19.BÖLÜM; "SAKLANAN GERÇEK VE ORTAYA ÇIKIŞI"

17 3 0
                                    

Çınar'ın hüznü, benden sakladığı şeyi öğrenmiş olmamdı.

Çınar her şeyi biliyordu.

Çınar, babasının yaşadığını biliyordu.

Ne zamandan beri? Baştan beri mi? Bana olan yumuşak tavırlarının sebebi babasının aslında ölmemiş olması mıydı?

Boğazıma oturan yumru, yirmi yaşımda işlediğim cinayetin sebebiydi. Hayır, işlemediğim cinayetin sebebi.

Çınar bana yaklaşamıyordu bile.

Sakladığı büyük gerçek beni iliklerime kadar titretti. En sonunda ellerimi saçlarımdan geçirmiş, Kenan'a bakmıştım.

"Ölmemişsin," dedim ona doğru bir adım atarken. Çınar'a bakmıyordım. Bakarsam ona karşı hissettiğim yoğun pişmanlığı hissedecektim. Pişmandım. Ona güvendiğim için deli gibi pişmandım. "Seni vurdum ve sen ölmedin." Güldüm. "Bunca zaman saklandın yani?" Daha fazla güldüm. "Ve şimdi hapse girmeyeyim diye mi ortaya çıktın?"

"Burada teşebbüsünü anlatmak istersen sen bilirsin ama dışarıda konuşmak daha iyi olacak."

"Daha iyi?" Tüm cesaretimi topladığım gibi Çınar'a döndüm. "Böylesi daha mı iyi Çınar?" Hissettiğim şeyin büyüklüğü beni binlerce kez mahvediyordu. Kalbim binbir parçaya ayrılmıştı ve parçalar zihnime batıyordu. Kanıyordum ve bu kanama beni öldürüyordu.

"Umay," dedi sessizce, acı çeker gibi.

Acı mı çekiyordu?

Benden daha mı fazla? Hiç sanmıyordum.

Kenan Alkan'a nefretle baktım, kollarımı göğsümde birleştirerek onun çıkmasının ardından ben de peşinden ilerledim. Çınar'da arkamdan geliyordu ve sesi çıkmıyordu. Çünkü suçluydu ve farkındaydı.

Haykırmak ve öfkemi kusmak istiyordum ama yaşadığım o şok duygusunu hâlâ atamamıştım üzerimden.

Dışarıya çıktığımızda soğuk hava doğrudan yüzüme çarptı ve gerçeklerin tokat gibi yüzüme bir kez daha çarpmasını sağladı.

Sulanan gözlerimi elimin tersiyle sildikten sonra kollarımı yine göğsümde birleştirmiştim. Dışarıdaki banklara oturan Kenan Alkan'ın rahatlığı beni neredeyse deli edecekti.

"Bunca zaman," dedim ağır ağır. Etrafıma bakındım ve bir süre bekledim; kendimi, düşüncelerimi toparlamam gerekiyordu. Nihayet Çınar'a döndüğümde her zaman dik duran omuzlarının çöktüğünü, bakışlarına hüznün oturduğunu görmüştüm. "İkinizde beni bunca zaman kandırdınız," Kenan'a baktım. "Öyle mi?"

Kenan genişçe banka yaslandı ve başını sağ omzuna eğerek bana dik dik bakmaya başladı. "Öyle," dedi acımasızca. Yavaşça yutkunuşumun ardından bir his oraya yerleşti ve beni ağlamam için zorladı. Şimdi değil dedim içimden. Şimdi değil.

"Çınar bunu ne zamandır biliyordu?" diye sordum Kenan'a.

Tek kaşı kalktı. "Bunu neden ona sormuyorsun?"

Dişlerimi sıktım ve göğsümdeki yangına rağmen, "Ona güvenmiyorum." diyerek yangını büyüttüm.

Çınar'ın tökezlediğini hissedebiliyordum. Hisler... Yanılmıştım. Hislerim konusunda büyük bir dumura uğramıştım. Ona güvenmiştim ve o güvenimi koca bir enkaz gibi yıkmıştı.

"İlker seni kaçırdığında," dediğinde alt dudağım aniden titredi. Bir yıkım daha. "Çınar'ı oraya getirmek ve onunla konuşmak istedim. İlker çağırdı diye hiçbir yere gelmezdi ve benim, oğlumla konuşmam gerekiyordu."

MAHFİ [ASKIYA ALINDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin