Egoist -32-

7.9K 394 82
                                    

MERHABALAR FALAN FİLAN BEN YİNE GELDİM NEYSE FAZLA OYALAMADAN BAŞLAYAYIM

-İYİ OKUMALAR-

"Baba?" Buğra sorusunu yinelerken ben ise kocaman gözlerle karşımdaki yabancı adama bakıyordum. Artık onun için bir şey hissetmiyordum. Kötü bir şey bile hissedemiyordum. Böyle karaktersiz bir kişiliğin babam olması fikri artık benim için bir şey ifade etmiyordu.

"Selam çocuklar." Dedi gergin bir sesle. Göz ucuyla içeriye bir bakış attım. Rüzgâr gerilmiş gibiydi. Selin bir şey anlamadığı için etrafa tuhaf bakışlar atıyordu.

Buğra kulağıma eğildi.

"Önemli bir şey değil beni burada bekle." Dedi ve kendisi de dışarı çıkarak kapıyı kapattı. Buraya ne için gelmiş olabileceğini düşünürken Yankı'ya baktım. Doğrulmuştu.

"Neden doğruldun yatsana." Dedim yanına giderken.

"Ne istiyor sizden." Sesi sert değildi. Biraz kısık ve meraklıydı.

"Nereden bilebilirim?" dedim ve Yankı'nın ayakucuna otururken saçlarımı karıştırdım. Ellerimi kafamın arkasında birleştirip tavana baktım.

Yaklaşık 5 dakika boyunca tavanla bakıştım. Sonra dayanamadım ve ayağa kalktım. İçimdeki stressi volta atarak çıkartmak istiyordum. Bunca zaman sonra -ki en son görüşmemizde onu iyi bir şekilde azarlamıştım- nasıl olur da karşıma çıkma cesaretini gösterirdi. Uluç her zaman onun her şeye rağmen babam olduğunu hatırlatırdı. Yeri gelirdi beraber söverdik ama her seferinde onun babam olduğunu söylerdi. Ben her ne kadar öyle bir baba istemesem de.

"Buse bir dur başım döndü." Derken elini kafasının arasına aldı Rüzgâr. Haklıydı ama engel olamıyordum kendime.

Konuşmaktan kaçtım. Konuşmak istemiyordum. Biliyordum çünkü eğer tek bir kelime edersem oturup sinirden ağlayacaktım. Babamdan bu kadar ölümüne nefret etmem belki tuhaftı belki yaptığı hatayı -yani o hata ben oluyorum- sadece kabullenip onu affedebilirdim ama ihaneti affetmem biraz zorlayıcıydı.

İhanet konusunda gerçekten affetme yetilerim çok düşüktür.

"Sakin olur musun?" bu sefer ilkinden daha sert ve otoriter çıkmıştı Yankı'nın sesi.

"Olmak istiyorum ama olamıyorum tamam mı?" gelen gözyaşlarımı hemen geri yollamaya çalıştım ama kocaman bir sel birikmişti gözyaşlarıma. Onca zamanın acısıydı bu gözyaşları.

O sırada kapı açıldı ve içeri Buğra girdi. Yalnız olması beni bir nebze rahatlatsa da direk içeri koşması ve kapıyı açık bırakması bende şüphe uyandırdı. Kapının önüne geçtiğimde göz göze geldik.

Buğra'nınki gibi masmavi gözleri daha delici bakıyordu. Kızıl sakalları ışığın geliş açısından daha parlak gözüküyordu. Sert ve kemikli suratına baktığımda kendimi aynaya bakıyormuş gibi hissettim ve boğazıma bir yumru oturdu.

Biri göğsüme tekme atmış gibi nefesim bir anda içime kaçtı.

"Ne işin var burada?" sesim hiç olmadığı kadar ürkmüş ve titrek çıkmıştı.

"Abinle konuşmaya geldim." Sırtımda hissettiğim vücut olmasaydı geri geri düşebilirdim. Elini omzuma koyduğunda başımı tepeye kaldırıp baktım.

"Yankı naber." dedi babam hoş bir bakışla. Bu bakış birçok kadının ilgisini çekse de benim midemi bulandırıyordu. Eğer onu gerçek bir baba olarak görseydim kesinlikle babam olduğu için mükemmel gözükebilirdi.

"Bence içeri gidelim." Dedi dudağını kulağıma yaslayarak. Normal zamanda uçarak gidecek olsam da şuan kafamdaki kasırgadan dolayı sesi boğuk geliyordu.

Egoist ♕Where stories live. Discover now