13. Bölüm ''Emir''

16.5K 760 95
                                    

Birkaç açıklama yapayım öncelikle.

Dün gece bölüm yanlışlıkla yayınlandı arkadaşlar, o yüzden direkt yayından kaldırmak zorunda kaldım. Bazı arkadaşlar anında tıklamış olduğu için o kısımları okuyabilmişler sanırım, devamını da okumalarını rica ediyorum ve olan karışıklıktan dolayı özür diliyorum.

Diğer yandan yeni bir kapağımız var! Sade ama ben çok beğendim. Bence dikkat çekici.

Bir de yaklaşık 1 aydır beklettiğim için toplam 19 sayfalık bir bölümle karşınıza gelmek istedim. Hepinize bu zorlu süreçte sabır diliyorum, ahah. :D

Bir de ithaflar var tabii ki.

Bu bölümü; DilaraDnDar isimli okuyuca ithaf etmek istiyorum.

Ayrıca, cerenchamberline , ayseminesancak isimli kullanıcılara da çok teşekkür ederim. Yorumlarınız benim için çok değerli, lütfen esirgemeyin.

İyi okumalar. :)

13. BÖLÜM ''Emir ''

Buraya ait değildim ve iyi hissetmiyordum.

Olmam gereken en son yer Aren adındaki bir katilin kollarıydı, fakat ona sığınmaktan daha ileri bir adım atamamıştım. Beynim, hala onun varlığına dair inkar girişimleri öne sürerken, göğsünün ortasına sabitlenmiş olan kafam ve belinin etrafına ben hiçbir komut vermeden zincirlenmiş kollarım, onun hala burada olduğunun en büyük kanıtıydı.

Et ve kemikten daha fazlasıydı. Bir katilden çok daha merhametliydi ve itiraf etmek istemesemde şuan tam olarak ihtiyaç duyduğum şeydi.

Sıcak bir kucak ve gözyaşlarımı silen eller. Daha fazlasını isteyebilir miydim?

Büyük ihtimalle hayır ve daha fazlasını istersem aptal bir kız sayılabilirdim. Şefkat, son zamanlarda çokça kaçtığım fakat aynı zamanda benimsemek istediğim bir duyguydu. Ve bunu Aren'de bulmak... Şaşırtıcı ya da belki de kabul edilemez buluyordum. Çünkü o Aren'di.

Belinde taşıdığı silah, gözümün önünde öldürdüğü bir öğretmen ve benim için karşı çıkıp kavgaya tutuştuğu patronuyla birlikte soğukkanlı fakat yine de düşünceli bir katildi.

Belki insanları öldürmeyi kendine meslek edinmiş birisi için söylenilen en absürt cümle olacaktı ama, o iyi biriydi. Ve bunu görebiliyor olmak içimdeki sonu bitmeyen tarlaya umut ekiyordu. Hayatını tamamen kötülüğe adamamış olması, bir yerde çok ufacık da olsa bir kapı aralamış olması ona karşı beynimde toplanan tüm düşüncelerin topraklarına sempati serpiyordu ve o düşünceler de öncesinde umut kazınmış köklerle birlikte harmanlanarak büyüyordu.

Ona güvenebilirdim.

Buna artık emin olabiliyordum.

Aramızda aşk anlamında duygusal bir bağ olmak zorunda değildi. O benim en yakın arkadaşım olabilirdi. Ona, üzgün olduğum zamanlarda bu şekilde sığındığım zaman bana sırt çevirmezdi. Her şeyden ziyade, gerçekten bir adamdı. Ergenliğin pençesinde asılı kalmış, yaşadığı şeyleri kendisine engel olarak gören biri değildi.

O, ben değildi.

Bir şekilde içten içe hep bana benzemesini ummuştum. Benim gibi çaresiz birinin var olduğunu bilirsem, kendime olan güvenim birazcık artacaktı çünkü. Bencil bir düşünceydi, ama inkar edemezdim. Eğer Aren, yalnız ve çok kötü bir hayatın dibine çakılmış olsaydı benimle beraber çürüyecek birini bulmuş olacaktım. Ama şimdi, tekrar tekrar hiç kimsenin benim kadar koyu bir siyaha bürünemeyeceğini kavrıyordum.

BATAKLIKWhere stories live. Discover now