22.bölüm

20.9K 1.4K 164
                                    

"Ben de mı kızıla boyatsam saçlarımı? Kızıl kızıl gezeriz." dedi Eren, Azra'nın omzunu dürterek.

Azra yalnızca ona alttan alttan ters bir şekilde bakmakla yetindi.

Koltuğa yaslanmış, bacak bacak üstüne atmış ve kollarını birbirine dolamıştı.

"Niye kestirdin ki?" dedi Ege de yanıma otururken ve böyle bir şeyi beklemediğim için sıçramıştım.

"Olmamış mı?" dedim kaşlarımı havalandırıp sorgularcasına bakarak.

"Yok, olmuş..." dedi ardından yüzünü buruşturdu.

"Hatta fazlaca yakışmış."

"Sorun ne o zaman?" dedim anlam veremeyerek.

Ege küskün bir tavırla kollarını birbirine dolarken arkasına yaslandı ve omuz silkti.

Hafif yan dönerek tüm odağımı Ege'ye verdim.

"Konuşmayacak mısın?"

Ege pes etmişcesine kollarını çözdü ve benim gibi hafifçe yan döndü.

"Şimdi senin sevgilin olursa ki çok güzelsin yani, okul da açılacak. Bizim okul abaza kaynıyor. Olur mu olur yani. Zaten derslerden çok bir vaktimiz kalmayacak, bir de onunla zaman geçirirsen zaman geçiremeyeceğiz." dedi tek solukta ama kısık bir sesle.

Ben ise Ege'ye kırpıştırdığım gözlerimin ardından şaşkınlıkla bakakalmıştım.

"Olmaz, olsa da sana her zaman, zaman ayırırım."

Ege'nin yüzüne gereğinden büyük bir gülümseme yayılırken ayağa kalktı.

"Sana kendi ellerimle kurabiye yaptım. Islak kurabiye..."

Elimden tuttu ve beni de kaldırdı.

Bu hızına şaşırsam da gülmeden edemedim. Normalde karbonhidrat yememem gerekiyordu ama Ege böyle gelmişken reddedemezdim.

Beni peşi sıra sürükleyerek mutfağa soktu. Ada tezgahın üzerinde yan yana sıralanmış 3 büyük borcam ıslak kurabiye bizi karşıladığında kısa bir an fazla bulurken sonradan evde 12 kişi olduğumuz ve 5 kişinin de misafir olduğunu hatırladım.

Ege benim için küçük bir tatlı tabağına iki ıslak kurabiye koyarken uzun bar taburelerinden birine çıktım.

Tabağı önüme bıraktı ve hemen ardından da iki çatal alarak birini bana uzattı. Sonrasında kendine de iki ıslak kurabiye koydu ve yanıma oturdu.

Bir parça kurabiyeden ağzıma attığımda damağıma yayılan tat beni mest etmişti.

Gerçekten fazlaca güzeldi.

Beğendiğimi belirten bir kaç ses çıkartırken bir çatal daha attım ağzıma.

"Çok güzel bu! Daha önce hiç ıslak kurabiye yememiştim."

Ege'nin yüzünde güzel olduğunun farkında olan özgüvenli bir gülümseme peyda oldu.

"Geçen sene daha sık bir şeyler yapardım ama bu sene sınav senem olduğu ve bir şey yapınca 3-4 katı kadar yapınca fazlaca vakit alıyor ve yapamıyorum."

Yani normaldi. Yapabildiğim tek şey kekti. Ki kekin yumurtalarını da ablam kırardı. Ben yaptığım zaman mutlaka kabuk düşürürdüm. Fazlaca vakit aldığını tahmin edebiliyordum.

Bu sırada yüzünde tedirgin bir ifadeyle Eren girdi mutfağa.

"Babam ge-" sözünü yarıda keserek tepsiden bir kurabiye aldı ve ağzına attı.

Bir HayliWhere stories live. Discover now