♕ MASUM | BÖLÜM ●12 /PART 1●

23.4K 901 27
                                    

Hellö 💦

Ruhumun bedenimden çıkıp beni özgürlüğe kavuşturduğunu hissedercesine boş ve vasıfsızdım. Özgürlük ne demekti? Parmaklarımın ucunda olan hayatıma verdiğim şekil tam olarak özgürlükten mi geçiyordu?

İnsanlar, özgürlüğü cennet kadar görkemli sanırdı. Cennet, nirvana seviyesine ulaşacak kadar belirgin bir etkendi herkes için. Ama cennet tam olarak neydi gerçekten? Bilinmeyen bir güzelliğe kapılan bu insanlar, özgürlüğe kapılınca neden hatalarla karşı karşıya kalıyorlardı? Cennete gittiklerinde de yine hataları ile karşılaşıp bundan pişmanlık mı duyacaklardı? İnsanlar cennete gittiklerinde hiç hata yapmayacaklar mıydı gerçekten? Hata yapmayacaklarsa dünyada neden cehennemle tabi tutularak hayatlarını yaşamaları istendi o zaman?

Mavi gözleri, denizin özgürlüğünü simgeleyen bu adam duruyordu karşımda. Onunla konuşmak, bir delinin dudaklarının arasından çıkanlara inanmak kadar olasılıksızdı. Ama insanlar bilmezdi ki deliler yalan söylemezdi. Söyleme gereksinimleri olmazdı ki. Onlara deli damgası yapıştırılmıştı bir kere. Saklayacak en büyük sırları, akıllarının çalıştığı yöntemken artık neyi geride bırakmaları gerekiyordu ki?

Evet, uyum...

Oysaki insanlar özgür olmayı diledikleri o zaman zarfı içerisinde uyum içerisinden sıyrılmak adına adımlamıyorlar mıydı?

Demek ki özgür olmaya ulaşan insanlar deliydi.

Derin bir nefes alarak gülümsedim. Onun dudaklarının arasından çıkan sözlere tutunan deli yanım ile yeni bir nefes daha hapsettim ciğerlerime. O ise gözlerini gözlerimden ayırmadan bana dimdik bakıyordu. Neden öyle bakıyordu? Neden hâlâ arkasına bakmadan kaçmıyordu? Bilmiyordum. Ne de olsa ben bir katildim öyle değil mi? Hangi akli dengesi yerinde olan bir insan annesini öldürmeye yeltenir sonrasında da bunu unutmuş gibi yapardı?

Alt dudağımı dişledim istemsizce. Kokusu usulca burnuma ulaşırken onun bu güzel aurasını kirlettiğimi fark ederek sessizleştim karşısında. Ne az önceki öfkem kalmış ne de söylediklerine itiraz edecek çirkef yanım gün yüzündeydi. Gerçek, bir tokat gibi dudaklarının arasından çarpmıştı yüzüme.

"Haklısın. Ben annemi öldürdüm."

Derin bir soluk çektim içime ama onun kokusu ile harmanlanmak bedenimi garip bir sarsıntı ile karşılaştırmıştı.

Önünden çekilip ondan uzaklaşmaya yeltendiğimde dudaklarım aralandı.

"Ama o bunu hak etmişti."

Başımı iki yana sallayıp az önce oturduğum yere geri oturduğumda hâlâ ona bakabiliyordum. Azrail ise ayakta dikilmiş bana bakmaya devam ederken kaşlarını çatmıştı. Söylediklerimden hoşlanmamış olsa gerek. Ben olsam, ben de hoşlanmazdım ama kim bilebilirdi ki aslında içimde kopan zelzeleyi?

"Hak etmedi. Hiçbir anne, evladı tarafından öldürülmeyi hak etmez." dediğinde kaşlarımı çatarak yüzüne baktım bir süre. Cevap vermek, dudaklarımın arasından çıkmaya yeltenmeyen bir lütuftu.

O ise sabır dilercesine yerine oturdu ve bana ters ters baktı.

"Sen de birini öldürdün ama." dediğimde bu sefer kaşlarını çatma sırası ondaydı.

Hoşlanmadığı bir konu olduğu barizken derin bir nefes aldı ve tek kelime dahi etmedi.

"O hak etmemiş miydi? Ah! Belki de yanlışlıkla öldürmüşsündür ha?"

Duraksadı.

Ben de duraksadım onun sessizliğine.

"Ben annemi öldürdüğümü kabullenebiliyorken sen kimi öldürmüş olabilirsin ki bu kadar sessizsin?"

Başını yavaşça sağa doğru çevirdi ve kırtlama sesi kulağıma ilişti. Ardından yavaşça sola doğru çevirdi ve onun da sesi kulağıma iliştiğinde gözlerindeki şeytani parıldamayı görebilecek kadar yakınındaydım. İşte belki de onda gördüğüm etki bundan ibaretti. Ona çekilmeme neden olan şey, ona dokunduklarımla arasında bulunduğu mesafeden kaynaklanıyordu.

"Sadece bir kişiyi öldürmedim."

Odanın ortasına bırakılan bombadan ölüm görmeyen insanlar korkuyla kaçabilirdi ama ben, en yakınından şahit olmuş, buna ellerimle hayat vermişken ondan korkmam olası dahi değildi.

"Birkaç kişiyi öldürmekle anneyi öldürmek arasında fark var herhâlde."

"Katil olduğun için seni yargıladığımı mı sanıyorsun?"

"Buradan bakınca farklı bir şey mi algılamalıydım?" diye sorduğumda dudağı belli belirsiz yukarı kıvrıldı.

"Asla. Seni yargılamaktan ziyade... Sadece merak ediyorum. Bir insan annesini nasıl öldürebilir?"

Yutkundum.

Kulağıma ilişen çığlık sesi ile birlikte korkarak derin bir nefes aldım ve hızlıca yüzüme gülümseme yerleştirip ona baktım.

"Onu mutfakta, kullandığım zaman hep elimi kesmeme neden olan bıçakla öldürdüm. Telefonla konuşuyordu ve bana arkası dönüktü."

Gözümün önüne gelen sahne ile irkilirken tırnaklarımı yavaşça derimin içerisine batırarak avuçlarımı sıktım.

"Bir elimle at kuyruğu yaptığı saçını tuttum. O daha ne olduğunu dahi kavrayamadan diğer elimdeki bıçakla şah damarını kestim."

Başımda zonklayan çığlıklar ile derin bir nefes daha aldım ve asılan yüzüme yeniden bir gülümseme yerleştirdim.

"Sonra koltuğun üzerine yığıldı. Yeni aldığımız bej rengi koltuklar kan yüzünden çöpe gitmek zorunda kaldı ama hızlı öldü."

Titremeye başlayan bedenime karşılık anlamaz bir şekilde yüzüme bakıyordu.

"Babamı da öldürmek istedim."

Dudaklarımdan çıkan cani sözlere karşılık şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu.

"Ama insanlar hatırlamak istemedikleri ayrıntıları yalanlarla kapatmaya bayılırlar. Ben de kendimce bir hikâye uydurdum. Hayatımı başkaları yönlendirebiliyorken ben neden farklı bir hayat yaşıyormuş gibi yapamayayım ki?"

Alnımdaki teri elimin tersi ile silerken burnumu çekip derin bir nefes aldım.

"Neden anneni öldürdün?"

"Neden bunu masum babama sormuyorsun?"

Yazar: İlayda Melis Okurgan

Youtube: Mel Okurgan
Instagram: ilmelistan
Twitter: ilmelistan

YARDIMCI HESAPLARI

Wattpad: melis_hikayeleri
Instagram: melseytanlari

ÖLÜM ENDEKSİ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin