11. Bölüm ''İpucu''

14.8K 885 83
                                    

Bölümü; AloneAngel01'e ithaf ediyorum. Ayrıca;

pnr-pnr , ZeyneppKy , tsbeyzaa , zackmybae ve aphrodiiteee adlı kullanıcılara da yorumlarından dolayı sonsuz sonsuz teşekkürler.

Ama teşekkürlerin en özeli neredeyse 12 yıllık arkadaşım olan ve bu hikayenin kahramanlarından biri olan Elif'e (Heyfilozof) gidiyor tabii ki. (utandım neden bilmiyorum)

11. BÖLÜM ''İpucu''

Soy adını dahi bilmediğim bir insanın parmakları arasında olan yaşamıma, son dakikalarında nasıl bir tutum sergilemeliydim bilmiyordum. Her şey buğulu bir camın içinde ilerliyordu ve benim elimde avucumda o buğuyu yok etmek adına hiçbir materyal barınmıyor olması çok daha acı vericiydi.

Beynimin içinde susmak bilmeyen acı dolu çığlıklar vardı, ellerimde korkuyor oluşumun bir öznesi, durduramadığım sarsıntılar ve tam şu an da dolmasını istemediğim gözlerim...

Ağlamak üzere oluşumu biraz da olsa kontrol altında tutabiliyordum fakat ellerim titremekten geriye gidemiyordu. O silahı Adnan abi denen herife uzatırken aklımdan neler geçiyordu bilmiyordum ama en son Aren beni kurtardığında yaşamak için çabalayacağıma dair kendime söz vermiştim. Fakat dışarıdan bakıldığında silahın üzerinde duran elim aksini sergiliyordu.

Verdiğim söz bir hiçten ibaretti. Öylece kırmıştım.

Yaşam.

Bomboş bir kelime olmaktan hiçbir zaman kurtulamamıştı benim beynimde. Amaçsızca zihnimin dört duvarına çarparken gerçek bir nefes için çırpındığım zamanların üzerinden uzun bir süre geçtiğini biliyordum. Nefes alabiliyor olmakla, nefes alırken memnun kalmak arasında ipince bir çizgi vardı. Bunu yeni yeni fark etmiştim. Gözler kalbin aynasıdır lafı da belki çok klişe kaçacaktı, fakat öyleydi ve benim gözlerimden şu an yaş yerine korku akıyordu.

Neyden korkuyordum? İşte bu cevapsızdı. Sonsuzluğa gömülmek bir kaçışken benim için, şimdi neden buruk bir acı düşüncelerimi ısrarla istila ediyordu? Cevaplayamadığım o kadar çok soru vardı ki, beyin kıvrımlarımın zorlandığını rahatça hissedebiliyordum. Birden oluşan baş ağrımın tek nedeni hissettiğim baskıların getirisiydi, ötesinde bir cevap yatmıyordu.

Aren'in sorularımı adeta bir piç gibi ortada bırakacağına emindim. Lanet olası bir prensibe sarılıydı ve onu hiçbir zaman ezip geçmeyecekti. Beni kurtarmayacaktı. Hatta belki de daha derin bir çukur kazmama yardım edecekti. Davranışları orantısız değildi asla. Bir gerçeği vardı önünde ve ona doğru asla sekmeden, durmaksızın koşuyordu.

Fakat tenime batan sayısız iğne uçlarının hesabını kimden soracaktım? İki gündür beni oradan oraya, sorgusuz sualsiz bir şekilde sürüklüyordu. Hiç haz etmediğim insanların önünde resmen eğiliyordum ve o her sorumu görmezden geliyordu. Elimin bir silahın üzerinde yer almasının sebebi oydu ya da saçma bir sidik yarışı içinde oluşumun veya artık ölmek konusunda kesin bir düşünceden sıyrılmış olmamın.

Ellerim stresle beraber terlemeye başlayınca Adnan abinin gözlerinin içine baktım. Direkt.

Sinirliydi, başka türlü bir ifadeyle karşılaşmayı beklemiyordum zaten. Elini elimin üstüne yerleştirip beni milim milim incelerken canım yanıyordu. Bu adam benden yaşça büyüktü, en az kırklarındaydı. Ve şuan bana değiyordu. Babamdan dahi kaçırdığım elime, başka bir adam dokunuyordu.

BATAKLIKWhere stories live. Discover now