♕ KULAĞIMA İLİŞEN MELODİ | BÖLÜM ●2●

27K 1K 38
                                    

Hellö 💦

Yalnız kalmışlığın verdiği bir çaresizlik vardı üzerimde. Sanki ruhumu şeytana iznim olmadan satmış, bir de üzerine bunun için ağıt yakıyormuşum gibi. İnsanlar, sözde benim için üzülüyor ama kimse benim hissettiğimi bilmiyordu. Canım acıyordu. Olduğum yerde durmak, canımı yakıyordu. Onlara isyan etmek, bana bu yaşta bunları yaşattıkları için lanet etmek istiyordum. Ama tek yapabildiğim susmaktan ibaretti. Telaşım, korkum, beklentim... Sanki oturup düşündüğümde her şeyi atlatacakmışım gibi... Etrafımda pervane olan onca insan ve yalnız ben...

Ne garipti. Onların sesinin arasında kaybolmayı öyle çok isterdim ki.

Arka bahçemde iki yıldır cesedi barınan ve kamelyanın üzerinde defalarca oturmuş olan ben... Annem... Özlemi için dünyaları verebileceğim tek arzum olan kadın...

Boğazıma dizilen yumruları bir kenara iteklemek ve nefes alabilmek öyle çok isterdim ki. Ama yapamıyordum. Annemi, adam akıllı öldüğünde yıkayamayıp, son kez veda dahi edemeyip toprağın altına vermişliğin acısı vardı üzerimde.

Ellerimin altında artık yıllar boyu üzerinde yeşerecek otları barındıran toprak, gözlerimin önüne dikilmiş bir tahta parçası ve üzerinde yazan belli belirsiz ölüm yılı...

Adını bir tahta parçasına kazıtmak ve bir daha onun nur yüzünü göremeyecek olmanın getirdiği sekte ruhumu milim milim tüketiyordu. Gözlerimden artık ne yaş akıyor ne de başka bir şey. Feryadım var birisine ama kime bilmiyorum. Sanki bu dünyaya Tanrı'nın izleyip zevk aldığı bir figüranmış işlevi gördüğümün farkındayım ama yine de tek kelime edemiyorum ki. Dilimi çözemiyorum. Çözsem, çevremde bana baş sağlığı dilemeye çalışan insanların yaptıkları hata ortaya çıkacak çünkü.

Başım hiçbir zaman sağ olmayacak. Hiçbir zaman geçmiş olmayacak. Annem, geçmişte kalan bir hatıra olarak gülümseyerek hatırlayacağım bir anı işlevini görmeyecek. Bunu kabullenemiyorum.

En kötüsü de, benim canım, kokusuna doyamadığım o nur yüzlü kadını toprağa verenin ilk aşkımı yaşatan adamın, babamın yapmış olmasıydı.

Şimdi kim bilir kaçıncı mahkemesine çıkıyordu. Yüzünü görmek istemiyordum. 2 gün geçmişti üzerinden. Testler yapılmış, durum raporu çıkarılmış ve babamı yıllarca hapse tıkmanın planı bir bir işlenmişti. Annemin mirası sanki çok istiyormuşum gibi üzerime yatırılmış, babamın bütün mal varlığı eniştem sayesinde üzerime aktarılmış, beş kuruşsuz bırakılmıştı. Ama ne bunlardan birisi umurumdaydı ne de babamın hapse girip ömrünün sonuna kadar orada kalması...

Tek istediğim annemin geri gelmesiydi.

Omzuma dokunan elle başımı çevirip kimin olduğuna baktım. İnsanlar tek tük gitmişler, mezarlıkta onca cesedin arasında annemle yalnız kalmıştım. Ama o, onca yaptıklarına rağmen bir haftadır yanımda olmaya diretiyordu. Tek kelime dahi edemiyor, gitmesini isteyemiyordum çünkü insanlar yalnız olmamak adına bu dünyaya gönderilmişken ben annemin ölüsünün bulunmasından sonrasında hayatımda gördüğüm en yalnız insan olmuştum. Bu yüzden de o yanıma geldiğinde, gördüklerime rağmen itiraz edemiyor, git diyemiyordum. Çünkü yalnızlıktan korkmak, korkunun en büyüğü gibi geliyordu.

"Gitmemiz gerek." diyor anlayışla gözlerimin içerisine bakarak. Sözlerinin sonrasında haykırmak ve annemi burada bırakmak istemediğimi söylemek istiyorum ama yine dudaklarım birbirine mühürlenmiş, tek kelime dahi edemiyorum. Korku bu ya, tek kelime edersem o da yanımdan gider de ne yaparım diye düşünüyorum.

Yerimden onun yardımı ile kalktığımda dönüp mezara son kez bakamıyorum. Annemi orada bırakıp gitmek bana tuhaf geliyor. Sanki evimin bahçesinde olması daha iyiymiş, daha muhtemel ve bu olasılık benim için daha iyiymiş gibi. Mezarcıları çağırıp annemi buradan çıkarmaları için yalvarmak istiyorum ama tek yapabildiğim, ona yaslandığım bedeniyle arabasına doğru ilerlemek.

ÖLÜM ENDEKSİ (+18)Where stories live. Discover now