4.Bölüm; "KÂBUS"

92 13 59
                                    

Canımdan çok sevdiğim babam artık yoktu. Ölmüştü. Öldürülmüştü. Yanında kaldığım, i̇ntikam hırsıyla buram buram yanan adamın babası tarafından tek bir kurşunda öldürülmüştü. Oğlu da beni diri diri öldürmek istiyordu. Yaşarken öldürmek istiyordu ama babamın ölümünü gördükten sonra ruhumdaki yangından bihaberdi.

Ben zaten yaşarken ölmüştüm.

"Bazen," dedi, Kerem. Düşüncelerimden sıyrılıp başımı ona çevirdim ve  oturduğum sandalyede iyice ona döndüm. Elini mutfak masasına koyup elindeki çayı bıraktı. "Çok karmaşık hâle geliyor düşüncelerim."

"Bana anlatabilirsin." dedim sessizce. Onu bu denli sarsan düşüncenin ne olduğunu merak etmiştim.

"Duygularım," dedi sessizce. "Beni savunmasız bırakıyor."

Kaşlarımı kaldırdım. "Neden?"

"Çünkü yanlış şeyleri hissediyorum."

Nefesimi verdim. "Ne gibi, Kerem?" diye sorduğumda gözlerini sımsıkı yumdu.

"Bunu söylemesem?" dedi tereddütle. Bana bir şeyler söylemek istiyordu ama şimdi zamanı değildi. Onu anlıyordum, ben de bazen bir şeyleri paylaşmak isterdim ama zamanı olmadığını düşünüp o an söylemekten vazgeçerdim.

"Sen bilir-"

"Umay gidiyoruz." Çınar'ın sesiyle irkilip arkamı döndüm. "Hemen hazırlan, gitmemiz gerekiyor." dediğinde hâlâ ona bakmam kaşlarını çatmasına ve kolumdan tutup beni kaldırmasına sebep olmuştu.

"Ne oluyor ya?" dedim kolumu çekip. "Nereye gidiyoruz?"

"Acil, Umay. Gerçekten acil."

"Nereye gidiyoruz?" dedim üsteleyerek.

"Bir işim var ve seni de burada bırakmıyorum."

Kollarımı göğsümde birleştirdim. "Nereye gidiyoruz?" Bu kaçıncı soruşumdu?

"Biriyle görüşeceğim ve sen de yanımda olacaksın. Nerede olduğumuzun bir önemi yok. Hazırlan. Hava soğuk, üzerine kalın bir şeyler giy."

"İnce giyeceğim ki soğuktan donup öleyim." deyip bir şey demesini beklemeden yukarıya çıktım. Üzerime siyah bir pantolon, siyah, boğazlı ince bir kazak ve siyah kaban giydiğimde Kerem'e içimden birkaç kez teşekkür ettim. Bunları o almıştı bana.

Tekrar aşağıya indiğimde hazırlanmış olan Çınar'a baktım. Siyah pantolon, siyah boğazlı bir kazak ve siyah kaban. Harika.

Ona daha fazla bakmadan siyah botlarımı giyip dışarıya çıktığımda Çağan bana doğru gelip, "Nereye gidiyorsunuz?" diye sormuştu.

"Bir işimiz var yakışıklım, sen içeriye geç, Kerem abine otur, tamam mı?"

Başını sallayıp yanağıma bir öpücük kondurduktan sonra içeriye gitmişti. Çınar bana bakmadan arabasına doğru yürürken ben de peşinden ilerledim.

"Neden beni de götürüyorsun?" diye sordum arabaya bindiğimde. Havanın soğukluğu geceleri çok daha belirgin oluyordu ve şu an donmaktaydım. Ellerimi birbirine sürttüm, Çınar ellerime baktıktan sonra klimayı açtı. Biraz sonra sıcak kendini belli etti ve Çınar arabayı sürmeye başladı. "Cevap vermeyi düşünüyor musun?" dedim ters bir sesle.

"Evde kalsaydın kaçardın." dedi düz bir sesle.

Hayretle güldüm. "Beni bunun için mi götürüyorsun yanında? Kerem evdeydi."

MAHFİ [ASKIYA ALINDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin