22

5K 503 554
                                    

Selamlar, nasılsınız?

Update yapma periyodum genelde haftada bir. Bazen haftada iki de olabiliyor ya da çok nadir olsa da iki hafta boyunca bölüm gelmeye biliyor. Özel hayatımdaki yoğunluğuma bağlı bir durum bu. Küçük bir bilgilendirme olsun size.

Sanıyorum ki oxytocin'e olan ilginizi yavaş yavaş kaybetmeye başladınız. Ana çift kavuştuktan sonra genelde böyle oluyor ama oxytocin'in uzun soluklu bir kurgu olduğunu ve hep aynı olağan akış içinde gitmeyeceğini unutmayın. Bir bu kadar daha yolumuz var en az. Yani eskisi gibi yorumlarınızı görmek beni mutlu eder.

Kendinize iyi bakın, öpüyorum.

Bu bölüm @yareni88 'e ithaf edilmiştir🌸

***

22. Bölüm: Sığınağın olmaktan mutluluk duyarım.


İki haftalık bir tatilden sonra Seul'e dönmek benim için her ne kadar can sıkıcı olsa da Jimin'in ailesini görmek için sabırsızlandığının da farkındaydım. Onlara duyduğu özlem bir yana birkaç gün önce aldığımız telefon ister istemez ikimizin de canını sıkmıştı. Seokjin'in anlattıklarına göre Gangnam'da asiler ve polis arasında birkaç farklı noktada sokak çatışmaları yaşanmış, nihayetinde de hükümetin birincil ordusu sayılan özel timler duruma müdahale etmek zorunda kalmıştı. Ülkenin geri kalanının aksine Seul ve özellikle Gangnam, nezih kesimin isteklerine cevap verecek şekilde lüks mağazaları, şık restoranları, iş merkezleri ve bahçeli, kocaman villaları ile göze çarpan, insanların kendilerini güvende ve özel hissettikleri bir yerdi. Şimdi ise anacaddeler de dahil olmak üzere pek çok kritik bölgesinde özel timler konuşlanmış, güvenliği sağlamak adına pek çok sıkı tedbir alınmıştı. Geçtiğimiz caddeler boyunca her yerde polis araçları ve Jimin'in elimi sıkıca kavramasına neden olan ve gözleri hariç hiçbir yerleri görünmeyen, askeri kamuflaj giyinmiş muhafızlar vardı.

"Birazdan evde oluruz." Dedim avuçlarımın arasına aldığım elini dudaklarıma götürüp öpmeden hemen önce. "Biraz dinlenir, akşam üzeri de aileni görmeye gideriz."

Jimin usulca başını sallarken arabanın penceresinden dışarıyı izlemeye devam etti. Güzel yüzüne gölgeler düşüren yoğun endişenin farkındaydım. Uykusuz gözlerinde ise onu herkesten ve her şeyden saklama isteğimi güdüleyen, ürkmüş ve tedirgin parıltılar vardı. Elimi sıkı sıkıya tutarken bakışlarını bir türlü dışarıdaki polis ve muhafızların üzerinden çekemiyordu.

"Seul'e iner inmez babanla konuştum. Herkes iyi, hiçbir sıkıntıları yok. Asma artık suratını."

"Elimde değil ki." Nihayet dönüp bana baktı. "Daha önce hiç Gangnam'da böyle şeyler yaşanmamıştı. Endişeleniyorum, Yoongi."

"Ben de endişelenmene gerek olmadığını söylüyorum. Birkaç tane adamımı aile evinize gönderdim." Uzanıp gözlerinin üzerine düşen saç tutamlarını kenara çekerken güzel yüzünü hasretle izliyordum. Her şey yolunda giderken ve Jimin'le hayatımın en güzel günlerini yaşarken bir anda Seokjin'den aldığım haberlerle birlikte her şey değişmişti. O günden beri omegamın doğru düzgün güldüğünü bile görmemiştim. Elini kavrayan parmaklarımın tutuşunu sıkılaştırırken "dışarı çıkacakları zaman onlara eşlik eden başka korumalar da var." Dedim. "Güven bana, hiçbir sıkıntı olmayacak."

Dudaklarının kıvrıldığını bir kez daha görebilmek için her şeyi yapardım. Başımı eğip, dikkatle yüzüne bakarken hafifçe çenesinin altına dokundum ve burnunun ucuna minik bir öpücük bıraktım. Gülümser gibi olduğunu fark ettiğimde ise çenesinin altını parmak uçlarımla gıdıklar gibi okşayarak bir öpücük de yanağına bırakmıştım ki tatlı bir sesle kıkırdamaya başladı. Omuzlarımdan tonlarca ağırlık kalktı sanki. Jimin'in sevimli ve cana yakın gülüşleri arabanın içini doldururken ben de çoktan yüzünün her bir köşesini dudaklarımla okşamayı kendime görev edinmiş, kuş kadar hafif olan bedenini ise beklemeden kucağıma çekmiştim.

oxytocin : yoonminWhere stories live. Discover now