FİNAL

161 13 1
                                    

Vücuduma bir ağırlık çökmüştü sanki. Göz kapaklarım kapanıyor hatta açmakta bile zorluk çekiyordum. Gökçay haklı çıktı uykun gelir diye ama ne yatağa uzanmıştım ne de gözlerimi kapatmıştım. Neyse hayırlısı diyelim. Yatağıma uzanıp yastığın birini kafamın altına diğerini de kafamın üstüne koydum. Battaniyeyi de nefes almayacak şekilde başımla beraber kapattım. Böyle anca uyurdum ben.

***

Gözlerimi açmakta zorlanıyordum. Açmak istiyordum gözlerimi ama nedense açamıyordum. Sanki yapıştırıcı ile göz kapaklarımı yapıştırmışlar gibi. Üzerimde bir yorgunluk var gibiydi. Sanki üzerimden bir tır geçmiş gibiydi. Tır geçen insanın halini de bilmiyordum ama neyse çaktırmayın.

Zorda olsa gözlerimi açmıştım. Gözüme ilk çarpan şey tavana asılı olan büyük bir pervane olmuştu. Benim odamda pervane var mıydı? Kendi kendime sormuştum bu soruyu. Bildiğim kadarıyla yoktu.

Yavaşça kalktım ve yatakta oturur bir pozisyon aldım. Odaya göz gezdirmeye başladım.

Odanın, ahşap kapısı buzlu camlarla kaplı ve sağa doğru açılıyordu. İçeri girdiğinizde hemen kıble duvarında boydan boya devasa bir gardırop vardı. Küçük beş raylı bir kitaplık boydan boya devasa gardırobun hemen yanındaydı. Odada bir pencere vardı ve tek kanatlı olarak açıktı. Pencerenin önünde kırmızı uzun ve geniş bir koltuk bulunuyordu. Koltuğa uygun renkler iki tane etajer kitaplığın tam karşısındaydı. Gardırobun önünde ise bir boy aynası duruyordu.

Etajerin üstünde zigon sehpalar ve sehpaların üstünde vazo vardı. Boş duvarlarda levhalar asılıydı. Gözlerimi yere doğru gezdirdiğimde halının desenleri gözlerimi kamaştırmıştı.

Odanın tam ortasında ise salıncak yatak vardı ve salıncak yatağın üstünde ise ben şu anda oturuyordum.

Burası neresi? Buraya nasıl gelmiştim? Aklımda bu sorular deli gibi dönüp duruyordu.

Diğer insanlar hastane odasında gözlerini açardı, ben ise bilmediğim birinin odasında gözlerimi açmıştım.

Odanın kapısı açıldı. Odaya giren kişi Asil idi. Bu şerefsizin evinde ne işim vardı benim?

"Güzel karıcığım da uyanmış." Dedi sahte bir gülümseme ile.

"Ne karısı lan!" Dedim ve yataktan fırladım, karşısına dikildim.

"Benim karımsın." Dedi pişkince sırıtarak.

"Kafayı yemişsin sen." Dedim hafifçe gülerek.

"Yok hiçte bile."

"Nasıl getirdin beni buraya?"

"Parayla."

"Parayla mı?" Şaşırmıştım ve çokta merak ediyordum buraya nasıl geldim? Kim beni buraya getirdi? Asil'in anlatmasını bekliyordum.

"Hani şu elinin tersiyle ittiğin para var ya. He işti o para getirdi seni buraya."

"Zırvalamayı kes! Olayı anlat sen."

"Hani o annen dediğin kadın, o seni kaçıran mahalle bebesi Gökçay, baban dediğin adam onları biliyorsun değil mi? Onlar üç kuruş para için benimle anlaşma yaptılar. Aslında ben onlarla anlaşma yaptımda diyebilirim, her neyse. Gökçay o kahvene ilaç atacaktı ama gerçek annenim ben diye ortaya çıkan Gökçay'ın teyzesi çıkan para göz kadın çıkmasaydı. Ah! Rüya ah! Senin ne bir annen var ne de bir baban. Sen hem yetim hem de öksüzsün."

ASABİ KIZ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin