7. Bölüm ''Korku''

19K 832 114
                                    

7. Bölüm ''Korku''

Bazı gelişmeler, insanın vücudundan öte ruhunun kaldırabileceğinden bile fazla ağır oluyordu. Fiziken aldığın salt bir yara, pekala ruhunu da delip geçerken yapabildiğin tek şey, sadece göz yaşlarını akıtmak kadar aciz ve bir o kadar da çaresiz çıkışlara savruluyor olabilirdi. O zaman elinde kalan şeyin, sadece kocaman bir hiç ve ruhunu saran kafesin aslında boşluktan ibaret olduğunu kavrabiliyordun. Elindeki hiçi de, boşluğun esareti olmuş kafesi de yaratanın kendin olduğunu bildiğin zaman ise yaraların çok daha fazla derinleşiyordu.

Ben bu hissi yaklaşık bir yıldır yaşadığım için artık ezberimdeydi. Hangi durumlarda ortaya çıkacağını, nereden sonra şiddetleneceğini ve ne zaman durdurabileceğimi biliyordum. Ağlamadığım sürece acı boğazımda takılı kalıyor, zaten dilimin ucunda sıralanmış olan kelimelere çok daha fazlası ekleniyordu.

Benim için bir nevi terapi gibiydi. Ağlamayı acizlik olarak gördüğüm gerçeğinden sıyrılamayacaktım fakat doğal ilacın gözyaşı olduğuna inanıyordum.

Acını geçirmiyordu, hatta canını daha çok yakıyordu ama nedense bir süre için yenilenmiş gibi hissediyordum. Her bir damla tek tek kalbimden sökülüp, boynuma doğru akarak, yine kalbimdeki yerini buluyordu.

Yaşlı gözlerimle tam karşımda duran okulu incelerken düşüncelerim ve hislerim birbirine karışarak bende sadece kaos etkisi yaratmıştı. Çatlamış boyalar bir tür kendi yansımamı görmemi sağlarken nedense ilk defa acılarımdan bu kadar sıyrılmış hissetmiştim. Acının gidişi akıttığım yaşların bitmiş olmasından mı, yoksa ilk defa yalnız hissetmediğimden mi, kavrayamıyordum. Belki de dakikalık bir yok oluştu fakat şuan her zamankinden çok daha iyi hissediyordum.

Erdem'de yanımda oturuyordu. Çantayla alakalı şaşkınlıkla bakmak dışında bir şey yapmamıştı. Tüm bu süre boyunca ağzını bile açmamış, yargılayacak bir tavırda bulunmamıştı. O da sadece benimle birlikte oturmuş, buraya gelmesinin sebebi olan şey ne ise; içinde o şeyle tartışmıştı. Gözlerinde görebiliyordum bunu.

''Sırılsıklam olduk.'' Saatler sonra fısıltıyla konuşmayı tercih edince donuk bakışlarımı ona çevirdim. Birazdan üçüncü dersin zili çalacaktı, o yüzden gitmeyi planlıyordum. Yarım gün yok sayılmış olduğumun farkındaydım ama okulun içinde olup okulu son derse kadar kırmak gibi bir eylem yapmaktan kaçınacağım bir şeydi.

Sorunun cevabı olması için hafifçe omuzlarımı silktim. Gerçekten de sırılsıklam olmuştuk, deli gibi üşüyordum. ''Ceketimi vermem gerekiyordu bu durumda ama...'' diye mırıldandı Erdem. ''Üzerimde verebileceğim bir ceket yok. Zaten olsaydı o da ıslak olurdu. Bu yüzden...'' Sonra bir şey söylemeden sustu. Sözcükleri ondan beklediğim bir şekilde özgüvensizlikle sarılmıştı, sanırım susmasının nedeni buydu.

Birkaç dakika sonra telefonu çaldığında ikimiz de yerimizden rahatsızca kıpırdamıştık. Sakin bir hareketle telefonu cebinden çıkardı ve yağan yağmurun telefonunun ekranını ıslatmasını göz ardı ederek kulağına dayadı.

''Efendim, abi?'' diye sordu benim yanında olmamı umursamadan. Şaşırmıştım, çünkü yaptığı konuşmaları dinliyor olmamdan son derece rahatsız olduğunu biliyordum. Bana ilk bakışı hala aklımdan çıkmıyordu. Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar çok korktuğumu anımsıyordum.

''Çantayı buldum,'' dedi ve sonrasında devam etti. ''Nereye, abi?'' Kararsızlıkla okulun etrafına bakışını izledim. Burası arka tarafı olduğu için kaçmayı düşünüyor olabilirdi, belki de telefondaki kişi buraya geliyordu, emin olamamıştım.

BATAKLIKWhere stories live. Discover now