1.4

51 5 0
                                    

Win bu sabah Nani ve Rue ile konuşmuştu. Susan ile alakalı yaptıkları planı anlatmışlardı. Evin içinde gergince bir ileri bir geri gidiyordu. Bu kavşaktan önceki son çıkışıydı. Eğer işler istedikleri gibi ilerlerse Win resmen olayın içinde olacaktı. Bunu gerçekten istiyor muydu?
Susan'ın mutfağa girdiğini duymasıyla oraya doğru yöneldi. Nasıl anlatacağını veya onu nasıl ikna edeceğini bilmiyordu. Kendisi için böyle bir tehlikeye atılır mıydı emin değildi? Adımlarını hızlandırıp Susan'ın tam karşısında durdu. Her zamanki gibi ona büyük bir gülümseme vermişti. "Winniem acıktın mı senin için bir şeyler hazırlamamı ister misin?" Win bu gülümseden cesaret alıp kadının ellerini tuttu.

Fiziksel temasların karşı tarafı etkisi altına almada büyük etkisini biliyordu. Ve bu kadın kesinlikle bundan etkilenecek türden biriydi. Şaşkınlık ve gülümse ile karışık suratı ile Win'e doğru bakıyordu.
"Susan seninle konuşmam gereken şeyler var. Oturup beni dikkatle dinleyebilir misin?" Ses tonu karşısındakini korkutmuş olmalı ki, hızlıca sandalye çekip oturdu ve meraklı gözlerle karşısındaki güzel harelere baktı. Win de derin bir nefes alıp bildiklerinin Susan'ın bilmesini düşündüğü kadarıyla anlattı. Karşısındaki kadın gönülden bir bağ ile sadıktı patronuna. Gücünün yetip yetmemesi önemli değildi engellemek adına her şeyi yapabilecek türde biriydi.

Win en çok böyle insanlardan korkmuştu. Cesaretli olmak ile aptal olmak arasında ince bir çizgi vardı. Ve bu kadın o ipte jonklörlük yapıyordu. Tekerleğin üzerinde sürdüğü hayat kendisine aitti ve bazı şeylerin geri dönüşü olamazdı. Ölüm bunlardan biriydi. Öldün mü bu hayattaki şansın tükenmiş demekti ipin üzerinde istersen sadece bisiklete sürmekle kalma top da çevir artık bir önemi yoktu. Ölüm değildi korkutucu olan yaşarken ölümü tatmaktı. Sınırına gelip durmaması, daha fazlası İçin geri geleceğini biliyor olmandı.

Ondan yapmasını istediklerini sıralarken sık sık etrafı kolaçan etmeyi unutmuyordu. Bu sırada arka kapının açıldığını duymuştu Win hızlıca Susan'a dönüp "Sen işine geri dön gizli gizli konuştuğumuz görülürse dikkat çekeriz" demişti. Çok geçmeden tanıdık bir ses kulaklarını doldurmuştu.

"Selaaaammmm" Win sesin sahibini gördüğünde tanıması uzun sürmedi. Mr. Vachirawit'in odasından dağılmış ruju ile çıkan kadına aitti bu ses. Kendisini farketmeden Susan ile konuşmaya başladı. "Susan bebeğim nasılsın, Bright buralarda olmayınca pek sıkıcı oluyor bu ev" Susan panikle doğradığı biberi bırakıp tezgahın üzerine yaslandı ve oralardan geçen birileri var mı diye kontrol etti. "Tontowan, ben sana bu şekilde konuşma demedim mi? Ya biri duysaydı, başın belaya girecek bu davranışlarından ötürü, dikkatli olmalısın." Tu pek umursuyor gibi durmuyordu. Bu Susan'ı daha da sinirlendirmişti. "Aman canım, me dedim ki sanki ayrıca onca hukukumuz var sorun etmez bence Mr. Vachirawit." Saygılı konuşuyor gibi gözükebilirdi ama sarkastik ses tonu niyetini belli etmeye yetiyordu. "Ayrıca yakında buranın hanımı olduğumda istediğim kadar söyleyebileceğim, şimdiden pratik yapıyorum. Ağzım alışsın" Susan bu lafları üzerine göz devirmişti. Win tüm konuşmaları merdivende duymuştu. Odasına girerken telefonu çaldı arayan Nani'ydi. Kısık sesle konuşuyordu. Win telefonun sesini fullemesine rağmen zar zor duyuyordu.
"İşine yarayabilecek bir çanta hazırladım. Çok fazla eksik olursa Boss farkedebir bunlarla idare edersin. Susan ile konuştun mu haberi var değil mi olaylardan? Kabul etti mi?" Nani hızlı çalışmıştı. Normalde 7/24 göt deviren biri için oldukça etkileyici bir durumdu bu. "Evet haberi var ama daha silah mevzusundan bahsetmedim. Bunu bile zar zor kabullendi biraz zaman ver bu sabaha yanınıza göndermek için elimden geleni yapacağım."
"Tamamdır." Uzun bir sessizlik yaşandı. Win telefonu kapatıp kapatmamak arasında kalmıştı. Kulağından ayırıp birkaç saniye ekrana baktı. "Win..." sesi az öncekinden çok daha farklı çıkıyordu.
"Efendim"
"Ölemezsin biliyorsun değil mi? Sikerim belanı. Bırakamazsın oğlum beni yalnız. Geri geleceksin değil mi bana yine? Operasyonlarda sonuç ne olursa olsun geri gelirdin sen. Sen hayır yani..." Win onun titreyen sesini duyması içerisinde bastırdığı duygulara hiç iyi gelmiyordu. Nani'nin ağladığını pek görmemişti. Her zaman güleryüzlü ve şakacı biriydi. Her durumda şaka yapıp ortamı rahatlatma görevi ona aitti. Ama şimdi o kişi görevini yapmakta zorlanıyor gibiydi.
"Nani, geleceğim..." Burun çekme sesini duydu telefonun diğer ucundan.
"Siktir, söz verdin bak. Oğlum yardım edemiyorum bok gibi hissediyorum." Win derin bir nefes aldı.
"Sakin ol. Yeterince yardım ediyorsunuz ikiniz de bundan sonrası için yapabileceğiniz bir şey yok. Bu görev en başından beri benimle bağlantılı idi sadece benimle."
"Ama..." Nani sözünü bitirememiş arkadan bir sesin onu çağırmasını duymuştu. Boss idi bu sesin sahibi. Win her şekilde onu tanırdı. "Seni tekrardan arayacağım" ve telefonu kapattı.
Win tekrardan aşağı inmeye hazırlanıyordu ki evin kalabalıklaştığını işitti. Merdivenlerin başına geçip diz çöküp gelenlere baktı. Görüşüne ilk girenler Tontowan ve Mr. Vachirawit'e aitti. Genç patron hızlı adımlarla yukarı çıkmaya çalışırken Tu ise onunla konuşmaya çalışıyordu. Koridorda genç patron ile karşılaşmışlardı. Başıyla odasını işaret ederek. "Odaya geç seninle konuşacaklarım var" dedi. Win ellerini ceplerine koyup karşısında durdu. "Bu emirlerin canımı çok sıkıyorlar biliyor musun?" Genç patron bu sözler üzerine yarım ağız sırıttı. "Ne biçim konuşuyorsun sen. Karşında kim var biliyor musun sen?" Tu idi konuşan. Gözleri Win ve Genç patron arasında ilmek dokuyordu. Soğuyan atmosfer içini ürpertmişti. "Benim çatım altında yaşıyorsan evet emirlerimi uygulamak zorundasın." Eliyle kapıyı gösterip, "Ha işinize gelmiyorsa siktirip gitmekte özgürsünüz. Ama bugün bile peşinden gelen bir düzine adamı hallettikten sonra söylemeliyim ki sizin patron oldukça ısrarcı görünüyor sana bol şanslar." Win gösterdiği yere doğru baktı. Bir an için her şeyi siktir edip yapmayı istedi. Ama bu sabahki Nani ile konuşmasından sonra yapamadı. Geri döneceğine söz verdi. Her şeyi tekrar eski düzenine koyup geri dönecekti. Bakışlarını tekrardan genç patronun gözlerine çıkardı. O ise yüzünü incelemek ile meşguldü. Göz göze geldiklerinde gülümsedi. Bakışları "götün yemedi galiba" der gibiydi. Bir adım geriye doğru adım atıp ona koridordan geçmesi için yer verdi. Kendileri ile gelen Tu'ya "Sen içeri girme" demişti. Tu anlamaz bakışlarını ikisi arasında gezdirdi. Kendisinin bilmediği ne gibi bir sır paylaşıyor olabilirlerdi. Bu adama en başından beri uyuz oluyordu.

İçeri girmelerinin üzerinden yarım saat geçmişti ama giren çıkan olmamıştı daha. Tu'nun çalan telefonu ile tüm dikkati dağılmıştı. Bakışları ile kapıyı eritme çabalarına ara vermişti. Arayan nakliyat işlerinden bir numaraya aitti. Hızlıca kulağına götürdü. Malların tesliminde sorun çıkmıştı. Ürünlerin yarısı geri gelmişti. Tu paniklemişti. Kapıyı tıklatmayı unutup genç patronun odasına dalmıştı. Gördüğü manzara karşısında şoka uğramıştı. Mr. Vachirawit karşısındaki adama pansuman yapıyordu. Tu'nun içeri girmesi ile acele ile önüne geçip ayakta durdu. Geriye doğru kaçamak bakışlar atıyor ve arkasındakinin giyinip giyinmediğini kontrol etmeye çalışıyordu. Üstünü giyinmeye çalışan Win genç patronun bakışları altında nedense gerilmişti. İşini hallettikten sonra tek kaşını kaldırıp ona baktı. Mr. Vachirawit ise onun bu hareketine gülümsemişti. Azarlamak için kadına doğru dönen Mr. Vachirawit Tu'nun hızlıca durumu açıklaması ile sessiz kalmıştı.

 Vachirawit Tu'nun hızlıca durumu açıklaması ile sessiz kalmıştı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Korkusuz|BrightWinWhere stories live. Discover now