16.Bölüm; "ARMAĞAN"

38 6 3
                                    

Kirli bir çamur lekesi bembeyaz tenimi kirletir, beni ağlak bir halde yolun ortasında bırakırdı. Yani eğer şu an 1 yıl önce olsaydı. Şimdiyse üzerime çamur lekesi sıçrasa, omzumu silkip yürüyebilirim. Çünkü değişmiştim. Değişime açık olmayan ben, değişmiştim. Bu değişim iyi miydi, kötü müydü bilmiyordum ama bildiğim tek şey gerçek anlamda eski hayatımı özlüyor oluşumdu.

Babamı özlüyor oluşumdu.

Odaya girdiğinden beri gözleri bir kez olsun beni bulmayan Çınar, elinde tuttuğu kıyafetlerimi dolaba yerleştirmeye devam ediyordu. "Çınar?" diye seslendiğimde sadece, "Hım?" diye mırıldandı.
"Bana neden bakmıyorsun?" Derince bir nefes aldı ve bu hareketiyle kaslı bedeni gerilmişti.

"Çünkü," dedi elindeki kıyafeti bırakıp bana döndüğünde. "suçlu hissediyorum."

"Neden?"

"Seni koruyamadım." Kendine öfkeli olduğu sıktığı dişlerinden belliydi.

"Ben birinin hayatını kurtardım, Çınar. Sen beni koruyor olsan da, olmasan da ben birini kurtardım. Tamam mı? Bu konu hakkında daha fazla düşünme çünkü pişman falan değilim." Yavaşça ayağa kalkıp sürekli yatmaktan dağılmış saçlarımı elimle düzelttim. "Ben hazır hissediyorum."

Şaşkınlıkla, "Ne için?" diye sorduğunda, "Bebeği görmek için hazır hissediyorum. Bugün oraya gidelim." dedim.

"Oraya gitmek tehlikeli olabilir. İlker'e söylerim, onları güvenli bir şekilde buraya getirir."

Kaşlarımı kaldırıp birden Çınar'a dikkat kesildim. " İlker mi? Arkadaş mı oldunuz?"

"Hayır, Umay." dedi ciddi ciddi. "Sadece..." Omzunu silkti. "...güvenmeye başladım diyebiliriz."

"Pekâlâ..." deyip dolabın önüne geldim. Hâlâ daha karnımı kasamıyordum, bu canımı yakıyordu.

"Neden giyiniyorsun?"

"Pijamalarla mı çıkayım karşılarına?" Nefesini dışarı vurarak güldü. "Gülme ya," dedim onun güzel gülüşüne gülerken. Ben gülsem bile onun gülmesine kafayı takmış gibi, "Yahu gülme!" dedim.

"Nedenmiş?"

"Kalbim dayanmıyor." dedim göz kırparak. Birden dondu kaldı. Mavi gözlerinden geçen heyecanı okur gibi oldum, bu halleri beni daha fazla güldürdü.

"Alışık değilim." dedi kendi kendine. Sonra arkasına dönüp telefonunu cebinden çıkardı ve tahminimce İlker'i aradı. "Bizimkileri büyük bir dikkatle buraya getirir misin?" diye sorduğunda İlker'i aradığına emin olmuştum. Sonrasında, "Tamam, sağ ol." deyip telefonu kapattı.

"Gelecekler mi?"

"Seni reddetmeyeceklerdir, Umay." dedi bana doğru yavaş adımlarla yaklaşırken. Başımı sallayıp yutkunduğumda çoktan yanıma gelmişti. Nefesini alnımda hissediyordum, bu bedenimi fazlasıyla gerdi. Elini usulca belimin kıvrımlarına yerleştirip bakışlarını yumuşakça gözlerime dokundurdu.

Elimi sırtına yerleştirip birden sıkıca sarıldığımda başta afallamış olsa bile sonrasında bir elini başımın arkasına, diğer elini de sırtıma yerleştirip çenesini saçlarıma bastırdı.

"Çok korktum." diye itiraf ettim birden. Her zaman bu konuyu konuşmayı ertelesem bile artık dolup taştığımı hissediyordum. Konuşmazsam delirecektim. Gözyaşlarımı içime atmaktan yorulmuştum. "Ölecek olmaktan çok bir daha seni göremeyeceğimden korktum. Çınar babamın yanına gitmektense seni tercih ettim o an bile."

MAHFİ [ASKIYA ALINDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin