0.1

190 10 0
                                    

Yağmur sanki hiç durmayacakmış gibi yağarken arabanın camından bakışlarını ellerine doğru indirdi Win, çoktan tüm kan temizlenmişti yağmur sayesinde. "Suikastçi olman başak burcu olduğu gerçeğini değiştirmiyor" Nani'nin bu sözleri kafasında yankılandı birden. Hep salak salak konuşuyordu o gerizekalı.

  Araba son hız otobanda yol alıyordu. Win yanındaki adama kafasını çevirdi. "Sana acemilerle çalışmayı sevmediğimi söylemiştim. Neden yolladın peşimden onu" telefonunun ekranından yüzünü kaldırmadan cevapladı yaşlı adam. "Fazla kibirlisin W ve bu bir gün başını belaya sokacak" derin bir nefes verdi Win. Sorduğu sorunun cevabını almamak onu sinirlendirmişti.

Jack dikiz aynasından Win'e doğru bakmıştı. "Sen onu uzun zamandır tanıyordun değil mi?" Win ve Jack arasındaki bu kısa göz teması Win'in konuşmasına sebep olmuştu. Başını salladı Jack "Evet efendim, kendisi benim öğrencim olurdu. Eğitiminden ben sorumluydum" sessiz kaldı Win, usulca başını salladı. Arabada daha başka konuşma olmamıştı.

Malikanenin önüne geldiğimizde hızlı adımlarla içeri girdi Win. Üstündekileri çıkarıp kendini ılık bir duşun altına tuttu. Olayları gözlerinin önüne getirip nerde hata yaptığını bulmaya çalışıyordu. Çaylağın ölümü onu gereğinden fazla rahatsız etmişti. Kendisi de o yaşlarda girmişti bu işe. Sanırım kendi geçmişini hatırlatmıştı ona, kendisi de anlamlandıramıyordu.

Havluyu beline dolayıp duştan çıktı gardırobunun önüne gelip baskılı beyaz tişörtünün altına bir kot pantolon çıkardı. Islak kıyafetlerinin arasından çatışma sırasında kırılan telefonunu cebine attı. Deri ceketini eline alıp omzuna koydu. Aşağı seri adımlarla inen Win odaya girdiği zaman ilk karşılaştığı görüntü pezevenk gömleğinin altında olan Nani'ydi. Kapıyı örtüp karşısındaki koltuğa geçti.

Üzerinden düştü düşecek olan saten bornozlu bir kadın Nani'nin ağzına üzüm götürüyordu. "Sıçtığını duydum" gevşek gülümsemesi ile söylediği alaylı sözü umursamamıştı Win. Kadın küçük kıkırtılar eşliğinde Nani'nin ağzına bir şeyler uzatmaya devam ediyordu. Onların bu hali şaşırtmamıştı genç kadını. Win bir an önce bu ortamı terk etmek istedi ama yapamayacağını biliyordu. Bu malikanenin bazı kuralları vardı ve küçükken bu onlara çok sert öğretilmişti.

Nani ile beraber buraya getirildikleri günü dün gibi hatırlıyordu. İkisi de aynı hayata tutsak edilmişti. Gerçi Nani'nin bundan rahatsız olduğunu sanmıyordu. Bu hayattan midesi bulanan tek Win'di.

Boss'un içeri gelmesi ile Nani üst üste attığı bacakları indirmiş ve kızı seri bir hareketle yanından göndermişti. Boss masanın arkasındaki sandalyeye oturmuş memnuniyetsiz gözlerini ikisi üzerinde gezdiriyordu. Win'in gözlerine sabitlenen delici bakışlar ortamın daha da gerilmesine sebep olmuş gibiydi.

"Kazandığın paranın büyük bir kısmı arkadaki hasarı temizlemeye gidecek bunun farksındasındır zaten. Acemilerle çalışmayı sevmem diyorsun kendin bir acemi gibi davranıyorsun" Nani'nin bu sözleri duyduğunda yarım ağız gülümsemesi Boss'un dikkatini çekmiş olmalı ki ardından yüzünü ona çevirdi. Gülümsemesi anında solmuş ciddi bir hale bürünmüştü. "Seni son kez uyarıyorum bir daha o kadınlardan birini benim odama sokarsan bedeli ağır olur N" buz gibi ses tonu onu bir hayli korkutmuştu. Hızla başını salladı  Nani.

"Bu kadar mı ben çıkıyorum" Win'in bu asi tavırları küçüklüğünden beri Boss'u sinirlendirse de alışmış gibiydi üstelemedi bu yüzden ve elini kapıya doğru uzattı onaylar biçimde; bu onay korkanNani'yi de harekete geçirmiş hızlı hızlı Win'le beraber çıkmaya çalışmasına sebep olmuştu. Kapıdan beraber çıkmaya çalışırken ikiside kapıya sıkışmış ve ortaya aptalca bir görüntü çıkmıştı. Bu çocukla beraberlerken hep kendilerini ahmakça gösterecek bir duruma sokmayı başarıyordu. "Tek tek çıkın. Sanırım bunu söylememe gerek yok." Boss'un sesiyle bir adım geriledi Win ve Nani'ye önce çıkması için şans tanıdı.

Bıkkın bakışlarını Nani'yi çevirirken onun gülümsemesi daha da sinirilendirmişti. "Sen de gay agresifliği var biliyorsun demi." Ellerini Win'in kaşlarına getirmişti. "Hep çatık buralar erken yaşlanacaksın" ellerini ittirmişti Win Nani'nin ardından ekledi  "Telefon kırıldı" cebinden çıkardığı telefonu ona göstermişti. "Yine mi? Dostum teknoloji katili misin nedir? Biz insan öldürüyoruz okay? Telefon cici, dost o. Onu öldürmek yok." Söylediği şeye kendi kendine gülmüştü. Win'in düz suratı onu ciddileşmesine sebep oldu. "Tamam neyse ben bizimkilere konuşur yeni bir şeyler ayarlamaya çalışırım" yanağından makas aldı Nani. "Yumuşacık." Söylediği şey Win'in gözlerini devirmesine sebep olmuştu. "Başını belaya sokmasan iyi edersin. Hey kime diyorum. Hiç dinliyor mu ergen yaa"

Win malikaneden çıkıp arabasına atladı önce bir ATM nin önünde durup hesabına baktı, son işin parasına büyük bir kısmını kaybetmişti. biraz para çekti ve yoluna devam etti. Tanıdık klübün önünde durdu. 

Burası Boss'un izin verdiği nadir mekanlardan biriydi. Ter ve alkol kokusu içeri girdiği gibi yüzüne akın etmişti. Barmene doğru yaklaşıp "Will bana her zamankinden uzatır mısın?" Will hızlı hızlı kokteyli hazırlamaya çalışırken etrafa göz gezdirdi,  dikkatini birileri çekmişti, ortama uymayan bir grup. Takım elbisesi ile oturmuş bir adam sürüsüne doğru baktı. Ortalarında bulunan bir adam siyah takım elbisesinin üzerine kahverengi bir kaban giymişti diğerlerinden kendini ayırt ediyordu; piposunu tüttürüp yanındaki adamları dinliyordu.

Win'in bakışları bu adamda kilitlendi. Her bir hareketini mimiğini dikkatle incelemeye başladı. Sert bakışları, piposunu üflerken beliren keskin çene hattı, koyu renk dolgun dudakları. Win bu yüzü ne kadar inceledi bilmiyordu. Tanıdık gelmesinin yanı sıra aynı zamanda hiç karşılaşmadıklarını da biliyordu "Hazır" duyduğu ses ile barmene dönen Win. Çenesiyle takım elbiseli grubu gösterdi. "Bunlar kim?" Will bakma gereği bile duymamıştı kimden bahsettiğini zaten biliyordu. "Uyuşturucu çetesi, patron Mr. Vachirawit ve adamları" bakışlarını içkisine indirdi Win.

"Ne işi olur böyle adamların klüpte" Will, Win'in dediği şeyle gülmüştü. "Sanırım bir başka sevkiyat için güvenilir adam arıyorlar veya sadece eğlenmeye gelmişler." Burası genelde illegal işlerin konuşulduğu bir paravandı. Kulüp adı altında bir sürü teklif anlaşma ve para dönüyordu. "Ne teklif ediyorlar?" Will şaşkınca Win'e doğru döndü. "Niyetin var gibi" aldığı yudumla geriye doğru yaslandı. Bakışlarını Will'e doğru sabitledi. "İyi bir ücreti varsa neden olmasın."

Muhtemelen bu dediği Boss'un kulağına gidecekti ve başı belaya girecekti ama umursamadı. Sadece bir an önce oradan kurtulması için yeterli parayı toplamak istiyordu. Hayatının bir bedeli vardı ve onu ödemeden çıkmasına izin verilmeyeceğini biliyordu. Bana bedenini vermiyorsan onun değerinde para ver. Oranın mottosu buydu. Win her bu lafı düşündüğünde kendini mal gibi hissediyordu. Ölçülüyor tartılıyor ve hayatına bir bedel biçiliyordu.

"4 milyon diye duydum. Basit bir teslim ve temiz para" dediği şeye Win gülmüştü kendi alanında da aynı kelime kullanılırdı. "Temiz para" yedikleri bok kalmamıştı para kazanmak için ama hala çevresindekiler onun temiz olduğunu iddia ediyorlardı. "Beni onla buluşturabilir misin? Teklifine olumlu baktığımı söyle" Cebinden kartvizitini çıkardı. "Bunu ona ver."

"Win bu işlere hiç bulaşma bak çok tehlikeliler en ufak aksilikte öldürürler adamı. Mr. Vachirawit'in hiç acıması yoktur." Win hafifçe gülümsedi "Bir kere de namlunun diğer ucunda olalım bakalım nasıl bir hismiş"

Korkusuz|BrightWinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin