7.Bölüm; "ÖFKE"

51 12 31
                                    

İki dudağımın arasına sızan soğuk hava, tüm ruhuma usulca sarılmıştı. Alt dudağım titremeye başlarken, bir anda gözlerim doluvermişti. Kısık bir ses çıktı içimden. "Çınar..."

Gözleri benimle buluştuğu anda arkamdaki kapıya odaklandı ve kendinden emin adımlarla ilerledi. Yanımdan geçerken kolunu tuttum. Aniden durup bana döndüğünde, çatık kaşlarına baktım. Ardından bir alev topu gibi olan mavi gözlerine. Koyu mavi gözlerindeki bu yaralı ama yine de öfkeli bakışın nedeni olduğumu bilmek büyük bir ıstıraptı.

"Lütfen uzaklaşalım buradan." dedim kısık bir sesle. Tek kaşı hızla kalktı. "Çağan'ın nerede olduğunu bilmiyorum. Güvende dedi ama bilmiyorum."

Hayret eder gibi bir ses tonuyla, "Bu şerefsizi burada bırakmamı mı istiyorsun?" dediğinde yutkunup başımı salladım. Sonra nefesini verip, "Çağan'ı aldım ben. Kerem'in yanında."

Rahatladım ama bu rahatlama hissi kısa sürdü. "Çınar gitme oraya. Korkuyorum ben."

Gözlerindeki öfke anında yok oldu. Dudaklarını birbirine bastırıp bir kez daha kapıya baktı. Ondan sonra kolunu elimden çekti. Tekrar yutkunurken elini belime yerleştirdi ve beni oradan uzaklaştırdı. Birkaç koridor geçerken en sonunda hafif ışık sızan büyük kapıyı araladı. Dışarı çıktığımız anda büyük bir rahatlamanın yanında büyük bir hüzün tüm düşüncelerimi kapladı. Hızlı adımlarla yeşil çimlerin üzerine düşmüş karların üzerinden geçtik. Her bir adımımda Çınar'ın hissettiği boşluğu kalbimde hissettim.

Çınar'ın sadece sert soluklarını duyuyordum.

"Anlamakta zorluk çekiyordum." dedi bir anda. Ona dikkat kesilirken adımlarımız az bile olsa yavaşlamıştı. "Ama şimdi neden çıkıp gittiğini anlıyorum."

Bakışlarım durgunlaşırken, başımı eğdim. Arabanın önüne geldiğimizde çekinerek Çınar'a baktım. Eliyle ön koltuğu göstererek, "Otursana." dedi. Kapıyı açıp oturduğumda, derin bir nefes aldım. Sıcaklık bedenimi sararken, içimin hâlâ soğuk olduğunu hissediyordum. Arabanın dışında bir süre bekledi. Kalçasını arabanın kaputuna yaslayıp gözlerini gökyüzüne dikmişti. Onu öylece izlerken, kalbim acıyla sızladı.

Onun duyamayacağını bile bile, "Hayatım boyunca hep aptalca kararlar verdim. Bu da bunlardan biriydi." diye fısıldadım ama bunları onun yüzüne söyleyecek cesaretim yoktu. Sessizce nefes aldım ve başımı cama yasladım. Şakaklarım ağrımaya başlamıştı ama umurumda bile değildi.

Çınar elini saçlarından geçirip yaslandığı yerden uzaklaştı ve arabanın yanına geldi. Kapıyı açıp içeri girdiğinde nefesimin kesildiğini hissettim. Onun bedeninden yükselen bu güzel koku başımı döndürmüştü.

Çınar arabayı çalıştırmadan hemen önce önüme doğru eğilip torpidoyu açtı. İyice koltuğa sindim ve gözlerimi bir şey arayan ellerine diktim. En sonunda bir telefon çıkardı ve geri çekildi. Torpidoyu açık bıraktığı için ben kapattım. Aldığı telefonu bana uzattı yüzüme bakmadan.

"Senin telefonunu kırmıştım. Telafi olarak mı düşünürsün bilmiyorum ama bu yeni telefonun."

Telefonu aldım ve kucağıma koydum. Eksi telefonumun aynısı olduğunu fark ettim ama başka hiçbir şeyine bakmadım. Çünkü... Haklı mı haksız mı olduğumu bilmiyordum ama utanıyordum. Bana güvenen birini sırtından bıçaklamışım hissi tüm bedenimi gezdi ama o bana güvenmiyordu. Neden böyle hissettiğimi de bilmiyordum.

Arabayı çalıştırdı, sonra direksiyonda parmaklarını oynattı ve birden arabayı kapattı. Kapıyı açıp dışarı çıktığında şaşkınlıkla Çınar'a baktım. Eğilip, "Hadi in hemen. Dışarı da anlatacağım." dedi. Kafamı sallayıp arabadan indiğimde bagajdan bir mont, atkı ve örgülü şapka çıkardı. İlk önce montu uzattı. Sorgulamadan giydim çünkü hava gitgide soğuyordu. Daha sonra atkıyı verdi. Atkıyı boynuma doladığımda ise bana doğru bir adım attı ve mavi renk şapkayı başıma taktı.

MAHFİ [ASKIYA ALINDI]Where stories live. Discover now