3. Bölüm ''Yalnız''

24.1K 1.1K 77
                                    

3. Bölüm ''Yalnız''

Yağmur şiddetliydi. Cama vuran isyankar damlalar bana kendi halimi anımsatıyor, beni hüznün uçurumlarına sürüklüyordu. Ben de o damlalar kadar başı boş ve kalabalık bir yalnızlığa ev sahipliği yapıyordum. Etrafım insan doluydu. Hergün yüzlerini görmek zorunda kaldığım sınıf arkadaşlarım vardı, aynı apartmanda oturuyor olduğumuz komşularım, sözde kötü gün dostu olan ailem. Ama en son birinde ne zaman güven ve şefkat duygusunu hissettiğimi bilmiyordum. Biriyle aynı ortamda bulunmaktan fazlasıyla zevk aldığım son vakti hatırlamıyordum. Ki asıl sorun asla hatırlamak istemiyor olmamdaydı.

Yağmur damlaları kadar soğuktu yalnızlığım. Üşütüyordu ama bir yandan güvenli hissettiriyordu. Kokusu ve tadı kafein içeriyordu. Bir kez yalnızlığa alıştığınız zaman bir daha sosyal olmak istemiyordunuz. Bu şekilde kim sizi incitebilir ki? İnsanlar o donuk gözlerinin ardından bana bakıp ne kadar garip olduğumla ilgili düşünürken bu sorun değildi. Çünkü onlar beni incitebilecek kadar değer taşımıyorlardı gözümde. Hiçbir zaman taşımayacaklardı, çünkü onların aşina olduğu popülerlik duygusu benim zehrimdi ve korktukları yalnızlık benim ilacım.

Ben buydum işte. Kayra Erçetin. Bundan yaklaşık bir yıl önce bedenine verilebilecek en acımasız darbeyi almış olan, ama ruhu çok daha yaralı olan kız. Ben siyaha aşıktım. Ben söyleyemediğim sözlere aşıktım, kitap kokusuna aşıktım, harflere, cümlelere, paragraflara, sayfalara, romanlara aşıktım ben. Ama insanlardan tiksinirdim. Kontrol edemedikleri nefislerinden, yobazlıklarından, at gözlü olmalarından, çocuklarını sevmeyen adamlardan tiksinirdim ben. Babamdan tiksinirdim. Annemden tiksinirdim, beni tek bıraktığı için ama yalnızlığıma aşıktım. Yalnızlığım beni incitmezdi, yalnızlığım beni beslerdi.

Önümde duran klavye harflerinden gözlerimi çektim ve tam yanımda duran cama baktım. Sokak lambaları çalışmıyordu. Buranın belediyesinin işini iyi yapmadığını düşünen bir tek ben olmalıydım ki kimse haftalardır çalışmayan sokak lambasını şikayet etme gereği duymamıştı. Dışarısı zifiri karanlıktı ve ben evde tektim. Eskiden tek olduğumda bağırarak şarkı söylerdim ama artık onu da yapmak istemiyordum, yapamıyordum. Dudaklarım o gece artık konuşmamı gerektirmeyecek kadar çok sözcük kullandığını, çok şiddetli çığlık attığını düşünüyordu, o gece olanları birine anlatsa dahi kimsenin anlamayacağını...

Kime anlatabilirdim gerçekten? Kendi babam dahi olanlardan sonra benden nefret etmişken başka kim beni severdi? Yüzüme baktığında hissettiği iğrenme duygusu ruhuma o kadar büyük bir şiddetle çarpıyordu ki parçalanıyordum.

Evin kilidinin sesini duyduğumda ne olursa olsun rahatladığımı hissetmiştim. Yalnız kalmayı seviyordum ama gece olmadığı ve şiddetli yağmur yağmadığı sürece.

''Yatmadın mı sen daha?'' dedi babam içeriye girerken. Ayakkabılarını sert bir şekilde portmantoya doğru sallamış, beni yerimden sıçratacak şiddetle bir ses çıkmasına sebebiyet vermişti.

Sorusuna cevap olmak üzere kafamı iki yana salladım ve annemin geçen yıl doğum günü hediyesi olarak aldığı dizüstü bilgisayarımı sıkıca kucağıma alıp ayağa kalktım. Aslında annemin bana böyle pahalı bir hediye almış olması içimi huzursuzlaştırıyordu. Ona daha fazla borçlu olmak istemiyordum, mümkünse maddi tüm yardımını üzerinden çekebilirdi.

Yine de... Bu bilgisayar olmasaydı tutunacağım, kendi geçimimi sağlayacağım bir işim olmazdı. Bu yüzden minnettardım.

''Aç mısın?'' dedi babam bir yandan esnerken. Tekrar kafamı olumsuzca salladım. Yemeğimi kendi kazandığım parayla yiyordum. Babamın bana haftada verdiği para 40 liraydı ki zaten her hafta 20 lirasını akbilime yüklüyordum. Eve sürekli aldığı tek şey yumurta ve Bim'in o ucuz kalıp peynirleri olunca çareyi kendi paramı kazanmakta bulmuştum.

BATAKLIKWhere stories live. Discover now