Özel Bölüm 3

2.1K 232 390
                                    


İyiki doğdun minik kuş, Jiyoon'un isim anası🫶🏻 nice güzel yaşlara🤍🩷
allisaboutogoneADOVE


***


"Birkaç saate dönerim." dedi Jimin dudaklarını önce Yoongi'nin sonra da Jiyoon'un yanağına bastırıp yavrusunun kokusunu içine çekerek oyalanırken. "Bir sıkıntı olursa beni arayabilirsin."

"Endişelenme, herhangi bir sorun olmayacak." dedi Yoongi de boştaki kolunu Jimin'in etrafına sararak boynundan sulu bir öpücük çalarken. "Kızım ve ben başbaşa zaman geçireceğiz ve çok eğleneceğiz." Tekrar öptü omegasını ve çıkan şap sesiyle birlikte Jimin'in kıkırdayarak kaçmasına ve "Yoongi, gıdıklanıyorum." diye sızlanmasına sebep oldu.

Ebeveynlerinin sevgi gösterisi Jiyoon'un çok hoşuna gitmiş olmalıydı ki kıkır kıkır gülerken kısa bacaklarıyla havaya tekmeler savurmuş, yüzünü Yoongi'nin boynuna saklayarak tıpkı Jimin'e yaptığı gibi öpmeye çalışmıştı onu. En azından Yoongi, öpmeye çalıştığını düşünmek istemişti ama artık sekizinci ayının içine giren Jiyoon'un yaptığı tek şey kaşınan dişlerini biraz da olsa rahatlatmak için babasını dişlemekti. Bunu yaparken minik elleriyle sıkıca kavramıştı Yoongi'nin yanaklarını. Salyasını boynuna akıtırken kaçmasından korkar gibi bir hali vardı.

"Ah, hayır! Dove Jiyoon, bırak bakalım babanı." Jimin, Jiyoon'un sırtını sıvazlayıp onu biraz da olsa yatıştırmaya çalışırken bir yandan da salondaki dağınıklıkta gezdiriyordu gözlerini. Jiyoon'un dişlerini kaşıması için aldıkları koala şeklindeki kaşıyıcılardan birini arıyordu ama her zamanki gibi en ihtiyaç duydukları anda biri bile ortalıkta görünmüyordu.

"Sorun yok." dedi Yoongi Jimin'i tekrar öperken. Yavrusunun minik bir vampir gibi onu dişleyip salyasını akıtmasında hiçbir sakınca yokmuş gibi aydınlık bir gülümseme vardı yüzünde. Omegasının önce alnını, sonra da göz kapaklarını öptü usulca. Yüzünün çeşitli bölgeleri çiçeklenen Jimin ise tekrar kıkırdamaya başladı ve tek eli hala Jiyoon'un sırtındayken diğerini de alfasının omzuna koydu.

"Beni böyle öpmeye devam edersen sizi bırakıp gidemem ki!"

"Ama gitmen gerek." Yoongi geri çekilip ona baktı. Alnında, yanaklarında ve göz kapaklarında sarı ve mor taç yaprakları ile ilahi bir ışıltı yayan, capcanlı çöl çiçekleri açmıştı. "Dernektekiler senin de katılabilmen için zaten iki kez ertelediler toplantınızı. Bu sefer de gitmezsen çok ayıp olur."

"Doğru, haklısın. Birkaç saate görüşürüz o halde." Yoongi'yi ve Jiyoon'u tekrar öptü. Vakıf ve dernek işlerine zaman ayırmaya başladığından beri tek başına üçüncü kez dışarı çıkışı olacaktı bu ama her defasında zorlanmadan edemiyordu. Yavrusunu Yoongi'nin yanında bırakıyor olsa bile ondan ayrı kalmak çok zordu Jimin için. Yoongi tek başına zaman geçirmesi ve hayata karışması için bu kadar ısrarcı olmasaydı gittiği her yere Jiyoon'u da yanında götürürdü.

Yine de cesaretini toplayıp derin bir nefes aldı ve artık babasının boynunu değil de çenesini acımasızca dişleyen kızını geride bırakarak ayakkabılarını giydi. Ceketini ve çantasını da aldığında hazırdı. Üstelik Yoongi kıymetli bugatti'sinin anahtarlarını ona vermişti. Jimin Gangnam'da caddelerin tozunu attırmak için şimdiden sabırsızlanıyordu.

"Ben çıkıyorum!" diye seslendi omzunun üzerinden ve Yoongi'nin "Seni şimdiden özledim." diyen sesini duyarak gülümsedi.


***

Yoongi'nin ondan emekleyerek kaçan kızını yerlerde sürünerek kovaladığı ve Jiyoon'un yakalandığı her seferinde yüksek perdeden çığlıklar atarak gülücüklere boğulduğu bir saatin sonunda kahya Sana bir çorba kasesi ile salondan içeri girdi ve "Kıymetli Dove Jiyoon'unumuzun yemek saati." dedi. "Ben onu yedirirken siz de biraz dinlenirsiniz Bay Min."

oxytocin : yoonminWhere stories live. Discover now