyun gibiydim. İçimde kalan tek şey intikamdı ve bunu gerçekleştirdiğimde, bu oyun bitecekti.

Aslında bu oyunun sonu en başından belliydi. Biz doğmadan, bizim için her şey planlanmıştı. Albay Kenan, babam. Bir adamı öldürecek, adamın kızı büyüyecek, intikam almak için Albay'ın peşine düşecek. Onu en zayıf noktasından vuracak ve daha bir yaşındayken beni ailemden ayırıp bir cehenneme atacak. Yıllar sonra ise beni aileme geri kavuşturacak, babam kızına kavuşacak ve sonra, yine bizi ayıracak. Tek amaç babama zarar vermekti, biz sadece onun kullandığı kuklalardan biriydik.

Peki biz ne olacaktık? Ben Alpay'ın yüzüne nasıl bakacaktım? Bana baktığında sürekli aynı şeyi görecekti. Acı çekecek, bana söyleyemeyecekti. Belki kendine bile söyleyemeyecek ama içten içe beni suçlayacaktı. Gözlerime bakacak, bebeğimiz aklına gelecek. Bunu ona yapamam, kendime yapamam. Çektiğim vicdan azabının üzerine birde Alpay'ın bana öyle bakmasını kaldıramam.

Hastane yatağında nefret ettiğim hastane kokusu üzerime sinmiş bir şekilde yatarken, donuk bakışlı gözlerimi hemen yanımda yatan abime çevirdim. Tekli koltuğa oturmuş, yanağını yatağa yaslamış ve kollarını başının etrafına sarmış bir şekilde yatıyordu. Bakışlarımı üzerinde gezdirdim, saçları dağılmış, kolları çizik içindeydi. Üniforması yırtılmış, yer yer kan olmuştu, ama orada yanıma gelen yeşil gözlü askerdi. Albay abimi göndermemiş olmalıydı, o zaman niye bu haldeydi?

Yorgun görünüyordu bu yüzden ona dokunmadan doğruldum ve bacaklarımı yatağın diğer tarafına sarkıttım. Kafası dalgın, aklı başka yerde olmalıydı ki, yataktaki hareketliliğe rağmen uyanmamıştı. Sağ elimi sızlayan dikişlerime götürdüm, o kadar boş hissediyordum ki gözlerim bile dolmuyordu artık. Kaybetmek, kaybetmek geri dönüşü olmayan karanlık, pis bir yoldu. Çünkü kaybetmek demek uğruna savaştığın her şeyi, herkesi bırakıp uçsuz bucaksız bir yolda tek başına kalmak demekti benim için.

ASİL | Gerçek AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin