9

4.7K 647 466
                                    

Herkese selaaaam, nasılsınız?

Kısa bir bölüm değil ama çok uzun da değil. Ama devamını da yazsaydım bölümün gelmesi aşağı yukarı bir hafta kadar daha uzayacaktı. O yüzden bölmenin en iyisi olduğunu düşündüm. Herkesin iş güç, okul telaşının olduğu şu dönemde elimden geldiğince sık bölüm yayınlamaya çalışıyorum ve siz de bol bol etkileşim veriyorsunuz. Çok çok çok teşekkür ederim. Oy verip yorum yapan ve hayalet okuyucu olmayan herkes benim için büyük bir motivasyon kaynağı.

Diğer bölümlere gelen oy oranlarını baz alarak bu bölüme +110 gibi bir sınır koyuyorum. Bir aksilik çıkmazsa bu haftasonu devamını yazacağım. O yüzden oy verdiğinizden emin olun😏 Yorumlarınızı bekliyorum💛

Ve bir de unutmadan hemen sorayım yoonmin text okumak ister misiniiiiz???

***

9. Bölüm: Bırakma beni.

"Favorim çilekli olan." dedi Jimin önündeki işlemeli kayık tabaktan bir tane daha tartolet alıp ağzına atarken. "Böğürtlenliler de güzel ama çilekliler... ıhmm." Gözlerini yumarak keyifli mırıltılar çıkarmaya başladığında oturduğum yerde dikleşerek yüzünden geçen mest olmuş ifadeyi izledim.

Yenildiğim için bu kadar mutlu olduğum başka bir an daha yoktu.

"Beğendin mi?"

"Çok." Gözlerini aralayıp bir tane daha kaptı. "Nefisler. Tadları şey gibi- şey-" dişlerimin arasına alıp minik ısırıklar bırakmak gibi hain planlar yaptığım işaret parmağıyla alt dudağına birkaç kere vurarak düşünüyormuş gibi yaptı. "Ah! Evet, buldum! Kesinlikle zaferimin tadı bu."

Sevimli bir kıkırtı kaçtı dudaklarından. Yüzünde huzurlu bir ifade vardı ve cam kenarındaki tüm sokağı rahatlıkla görebildiğimiz masamıza oturduğumuzdan beri sürekli gülümseyip duruyordu. Onu mutlu etmenin beni de mutlu ettiğini ve sırf onu bu şekilde keyifli görebilmek için hayatımın sonuna kadar bilerek yenilmeyi göze aldığımı fark ettiğimde aşk denen bataklığa çoktan saplandığımın bilincindeydim. Artık aşktan bahseden tüm o tumturaklı kitapların ne demek istediğini anlayabiliyordum. Edebiyat tarihindeki bütün satırlar onun için yazılmıştı sanki.

"Şanslısın." Dedim acı kahvemden bir yudum alarak arkama yaslanırken. Birazdan onu fena halde utandıracağımı bildiğim için benim de dudaklarım iki yana kıvrılmış, gözlerim onun alev alev yanan gözlerine takılı kalmıştı. "Sana istemediğin kadar çok tatlı aldıktan sonra karşına oturup nasıl da keyifle yediğini izlemek gibi planlarım var geri kalan hayatımda."

Ama tahmin ettiğim gibi olmadı. Utanmasına utanmıştı elbette ve hatta yanakları yüksek doz şeker yeterince kızartamamış gibi daha çok kızarmıştı ama ne bakışlarını kaçırdı ne de konuyu değiştirmeye kalkıştı. Kirpiklerinin ardından bana bakarken bir insanın baştan sona nasıl bu kadar cilveli olabileceğini düşünüyordum. Onu bir parça tartolet gibi ağzıma atıp yiyebilmeliydim o an. Dünya üzerindeki herhangi bir tatlıdan daha lezzetli olacağına emindim.

"Sanırım planlarını bozmak zorunda kalacağım." Derken ses tonu yumuşacıktı. "Ne de olsa benim gibi bir omega tüm zamanını tanımadığı bir alfayla geçiremez."

"Tanışırız."

"Ne demek istediğimi biliyorsun."

"Demek istediğin şekilde tanışırız." Dirseklerimi masanın parlak yüzeyine yaslayarak ona doğru eğildiğimde bakışları bir an için birbirine kenetlenen ellerime kaydı. "Ne bilmek istiyorsun? Sor bana. Tamamen dürüst olacağım."

oxytocin : yoonminWhere stories live. Discover now