♕ TAKIM OYUNU | BÖLÜM ●12 /PART 2●

23.4K 893 18
                                    

Hellö 💦

Dünyevi hislerimin getirdiği sorumluluk bilinciyle yanıp tutuşuyordum ona bakarken. İkimiz arasında olan sessiz anlaşma sanki bu oda şahitliğinde ortaya atılmışçasına korkutucuydu. Dudaklarımdan çıkan acımasız sözlerin getirdiği etki ile yüzleşmesini izlerken arkasına bakmadan ne zaman kaçacak diye bekliyordum ama aklımı kurcalayan bir diğer etken, onun da kimi öldürdüğüydü. Ya da onun deyişiyle, kimleri?

İkimizin de sırları vardı orası netti ama benim sırlarım, onun sırları ile yüzleşirken, ağır basıyor olmalıydı ki bir sürü insanı öldürmüş olan vicdan yoksunu adam bile karşımda vicdana gelebilmişti.

"Sana bir şey söylemem gerek." diyen Azrail, sanki son söylediklerimin üzerini kapatmak istercesine dikkatimi başka yöne çekmeyi başarmıştı.

"Dinliyorum."

Gözleri gözlerime dikilmiş, büyük bir heyecanla beklerken dudaklarının tembel tembel aralanmasını izledim.

"Yerimi alacağın için senden nefret etmiyorum. Aksine, buna sevinirim ama sana her şeyi anlatmadıkları gibi yaptıklarının sonucunda gireceğin vebali de senin omuzlarına bırakacaklar. Anneni kendi isteğinle öldürmüş olabilirsin ama istemediğin insanları da öldürmeni isteyecekler. Her gün yüzüne baktığın insanların bir akşam ölmemek için gözlerinin içerisine bakmasına şahit olmaya başlayacaksın. Zaman geçecek, âşık olduğun insanı bile öldürmeni istediklerinde bunu yapmak zorunda olacaksın. Hatta daha kötüsü, ailelerinden çocukları alıp buraya getireceksin ve geride onu aramaya meraklı olan herkesi öldürüp çocuğa ailesi ile ilgili yalan söylemek zorunda olacaksın." dediğinde şaşkınlıkla ona bakıyordum.

Benim söylediklerimin acımasızlığı şöyle dursun, Azrail'in dudaklarından dökülen sözler, sanki dile getiremediklerinin feryadıydı.

"Demek senin de adın bu yüzden Azrail?"

Bedenime çöken ağırlığa karşılık derin bir nefes aldım ama fayda etmedi. Boğazımda hâlâ nefes almamı engelleyen bir yumru vardı. Karşımdaki adamın birisini öldürmesine takılmaktan ziyade yaptıklarından pişman oluşuna şahit olmak beni korkutmuştu. Oysaki ben annemi öldürdüğümü dile getirdiğimde yaptığımdan değil, buna zorunlu kaldığımdan dolayı onlara nefret duyuyordum.

Dudakları yavaşça yukarı kıvrılırken bir şey söylemek için dudaklarını araladı ama bundan vazgeçti. Ne söyleyeceğini merak etsem de yeniden konuşmaya yeltendiğinde az önce söylemeye yeltendiği şeyi söylemediğini anlamıştım.

"Burada ölüm, grafiklerle ölçülüp sonuca varılıyor Ar. Sen, sana bunca yaptıklarımdan sonrasında benden nefret edebilirsin ama burası dünyanın gerçek yüzü ve sen bunu izleyen değil, işleyen tarafa geçmek üzeresin."

"Ne yapmamı öneriyorsun?" dedim dayanamayarak. Onun sözleri, önüme atılan engelden ziyade bir uyarı niteliğindeydi. Nedense ona baktığımda Zel ya da Portal'ın bahsettiğinin aksine daha farklı bir insan görüyordum ve bu benim başımı belaya mı sokacaktı yoksa onun dile getirdiklerine katkı mı sağlayacaktı bilmiyordum ama %50 şansım vardı ve ben şu an o şansı kullanmaya oynuyordum.

"Geride kal. Özelliklerini ortaya çıkarmakta geride duramazsın. Simülasyonlar beyninin çalışma yönetimini ele geçiriyor ama oyun içerisinde bizimle yer aldığında 1. olmak için uğraşma."

"Neden, sen birinci olup liderliğini koruyasın diye mi?" diyerek histerik bir kahkaha bıraktığımda yüzünde tek mimik dahi oynamamıştı.

"İstersen 1. ol ve benim yerime geç. Ben de senin yerinde olup 2. olarak hayatıma rahat rahat devam ederim. Bu sana sadece bir tavsiyeden ibaret. İster kullan ister kullanma." dedi ve yerinden kalkıp bana son kez baktı. Dev gibi iri vücudu, karşımda durup dikilirken tek kelime dahi edemedim çünkü söylediklerinin doğruluk payı hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu.

ÖLÜM ENDEKSİ (+18)Where stories live. Discover now