Egoist -2-

23.1K 769 70
                                    

“Anne biz geldik” dedi Uluç kapıdayken. Melis abla elinde havluyla mutfaktan çıktı ve yanımıza geldi.

“Hoş geldiniz. Naber Buse” dedi sevecen bir tavırla. İlk bana sonra da oğullarına sarıldı. Melis abla beni çok severdi. Ben de onu çok severdim.

“İyiyim Melis abla sen nasılsın” dedim montumu çıkartıp askıya asarken. Uluç dikkatle bizi dinliyordu.

“Çok iyiyim, hadi ben sizi tutmayım. İki saat sonra yemek var, karnınızı doyurmayın” dedi aynı annem gibi. Biz Uluç’la merdivenlerden aşağıya indik. Alt kat Uluç’un odasıydı ve ben hep imrenirdim. Çok güzel bir odası vardı. Kocaman bir yatak, duvar kadar büyük ve her santimi kitaplarla dolu bir kitaplık, çok güzel siyah bir kum torbası –tipik ergen demeyin geçekten sıkı bir sporcudur- ve harika bir bateri. İşte bu odada en sevdiğim şey. Süper bir baterisi var.

Ben yatağına otururken o da bardaktaki kahvelerden iki tane açtı ve kupalara boşalttı. Suyu ısıtıcıda ısıtıp bardaklara boşalttı ve birini bana uzatıp yanıma oturdu. Kahvemi üfleyip bir yudum aldım ve o haz, o tutku, o kıvam… ımm bu tada ölünür ya. İçim geçmiş gibi ses çıkartırken Uluç gülümseyip beni dürttü.

“Buse iyi misin?” hemen ardından da ayağa kalkıp şapkasını çıkarttı. İnanmayacaksınız ama odasında bir lavabo vardı. Yani sırf elini yıkamak için oraya bir musluk taktırmıştı. Neymiş, banyoya gitmeye üşeniyormuş. Orada ellerini yıkayıp gözlüklerini çıkarttı ve lenslerini taktı. Lens takarken çok hijyenik olması gerekiyormuş. O da zaten çok titiz bir çocuktur. Odasını hiçbir zaman dağıtmaz bu çocuk. Ama en çok dağınığım ve benim evime geldiği zaman odayı topluyor. Dağınık ortamları da sevmiyor beyefendi. Aman be benim işime geliyor mu? Evet, kesinlikle. Sorun çözüldü. Ellerini saçlarının arasından geçirdi ve yeniden yatağa oturdu. Ben de kahvemi bitirip yatağın yanındaki çekmecenin üstüne koydum.

“Uluç biliyorum bana kızacaksın ama şu huyundan vazgeç” Uluç bana kızamazdı fakat bu konudan sinirleniyordu.

“Önceden bir şey demiyordum çünkü biraz normal gelmişti fakat şimdi bana bile saçma geliyor. Şu mükemmel suratına bir bak” dedim suratını ellerimin arasına alıp aynaya döndürürken. Yatağın hemen yanındaki boyu boyunca olan aynaya bakıyordu fakat boş bakıyordu.

“Millet böyle surat için ölürken sen bütün muhteşemliğini kapatıyorsun, adeta… Adeta bir ressamın en büyük başyapıtını beyaz bir örtüyle kapatması gibi. Şuna bir bak. Suratına bak.” Gözlerini bana doğrulttu bu sefer. Bana bakarken elimi indirdim. En yakın arkadaşımın böyle durması beni çok üzüyordu. Tamam kemimi çok düşünüyorum kendimi çok seviyorum ama ben de onu düşünüyorum.

“Tamam, Uluç tamam söylemedim say. Ama bir daha böyle bir saçmalık yapma. Bilmem farkında mısın ama o kız artık yok. 8 yaşındaki tatlı kız artık yok, vanilya kokulu kız yok! O sadece bir hoşlantıydı Uluç. Ama artık onu önemsemeyip hayatına devam etmelisin. Kız arkadaşların olmalı. Seni seviyorum ve senin böyle davranmam senden çok beni üzüyor” kafasını yere eğmiş ellerine bakıp elleriyle oynuyordu. O da haklı olduğumu biliyordu. Ama ben ona ne zaman kızsam beni dinler ama cevap veremezdi. Neden bilemiyorum ama vermez işte.

“Yapma… gel buraya” dedim ve kollarımı açıp boynuna sarıldım. Uluç sen beni öldüreceksin bir gün ama kim bilir ne zaman.

“Bugünkü maça çıkacak mısın?”  konuyu hemen değiştirmem gerektiğini düşündüm. Yoksa bana atarlanır bir hafta konuşmaz.

“Evet, seyretmeye gelecek misin?” dedi ve kollarımdan kurtuldu. Sorularıma soruyla cevap vermesini sevmezdim ama genelde cevaplarını böyle verirdi.

Egoist ♕Where stories live. Discover now