Egoist -29-

15K 513 78
                                    

EGOİST 1 YAŞINDA
EVET ARKADAŞLAR CİDDİLİ UZUN BİR SÜRE ARDINDAN BU BÖLÜMÜ KOYMAMIN ASIL SEBEBİ KESİNLİKLE 1. YIL NORMALDE DE KOYMAM GEREKİYORDU AMA BİRAZ YOĞUNDUM 15 TATİL GELDİ HOŞGELDİ UMARUM DAHA AKTİF PAYLAŞIMA BAŞLARIM. HEPİNİZİ ÇOK SEVİYORUM. BU BÖLÜMDE HİKAYEYİ NE KADAR ZAMANDIR OKUDUĞUNUZA DEĞİNİRSENİZ ÇOK MUTLU OLURUM NEYSE UZATMADAN, UMARIM BEĞENİRSİNİZ.
MULTİMEDİADAKİ MÜTHİŞ AFİŞ İÇİN KÜBRA'YA ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM CİDDEN İLK GÖRDÜĞÜMDE EVDE ÇIĞLIK ATTIM MÜKEMMEL OLMUŞ ELLERİNE SAĞLIK.
-İYİ OKUMALAR-
"Günaydın" sesiyle uyandım. Ama gözlerimi açasım yoktu. Çünkü gözlerim kapalıyken sürekli sarıldığımız o zamanı hatırlayıp duruyorum. Uyanmak istemiyorum. Son günlerde uyanmayı hiç istemiyordum.
"Buse hadi kalk bak bir daha söylemeyeceğim" yorganı tekmeleyerek oturur pozisyon aldım ama gözlerim hala kapalıydı. Tatilden geleli 3 gün olmuştu ve ben cidden orayı çok özlemiştim. Havası bile ayrıydı.
"Hadi daha kayıt yaptırmaya gideceğiz" Buğra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanmıştı ve Miray da aynı üniversite fakat farklı branşı kazanmıştı. İkisi de kayıt yaptırmıştı fakat ben henüz kendi kaydımı yaptırmamıştım.
Zar zor ayağa kalkarak elimi yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Üzerimi değiştirme gereği duymadan pofuduk terliklerimi ayağıma geçirerek şirin pijamamla merdivenlere yöneldim. Aşağıya indiğimde kendimi koltuğa attım ve hemen kıvrıldım.
"Ne zaman şu uyku halini yeneceksin merak ediyorum" sesini duyar duymaz irkildim. Sesin sahibi 3 gündür görmediğim birine aitti. Gözlerimi hızlıca açarak hemen o tarafa döndüm. Üstümü değiştirmediğime söverken gülümsemeye çalıştım.
"Sanırım hiçbir zaman" dedim ve biraz toparlandım.
"Hazırlasan iyi olur erken gidelim erken dönelim" koltuktan yuvarlanarak baş aşağı sarkmaya başladım. Koltuğun en dibindeki pikeyi alarak üstüme örttüm.
"Sadece beni yalnız bırakıp gitseniz olmaz mı?" Yankı ayakucuma oturarak derin bir off çekti. Çocuk da benden bıkmış artık e normal benim gibi birisinden kim bıkmaz ki.
"Buse ben sana demedim mi lan kalk giyin hazırlan!" Buğra'nın sesi öfkeli çıkıyordu ama buna rağmen uyuşuk hareketlerle üst kata çıkıp kendimi yatağa attım. Aralık olan kapı açıldı ve üstüme bir şey fırladı.
"Kızıl kes şunu" suratımı yalayan Elma'ya döndüm ve tüylerini okşadım. Sonra ayağa kalkarak giyineceğim siyah -klasik- kıyafetleri dolaptan çıkarttım.
Merdivenlerden aşağıya indiğimde deri ceketimi de üstüme geçirdim ve kapıya yöneldim.
"Buse kahvaltı?" diye seslendi Buğra.
"İstemiyorum dışarda bekleyeceğim" diyerek dışarı çıktım ve dışarıdaki salıncağa yöneldim. Üstünde her zamanki gibi ters dönerek baş aşağıya sallanmaya başladım. Kafamı yormam gereken şeyler vardı. Seneye üniversiteye başlayacaktım sınavlara girecektim ve hayatıma yön verecektim. Abim gibi iyi bir yer kazanacağım yoktu. O zekâsının tamamını babamdan almış gibiye benziyor. Ben ise annem ve babamdan nasiplenememiştim. Babamı uzun süredir görmüyordum çünkü gördüğüm yerde parçalayabilirdim.
Berk'i de 3 haftaya yakındır görmüyordum hep telefonla konuşuyorduk ki bu ona yetmiyordu. Gerçi bana da yetmiyordu. Onu çok ayrı seviyordum çünkü. Hiçbir şeyden habersiz bir melekti o. Büyümesini istemiyordum eğer büyürse bir şeylerin farkına varmaya başlayacak ve sorgulayacak. Babasına karşı cephe alacak ve artık onu seven çocuğu kalmayacak.
Babam her ne kadar pislik olsa da sonuç olarak evlat kaybetmek zor olmalı. Gerçi annem gibi birini aldatan biri bunları sonuna kadar hak ediyor. İşte biz buna ilahi adalet diyoruz.
Bi de Yankı konusu var. Sadece şunu söyleyeceğim;
Yankı Allah belanı versin.
Cidden ama yani yeter sürünüyorum resmen valla.
Kızım senin kan beynine hücum etmiş kendine gel
Haklısın saçmalıyorum
Hiç yapmadığın şey sanki
Sana ne ya sana ne hem sen ne güzel uzun zamandır beni rahatsız etmiyordun hayrıdır.
Yankı berbere gitti
Aferin iyi bok sen de gitseydin bıyıkları aldırırdın.
Sen bensin biliyorsun değil mi?
Ama sen bakımsız ve kıro bensin
Tm qes byü
Sie oç
Bir ıslık sesiyle kendime geldim.
"Hadi atla gidiyoruz" dedi Buğra arabayı göstererek,
"Motorla gitsek olmaz mı? Biraz temiz hava iyi gelebilir" dediğimde başıyla onaylayarak motorun üstünü açtı. Yankı zaten motorla gelmiş. Yankı motorun üstüne binip yan gözle bana baktığına ilerleyerek Buğra'nın motorunun arkasına bindim. Arkamı döndüğümde ise kaskını takıp önümüzden giden bir Yankı gördüm.
Ooo Yankı atar mı o tirip mi o?
Buğra motoru çalıştırdı ve süratli bir çıkış yaptı. Belinden sıkıca tutunarak rüzgârı hissettim. Duygularımı, bütün o saçma düşünceleri bu akıntıyla geride bırakmak istiyordum. Ama böyle bir şey olmayacaktı o yüzden felsefe yapmaya gerek yok.
Okulun önünde durduğumuz zaman cool bir tavırla motordan inerek belime kadar olan saçlarımı geriye savurdum ve elimle düzenledim. Okul bahçesinde birkaç insan vardı.
Okula girdiğimizde ise insan sayısı artmıştı. Sanki herkes okula kayıt yaptırmaya bugün gelmiş anasını satayım.
"İstersen ben kayıt yaptırırken burada bekle." dedi Buğra
"Madem kendin kayıt yaptıracaktın neden beni de getirdin" dedim öfkeli olmaya çalışarak ama daha fazla uykuluydum.
"Çıkışta bir yere gideceğiz belki" dedi ve üst kata çıkmak için hamle yaptı ve merdivenleri ikişer üçer zıplayarak çıktı.
Yankı da ilerideki bekleme salonuna geçti ve oturdu. Yanına gittim ve oturdum. Telefonunu kırarcasına mesaj yazıyordu. Ayfon o köpek dikkatli kullan onu. Benim de bir ayfoum var mesela masaya koyacağım zaman bile açısını ayarlayıp yumuşakça koyuyorum.
"Ne yapıyorsun" diyorum can sıkıntısından
"İş" diyor sessizce. Of sıkıcı. Baya sıkıcı. Ya sen ne sıkıcı bir adamsın be.
Telefonumu çıkartıp Snapchat'e girdim. Bu uygulamaya aşığım. Yankıdan sonra tek aşkım.
Yankı telefonunu döverken ben de onu çekip "Sıkıcı şey" yazıp attım. Yankı'yla görüşmediğimiz 3 gün boyunca birbirimize saçma sapan snapler atıp konuşmuştuk. Ve hayatımda o kadar güldüğüm hatırlamıyorum. Şebek şebek pozlar vermesi o kadar komik ve tatlı ki.
Neyse konumuz bu değil.
Sonra da Whatsapp'a girdim ve mesajlara baktım. "TaYfa QaTliaM" -Bizim eski tayfadakiler- grubundan gelen 2,048 mesaj telefonu resmen sikti. Konuşmanın %60ı kesinlikle beni çekiştiriyordu.
YETER BE YETER
Bu ne çekememezlik.
"Kayıt yaptırırken öldü dersiniz" diye mesaj attım ve anında gelen mesajlar
"Aferin iyi bok"
"Nabalım"
"Bnne yha"
"((((((::::: iyiymiş"
"Iyyy okullarda sürünerek çürü inşallah"
"Hayırlı olsun umarım daha iyi bir okul yılı olur"
"Off ne zaman buluşuyoruz"
"Uluç kankaşkım dünkü fotoğrafları atsana bana"
Konu değişmiş neyse ki. Telefonu kapatarak cebime koydum. Yankı bana bakıyordu.
"Aynı sınıfta mıyız?" diye sordum
"Hayır bölümlerimiz farklı." Dedi, somurttum.
"Sayısal mısın?" dedim tek kaşımı kaldırarak. Doğrudur valla bu zeka ile sayısal olması.
"Tabi ki be eşit ağırlık mı okusaydım. Yazık ederdim kendime" hey hey hey. Bu yer iki egoist için fazla küçük.
"Valla hiç sayısal okuyup bu güzel beynimi sayılarla dolduramam. Kusura bakma" gülmeye başladı.
"Beyinin ufacık dolacak kapasite yok zaten güzelim" deyip burnumu sıktı.
"Beyinin beyinciğimle boy ölçüşemez bile" dediğimde aslında ne kadar doğru bilmiyordum. Çünkü açıkçası süper bir zekası vardı. Benim zekam mükemmel ama onun da hakkını yememek lazım.
"Halloldu hadi gidelim" diye geldi Buğra yanımıza. Eğer gelmeseydi şuan Yankı ile bir kavga çıkartabilir, sonunda ağzına tekmemi sokabilirdim, bu en hayırlısı bence.
"Nereye gideceğiz." Dediğimde Buğra ve Yankı önümden yürüyorlardı. Sinir bozucu şey. söylesen öleceksin sanki.
"Bir yarışmaya" dedi motora yerleşirken.
"Ne yarışması?" dedim motora doğru hamle yaparken. Buğra eliyle Yankı'yı gösterdi.
"Ben Miray'ı alıp geleceğim siz direk gidin orada buluşuruz." Kafamla onaylayıp Yankı'nın motoruna bindim. Sarılırken parfüm kokusunu içime çektim.
Üf parfümle karışık ter mi?
Valla ter.
"Yankı bok gibi kokuyorsun" dedim ellerimi belinden çekerken. Dönüp bana baktı.
"Ne?"
"Terlemişsin işte bok gibi kokuyorsun."
"İnsanlar terler normal bir şey." dedi ve gözlerini devirerek motoru çalıştırdı.
"Allah'tan açık ortam hızlı sür bari de koku biraz olsun benden uzaklaşsın" motoru sertçe çalıştırdı ve hızlandı. Kendini ağaca sarılan koala edasıyla sıktım belini. En azından koku gitmişti. Kafamı sırtın gömmek yerine yanağımı sırtına yaslayıp kokudan arınmıştım.
Yaklaşık 15 dakika sonra bi belediye konferans salonuna gelmiştik. Hayır burada ne işimiz vardı ki onu anlamış değildim. Neyin yarışması.
Motordan inin Yankı motorun arkasındaki küçük gözü açıp bi parfüm çıkarttı.
"Sonunda" dedim o parfümünü sıkarken. Erkek parfümlerine karşı zaafım var çünkü çok güzel kokuyorlar. Kadın parfümlerinden daha güzel kokuyorlar. Kendime sıkasım geliyor.
"Şimdi içerideki insanlara rezil olmamam lazım belki güzel kızlar falan vardır." Cümlesini duyar duymaz kan beynime sıçramıştı. Kalbimin hızlandığı bariz belliydi. Hızlanmayı bırak atmıyordu. Sıkışıyordu.
"Peki" dedim ve basamakları çıkmaya başladım. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Öfkeden gözlerim dolmuştu, ağlayacaktım neredeyse.
"Nereye gidiyorsun?" dediği zaman arkamı dönü sinirle.
"Sana birkaç güzel kız bulmaya" dedim. Sonra dediğim şeyin ne kadar kıskançlık yaptığımı belirten cümleler olduğunu anlayınca sustum. Sakinleşmem lazımdı. Resmen 'seni kıskandım oç' diye bağırmıştım. Abooow.
"O zaman yanlış yünden gidiyorsun" deyince daha da şalterler attı bende. İnadım inattı ama. Önüme döndüğümde kızlar tuvaleti sembolünü gördüm ve,
"Nereye gittiğimi biliyorum Bay Kız Düşkünü, yön tarifine ihtiyacım yok" dedim yürüyerek.
"O zaman niye yanlış yöne gidiyorsun"
"Nereye gittiğimi biliyor musun ki mal" dedim bağırarak
"İzin verirsen tuvalete gidiyorum" dedim ve hızlıca tuvalete yönelirken. İçeri girdim ve kabinlerden boş olana atıldım. Kapağı indirip üstüne kâğıtlar koyup oturdum. Telefonumu çıkartıp mobil veriyi açtım. Gelen mesajlara baktım. Uluç pişt yazmış. Ona tıkladım.
"Yep gülw" yazdım ergenvari tavırla
"Nbr fstq" yazdı
"İiii yqışqlı sn şglşdflkşfdlk"
"İii sze bşi srcktm bn"
"Srablrsnz yqışqlı by mömfsödslmgşldf" tuvalette anırıyordum. Umarım yardım ekipleri içeri öküz girdi diye harekete geçmezdi
"Tamam kes"
"Peki."
"Cidden bir şey soracaktım"
"Sor bakalım" dedim ve beklemeye başladım.
"Okul açılışı partisinde çalıyorum lütfeder misin ego pego"
"ooOOoOoooOoOoooOoOooOOoOOoOOOOOoOOooooo vay be"
"Ne sandın"
"Tab2 gelirim kaçar mı?" Bu Uluç için çok önemli bir şeydi çünkü Uluç'un baterisinden çok sevdiği tek şey bendim.
"Tamam, Merve'yle gelin" ding dong sanırım baterisinden çok sevdiği kişi sayısı 2 ye çıkmıştı.
"Peki" yazdım ve cevap vermesini beklemeden telefonu cebime atıp dışarı çıktım. Dışarıda Buğra Miray ve Yankı beni bekliyor gibi görünüyorlardı.
"Hadi girelim" dedi Buğra ana kapıya yönelirken peklerine takıldım. Büyük kapıdan geçince kocaman 4 koltuk ve önünde kocaman bir masanın yer aldığı bir platform vardı. Yandaki konferans salonu koltuklarının sadece 5-6 tanesinde adamlar vardı geri kalan sahne ful boştu. Sahnede 4-5 adam ve 3 kadın vardı. Bir şeylerle uğraşıyor gibi duruyorlardı.
"Şimdi, amacımız ne" dedim platformun önünde duran Buğra'ya eliyle saçlarını düzeltti ve koltukları gösterdi. Ve birinci koltuğu çekti. Miray'ın koltuğa oturmasını işaret etti. Miray koltuğa oturunca yanındaki ikinci koltuğa da Buğra oturdu. Biz hala mal mal bakarken Buğra
"Ne bekliyorsunuz" deyince koşarak platforma çıktım ve Buğra'nın yanındaki koltuğa oturdum. Yankı'da yanıma oturdu.
"Amacımız ne?" diye sorumu yineledim.
"Bir yarışma jürisi oldun Buse bunu hala anlamadın mı?"
"Peki de amaç ne?" dedim hala olayı anlamakta güçlük çekerken.
"Geçenlerde ortaklardan biriyle konuşurken yüklü bir miktarda bağış yapacağını açıkladı. Ben de bu bağışı yapması için bi yarışma düzenlemesini istedim. O da kabul etti" dedi kısaca.
"Ne tür bi yarışma olacak bu"
"Şarkı yarışması, şimdi sahneye çıkacak herkes bağış yapılan yetimhanenin üyeleri." Dediği zaman içimde ufak bir burkulma yaşandı. O arada hepimizin önüne bi defter bi kalem bi mikrofon bi bardak ve zımbalı bir kâğıt gelmişti. Zımbalı kâğıdı elime aldım ve incelemeye başladım. Yarışmacıların özellikleri vardı.
"1 den 10 a kadar puan vereceksiniz ama bu puanları onlara karşı söylemeyin. Kırılmalarını istemeyiz. Yorum yapıp göndeririz. Yarışmacılardan 1 tanesi kazanacak ama önemli olan kazanmak değil. Sonuç olarak hepsi aynı yetimhanenin üyeleri ve bağış zaten yapılacak. Bu onların eğlenmesi için bir şey." dedi ve kafasını sahneye çevirdi. Adama kaş göz yaptı ve adam sahneden çıktı. Sahne karardı ve tek bir yere ışık vurdu. Küçük bir kız önümüze geldi.
Özelliklerinde birinci sıradaki isme baktım.
Pelin
"Hoş geldin Pelin" dedi Buğra gülümseyerek. Küçük kız mikrofonu ağzına tuttu ve cılız bir sesle 'Hoş bulduk' dedi.
"Şarkıya geçmeden önce bize söylemek istediğin bir şey var mı?" dedi Buğra. Küçük kız parmağıyla Miray'ı göstererek.
"Şu abla ne kadar da güzel" dedi. Miray'ın utanmış surat ifadesine karşılık hepimiz gülümsedik.
"Diğeri de güzel ama o böyle melek gibi duruyor" ne demek diğeri de güzel. Tabi ki güzelim. Hem de çok güzelim. Baya bildiğin güzelim yani. Melekmiş. Hıh ben ondan bile güzelim. Önündeki mikrofonu eline alarak;
"Teşekkür ederim" dedi Miray utanarak.
"Hazır olunca başla" dedi Yankı. Kız derin bir nefes aldı ve şarkı söylemeye başladı. Bu şarkıyı bilmiyorum çünkü Türkçe şarkılarla aram iyi değil. Küçük kızın sesi küçüklüğün verdiği garip bir sesti. Ama buraya kazanmaya değil eğlenmeye geldiği bariz belliydi. Sahnede hoplaya zıplaya şarkı söylüyordu.
Bittiği zaman alkışladık ve kız sahneden çıktı. Puan verme kısmına gelince 8 verdim. sonuçta ilk o çıkmıştı falan normalde daha düşük verirdim ama özgüvenliydi. Sonra bi de bana 'diğeri de güzel' demişti 3 veya 4 vermem gerekirdi ama bu bir ses yarışması.
Sıradaki küçük bi erkekti. Anam tipe bak kafasını patlatmak istiyorum. Ama böyle minnacık kafası var ya of.
"Hoş geldin Hakan" dedi Yankı gülümseyerek. Çocuğun bilgilerini inceledim. Amanın 7 yaşındaymış. Ama minnacık gözüküyordu.
"Hoş buldum" dedi gülerken. Öndeki iki dişi yoktu. Şimdi bi çarpacağım alttaki ikisi de dökülecek. Amanın şirin şey korkma ben çocukları böyle severim.
"Bugün bize ne söyleyeceksin" dedim gülümseyerek.
"Pera - Sensiz Ben" evet ne güzel bilmediğim bi şarkı daha.
"O şarkı sana biraz ağır değil mi?" dedi Yankı. Yankı canım sen Pera mı dinliyorsun.
"Yatakhanede Burcu abla her gece söylerdi. Onun için söyleyeceğim" derken ben hala o şarkının ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
"Başla bakalım" dediğimde çocuk soluk alıp verdi. Müzik arkadan çalmaya başlayınca minik sesiyle şarkıya başladı. Sözcükler küçük çocuğun ağzından öyle ipeksi çıkıyordu ki dokunabilirmişim gibi. Bu kesinlikle çok farklı bir şey. Küçük çocuğun öylesine söylediği bir şarkı değil sanki kocaman bir adamın yüreğinden geleni söylemesi gibiydi.
Küçük çocuk şarkıyı bitirdiğinde Miray'ın gözleri dolmuştu. Tamam yeter bu kadar duygusallık hadi dağlın.
"Teşekkür ederiz Hakan" dedi Buğra ve küçük çocuk zıplayarak sahne arkasına geçti. Simdi gelen ise 15-16 yaşlarında bi erkek grubuydu.
Saçları siyah yukarı dikilmişti. Saçlarında bir kutu jöle olduğuna emindim.
"Selamlar millet" diye girdiler içeri. Buse tut kendini yorum yapma sakın. Sakin ol.
"Bize ne söyleyeceksin" dedi Miray
"Hayvanlı Arabesk Rap" dedi gurur verici bir ses tonuyla öndeki apacı. Hayır öyle deme tamam mı insanları görünüş ve müzik zevki ile yorumlama lütfen.
"Başlayın" dedi Yankı. Ne olur başlamasınlar.
"MC Haydar yo yo ye ye anneciğim üzülme yeter... " zaten ben ondan sonra dinlemeyi bıraktım. Ciddiyim hayata küsüp duyduğum şeyi unutmaya çalışıyordum. Yankı da gözlerini kısmış suratını ekşitmişti. Buğra dayanmaya çalışıyordu. Ssitey sıtronga abicim. Miray da en az benim kadar fenalaşmıştı. Çok şükür ki bittiğinde kafamı kaldırdım. O zamana kadar kafamın Yankı'nın omunda olduğunu fark ettim. Abo
"Nasoldi beyendğiniz mı bareyy" dedi içlerinden biri. Zorla gülümsemeye çalıştım ama olmadı.
"Teşekkür ederiz" dedi Buğra yapmacık bi tavırla. Sahne arkasına gitmeden önce obaaaa diye bağırarak sahneden çıktılar.
"O neydi be" dedim önümdeki suyu içerken.
"Sakin ol Buse nefes al" dedi Miray. Her şeyi anlarım da arabesk rap nedir ya.
"Tamam iyiyim" dediğim sırada bu sefer de bi kız geldi.
"Merhaba" dedi kendinden emin bir sesle.
"Merhaba Aleyna bize ne söyleyeceksin" dedim kız benimle yaşıttı.
"Rihanna - What Now" sonunda adam gibi bir şarkı.
"Başarılar" dedim ve kızın sesini duymayı bekledim. İlk başına çok güzel girmişti. Bi ara sesi baya sallanmıştı ama nakarata geldiğinde bildiğiniz yakıp yıktı. O sesini yükseltişi mükemmeldi.
Sesini şarkıya o kadar güzel ayarlamıştı ki sanki mükemmel bir pilava giden harika bir kavurma gibiydi.
Pek hoş bi benzetme oldu kabul edin.
İlk defa bir şarkı bitişinde bu kadar içten alkışladım.
"Sesin..." dedim ve biraz soluklandım. Uygun kelimeyi arıyordum "inanılmazdı" diyebildim. Çünkü inanamıyordum. Sesine hayran kalmıştım.
"Teşekkür ederim" dedi gülümserken.
"Ben de gerçekten çok beğendim sesin de senin kadar güzelmiş" dedi Yankı. Ne ne ne sen ne dedin affedersin ne dedin kıza mı yavşadın sen bildiğin yavşadın valla oww Yankı yürümüyorsun bildiğin koşuyorsun kıza büüüsssttt yavaşşşşşş.
"Teşekkür ederim" derken utanmışa benziyordu. Seni kızım yolarım. Yankı seni de yolarım.
Ya siz resmen toplaşmışsınız demişsiniz ki bi Buse'yi deli edelim.
"Kızım hadi güzeldi şimdi git" dediğim zaman Buğra bana acayip bir bakış attı korktum denemez ama ürkmüştüm. Yankı ise kıkırdıyordu. Sinir şey. anladı kesin of şşş bozuntuya verme.
"Benim gitmem gereken bir yer var her yarışmacıya bu kadar süre verirsek nasıl yetişebilirim?" dedim ve daha fazla bozuntuya vermemek için arkama yaslandım. Kız son bir kez gülümseyip gitti. Yankı hala kıkırdıyordu. Ha ha zu ha ha çok komik zaa so funny şekerim.
"Buse hani biraz daha kibar olsan nasıl olur" dedi Buğra sesini kontrol altında tutmaya çalışan bir sesle. Ne var ya alt üstü kızı biraz kovdum. Daha çok bile hak etmişti.
"Neyse stres yapmayın oylarınızı verin" dedi Miray sakin bir sesle. Bu kız hep nasıl gud görl oluyordu.
Of boversene en güzeli cazgırlık
Kesinlikle katılıyorum Jr. Buse bu konuda benden tam not aldın.
Tşk
Öd
Ve birkaç kişi daha peş peşe çıkıp söylediler. Bugün gerçekten Uluçlarla buluşmam vardı. O yüzden ben erkenden çıkmak istediğimi söylemek için hazırlanıyordum.
Kız grubu sahneden dışarı çıkarken ayaklandım.
"Ben izninizle kalkayım Uluçlar falan beni bekler sonra görüşürüz" dedim ve ceketimi giydim.
"Yankı da sana eşlik etsin"
"Abi abartıyorsun ama alt üstü şuradan otobüse atlayıp gideceğim" dedim elimi belime koyarken.
"Kardeşim abartıyorsun alt üstü sana eşlik edecek" of gerçek hayatta 'eşlik' etse aslında güzel olur. Anam Yankı bebelerinin etrafta dolaştığını hayal edemiyorum. Böyle hepsi taş falan oluyormuş aboo kesin benim kanım da karışınca böyle acayip taş taş bebelerimiz oluyormuş. Valla olur benim anneliğini yaptığım bebeler baya taş olur.
Kızıl saçlı gri gözlü Jr. Kiss&Echo
Ne oluyor be
Allah
Hayallere bak
Şşşş Buse
Kes şunu
Tm.
Tşk.
Ö.d.
"Hadi gidelim" dedi ve eliyle yol gösterdi. Ama ısrarla önden gitmesini istedim. Kendime gelmeye ihtiyacım vardı sendeliyor gibiydim.
Yankı önümden yürüyordu ve beyaz bir tişört giymişti. Sırtındaki dövmesi hafif gözüküyordu. Of çok güzel bir dövme. Aynısından yaptırsam valla annem beni evlatlıktan reddeder.
Sanki söylediklerimi duymuş gibi elindeki deri ceketi üzerine geçirdi.
Cebimden ıPhone'umu çıkartıp -tabi ki vurgu yapacağım o bir ıPhone- Uluç'a mesaj attım. Her zamanki gibi yine fakirler o yüzden parkta buluşacağız. O parkta çok anım var.
Motora atladığımız zaman beline sanki son sarılışımmış gibi koymuştum. Normal insanlar hatta çoğu insan diyeceğim çünkü günümüzde çocuğu insanlar normalmiş gibi normal insanlar tabirini kullanıyoruz.
Yani çoğu insanlar tanıştıktan 2-3 hafta sonra çıkmaya başlar ama iz Yankı'yla tanışalı tam olarak 1 yıl oldu. Bugün tam olarak günü değil ama neredeyse 1 yıl oldu. Ve ben zaten ona âşık olduğumu 4-5 ay sonra fark ettim. Ee geri kalan zaman farkı? Hiç mi çıkamayacağız? Her seferinde ciğerimi patlatan çığlıklarla mı uyanacağım ben?
Biz hiç 'biz' olamayacak mıyız?
Yankı süratle giderken ona ilerideki durağa ilerlemesini söyledim. Duraktan biraz ileride park vardı. parkın hemen arkasında da otopark vardı. Otoparkta durduk ve parka doğru koştuk.
İlk geldiğim gün Uluç ile görüşmüştüm ama diğerleri ile uzun süredir görüşmüyordum. Deniz ile her gün telefonda konuşuyorduk. O hep ağlıyordu. Evet, inanası güç ama o ağlıyordu. Ecmel için değil yaşadığı mutluluklar için. Yaşadığı mutlulukları yanlış insanla yaşadığı için. Parkta bankalara oturmuş şebeklerimi göründe neredeyse ağlayacaktım. Benim her zaman oturduğum yeri boş bırakmaları da hanelerine + puan yerleştirdi.
Yanlarına koşarken hepsi ayağa kalktı. Uluç da bana koşup kocaman içten şahane harika bi sarılma gerçekleştirdik. Sonra hepsiyle teker teker sarıldım. Aynı yerimize oturduğumda Yankı'nın uzakta sigara yaktığını gördüm. Buna da yazık be bana bekçi gibi.
"Nasıldı oralar anlat bakalım" dedi Doğaç gülerek. Gözlerimi Yankı'dan alarak bankta semt oturuşumu yaptım.
"Sizin gibi fakirleri içeri almıyorlardı" dedim ve kahkaha attık. Ağır abi taklitleri yaparak devam ettim
"Bak koçum oraya öyle varoş varoş gidemezsiniz. Para falan bulmanız lazım" herkes kahkaha atarken onların o hallerini özlediğimi fark ettim. Yoğun ve duygusal bir dönem geçirdiğim için onlarla pek vakit geçiremiyorum.
"Fakir ama gururluyum ama şşş" dedi Güray ya şapşalcığım.
Sonra Burçak'ın telefonu çalmaya başladı. Telefona gülümseyip açtı.
""Efendim?" bir süre karşı tarafı dinledikten sonra,
"Evet, iyiyim, Buselerleyim, parktayım ve evet saat 9 olmadan evde olurum anneme de selam söylerim ayrıca da sabah erken kalkarım." Kız iki dakikada hesap verip emir aldı. Vay anasını nişanlı olmak böyle bir şey demek ki.
Erken yaşta evlenmeyeceğim (19unda evlendi.)
Bunun yaşı olmaz ama yani erken evlenmek istemem. Yankı gibi biri olursa gerçi evlenirim. Olgun bir erkek sonuçta ve baba olabilir. Valla çocuk da yaparım kariyer de bende o yetenek ve güzellik var.
O sırada gözüme parkın önünden geçen Selin geldi. Bi telefonuna bi etrafına bakıyordu. O mükemmel sesimle
"Hey Selööööööğğğğğnnnnn" diye bağırdığımda kafasını kaldırıp bana baktı. suratında rahatlamış bir ifade vardı. hemen yanıma geldi.
"Hey selam gençler" dedi ve yanıma oturdu.
"Bu Selin bu da tayfa katliam" dedim kıkırdayarak.
"Selam güzel bayan" dedi Deniz her zamanki çapkın sesiyle. Bu çocuk formunu bozmuyor.
"Merhaba" dedi Selin gülerek. Deniz eliyle gözlerini siper ederek konuştu
"Bu gördüğüm bir ışık topu mu yoksa güzelliğiniz mi" dedi numaralarını sergileyerek.
"Yavşama genç" dedi Selin kahkaha atarak. Deniz gözlerini kocaman açarak şaşırmış gibi ellerini ağzına koydu.
"Bizim tatlı kıza yakışmıyor"
"Hadi lan oradan yavşak" dedi Selin kendinden beklenmeyecek kadar samimi bir sesle. Zaten güzel bi de ilgi çekmesi yetmezmiş gibi bi de sempatik. Benden sempatik ve güzel olmasın ama yine de güzel ve sempatik.
"Bu kız Deniz'in yavşaklığına kanmayan ilk kız" dedi Cansu.
"Etraf çok yavşak dolu" dedi Selin ve arkasına yaslandı.
"Sen buralarda ne yapıyordun peki" dedim kaşlarımı kaldırarak.
"Şey aslında..." derken doğruldu "ben aslında ekmek almaya çıkayım biraz etrafı da tanırım demiştim ama ters yöne girince baya 3 kilometre kadar saçmaladım ve değişik yollara girip durdum." Ya bu kız çok zeki
"Neyse sen istersen Yankı ile dönebilirsin ben otobüsle gelirim." Dediğim zaman Selin ayağa fırladı.
"Valla neyle gideceğim önemli değil eve varıyım yeter." Dedi ve Yankı'nın yanına gitti. Selin Yankı'ya bir şeyler söylerken Yankı'nın sert yüz hatlar ve gri gözleri bendeydi. Kafasıyla onaylayıp motoruna atladı. Selin de arkasına bindi ve gittiler. Gittiler yani baya gittiler. Hani yok yani ben Buse'yi bekleyeceğim falan demek yok. Sinirlerim tepeme çıkmıştı. Hava da yavaşça kararıyordu. Sinirden ayağımı sallıyordum. Ya piç ya resmen beni burada bırakmıştı. Tamam, ya adi şerefsiz yaptı yine yapacağını. Hiç beni düşünme zaten.
Ben bunları düşünürken 15 dakika geçmiş ve herkes eve gitmeye karar vermiş. Hava da kararmıştı.
"İstersen eve kadar eşlik edebilirim" dedi Uluç. Ya bu çocukla kesin evlenmeliyim. İdeal koca adayı.
"Yok, poçiqim sen bana pasonu ver o yeter." Cebinden pasosunu çıkarttı ve uzattı. Tam tutmuştum ki bırakmadı.
"Önce öpücüğümü almalıyım galiba" dedi ve yanağını uzatarak dizlerini kırdı. Benden yaklaşık 9-10 santim daha uzun olduğu için sarılırken de öperken de eğilmesi çok hoştu.
Öptükten sonra üzerine zıpladım ve bacaklarımı beline sararak ona sarıldım. Bunu hep yapardık. Hatta hala o kadar kardeşlik açıklaması yapsak bile bizi sevgili sanan hala maalesef çok insan vardı sırf bu yüzden.
"Hadi ben kaçar annene çok selam söyle yakın zamanda kahve için geleceğimi de ilet" dedim ve durağa doğru ilerlemeye başladım. Durakta oturarak bacaklarımı kendime çektim. Şimdi işin yoksa yarım saate bir geçen otobüsü bekle.
Kulaklığımda IDFWU çalarken bi yandan eşlik ederken otobüslerin gelip geçmesine bakıyordum. O anda Yankı'nın motoru durağa yaklaştı. Kafasındaki kaskı çıkarttı ve bana baktı. Kulaklığımı çıkarttım ve ona baktım.
"Ne bekliyorsun atlasana" HADİ CANIM ORDAN. BENİ ALMAYA MI GELDİN AMAN NE KİBAR Bİ DAVRANIŞ YA DUYĞULANDIM BAK SİKTİR GİT KÖPEK.
"Beni nasıl bıraktıysan şimdi de öyle bırak." Dedim ve kulaklığımı geri taktım. Omuz silkti ve kaskını takıp gitti.
Yankı
Şaka
Falan
Mısın?
Ciddi bir şekilde bırakıp gitti. Tamam, aferin bana ayağıma gelen teklifi çevirmiştim. Hava iyice kararmıştı ve üşümeye başlamıştım.
Durakta tek kişi kalana kadar tüm yolcular gitmişti. Sonunda canım aşkım otobüsüm geldiği zaman hemen bindim. 7 durak vardı. En arka koltuğa yürürken içeride kafasında kapüşonu ile suratını kapatan bir adam dışında kimse yoktu. En arka koltuğa geçtim ve kafamı cama yasladım. Gözlerimi kapattım. Uykum vardı ama uyursam durağı kaçırabilirdim.
Birden yanıma gelen bedenle sıçradım
"Korkma mal benim" dedi Rüzgâr.
"Olum senin burada ne işin var korkudan alıma sıçıyordum. Yani korkmam aslında yani mükemmelim ama sen korkuttun hadi korktum diyeyim ama korkmadım." Dedim stresli bir şekilde. Ne dediğimi bile bilmiyordum.
"Korkudan altına sıçma belirtisi"
"Olum sen zengin değil misin git ya otobüste ne işin var senin." Dedim ve ayağımla iteledim onu.
"Ne bileyim otobüs yolculukları daha güzel" dedi ve arkasına yaslandı. Teki çıkmış olan kulaklığımın diğerini de çıkartıp ceketimin cebine attım.
"Neredeydin peki"
"Babamın yanına gitmiştim, Burçak'la olanları merak etmiş biraz baba oğul konuştuk şimdi de dönüyorum"
"Yine mi bizde kalacaksın Buğra iyi alıştırdı seni" dedim ve anıra anıra güldüm. Hatta otobüs şöförü 'ar yu mal' bakışları bile atmadı değil.
Zaten tatilden döndüğümüzden beri Rüzgâr bizde kalıyordu. Bir sebebi de yoktu. Geceleri beraber film izleyip pes atıyorduk. Hep yeniyordum orası çok ayrı konu.
"Size mi taşınsam acaba"
"Aaa taşınmadın mı? Ben taşındın sanıyordum" dediğimde beraber anırdık. Hatta sıçtık gülmekten.
"Bugün herkes sizde ama sabahlarlar herhalde. Abinin bi başarısını kutluyorlar"
"Hangisi ya o kadar çok var ki bilmiyorum, şirketle babamdan çok ilgileniyor" dedim ve kafamı çevirdim.
"Uykum var"
"Uyu enişte"
"Ne eniştesi"
"Kardeşiminki eniştemdir"
"Yakışmadı, yaşlı gösterdi hatta hiç yakışmadı"
"Öyle olsun" ineceğimiz durak geldi ve aşağıya indik. Durak ile ev arasında Rüzgâr sigara yaktı. Bana bir dal bile sormadı. Belki içeceğim.
"Ooo sigara mı alırım bir dal" dedim imalı bir şekilde.
"Susar mısın bu siyah sigara pahalı bunar canım" dedi ve cebine attı.
"Sigaralar harcanmak içindir şimdi bana bir tane ver yoksa üzerine atlarım" dedim ve cebinden çıkartışını izledim. Sigarayı dudaklarımın arasına aldım ve ateşe tutarak dumanın ciğerime nüfus etmesine izin verdim.
Normal bir hayat yaşasaydım sigara içmezdim. Ama ne bileyim hiç işe yaramasa bile sanki rahatlatıyormuş gibi içiyorum. Ben sigara bile sevmezdim ama çevremde içen çok ne yapayım.
Kapının önünde oturdum ve sigaramın bitmesini bekledim Rüzgâr içeri girmişti. O sırada motor ışığı ve Harley'in gürültülü motoru kapının önüne ulaştı. Motor sesi bitince siyahlar içerisindeki Yankı bana yaklaştı. Basamakları çıkıp eliyle yanağımdan makas alıp içeri girdi.
Bu muydu yani.
Of elinin tenime değişi bile o kadar heyecanlandırmıştı ki. Of ölebilirim. Hemen, şuan.
Kalbim yine acımaya başladı. Şşşş sakin.
Sigarayı yere bastırıp son dumanı da üfleyip cebimden anahtarı çıkartıp kapıyı açtım. İçeride yoğun koku vardı. içip içip sıçma belirtieri olan viski - bira şişeleri de vardı.
Sen nasıl bu kadar kontrolsüz oldun be abi.
Şişelere basmamaya çalışarak kendimi televizyonun karşısındaki koltuğa attım. Rüzgâr yanıma oturup
"Bir el daha ama bu sefer kazanacağım" dedi ve konsolu elime verdi. Bezmiş bir şekilde kalkıp buzdolabına ilerledim ve içinden limonata şişenini ve dünden kalan pudingi aldım. Süper ikili biliyorum şşşş.
"Yenilen pehlivan güreşe doymazmış ama yine de sen bilirsin" dedim ve oyunu başlattık. Ben bir yandan puding yerken bile Rüzgâr'ı yendim.
"Ya bi el daha" derken ayağa kalkıp x-box oyun konsolunu taktım.
"Ben her konuda mükemmelim ama belki bunda yenebilirsin" dedim ve dans kısmını açtım.
"Şarkı seç" o arada herkesin bizi izlediğini fark ettim. Çoğu sarhoştu zaten uçuk kafalar falan filan. Buğra hala sapasağlam ama milletin dağıtmasına izin vermiş. Selay sanırım kusuyor yani çıkarttığı sesler hayra alamet değil.
"Aç Twerk yapalım" dediğinde Buğra'nın sert bakışları konuştu ve Rüzgâr,
"Ya ben-bence sen seç" dedi kekeleyerek. Anırarak hemen kumandayı elime aldım ve 'This İs How We Do'yu açtım. Dans konusunda çok iyi olduğum söylenemedi ama şuan Rüzgâr'ı yenerdim.
Müzik başladığında dans ettik. Bir an aptallık ve sakarlık birleşerek ayağımı burktum ve tek ayak üstünde zıpladım bu arada Rüzgâr piçi puan kazanarak öne geçti. Hemen kendimi toparlayarak puan kazanmaya çalıştım. Hadi ama Rüzgâr beni yenemez. Son saniyelere geldiğimiz zaman aramızdaki fark milim kadardı. Bunu kaldıramazdım bütün bi yıl benimle dalga geçerdi.
Dengesini tam sağlayamadığı bir anda onu ittim ve popo üstü düştü hemen kolaca kendime geldim ve en sonunda o ayağa kalkmayı başardığında oyun bitmişti. Skorlar eşitti. Gülerek kendimi koltuğa attım. Terlemiştim. Duşa ihtiyacım vardı. Gözlerimi kapattım ve biraz soluklandım.
"Bu yaptığına kalleşlik deniyor canım" dedi ve kendini yanıma attı.
"Seni yenecektim"
"Ama yenemedin" dedim ve gülümsedim
"Ben seni itseydim bir sürü olay çıkartırdın."
"Tabi ki de bir sürü çıkartırdım. Sen kimsin beni iteceksin?" dedim ve güldüm.
"Çok sıkıcısın ben biraz içeceğim görüşürüz." Dedi ve yanımdan kalktı.
"Rüzgâr beni odama taşısana" dedim kollarımı kaldırmak istedim ama o kadar çok yorulmuştum ki yapamadım
"Nah canım" dedi ve gitti. Tepinerek ayağa kalktım ve odama gittim. Odamın kapısını kilitledim ve Kızıl Elma'ın ayağıma dolanmasını yok sayarak kendimi tuvalete attım. O da zaten terbiyeli midir nedir hemen dışarı çıktı.
Tuvalet kapısını da kilitledikten sonra -paranoyak mıyım neyim ama sonuçta aşağıda içip sıçanlar var her an dalabilirler- kısa bir duş alıp içeri geçtim. Saçlarımı kurutmak için banyodan makineyi alıp fişe taktım ve saçlarımı kuruttum. Normalde kurutmazdım ama hava soğuktu gebermek istemedim. Saçlarımı topladım ve yatmadan önce odamın kilidini açtım.
Neden açtım bilmiyordum ama büyük ihtimalle onun odama girmesini istemiştim. Önceki günlerde yaptığı gibi gelebilirdi mesela.
Telefonuma ulaştım ve onu da şarja takıp gözlerimi kapattım.
Aa bi unicorn
Aa bi sidik
Aa bi bok
Aa bi bok sıçan unicorn
Valla bu ne bu niye gökkuşağı sıçmıyor?
Yatağın hareketlenmesiyle gözlerimi fal taşı gibi açtım.
"Şşş sakin ol sadece biraz uyumak istiyorum" dedi Yankı ve yanıma uzandı. Kalp hızım saniyede 24332'ye yükseldi. Etime batıp çıkan kristal buz parçaları derimi yakıyor gibiydi.
"O zaman normal bi odaya git."
"Uyuyamam ki" dedi ve kolunu kafamın altına aldı ve beni göğüne çekti.
"Yankı, amacın ne?" dedim fısıldayarak. Konuşamıyordum.
"Sadece uyumak"
"O zaman neden yanımasın?" sesim yerine gelmişti ama hala alçak çıkıyordu.
"Çünkü rahat uyuyabildiğim tek yer senin yatağın." Dedi hemen ayağa fırlayıp baş ucumdaki gece lambasını açtım.
"O zaman yatağımla mutluluklar" dedim ve arkamı döndüğümde kolumdan tuttu ve zorla kendine çekti. Ona döndüğümde yatakta oturur bir pozisyondaydı. Saçları önüne düşmüştü. Üstünde siyah bir tişört altında ise bol siyah bir eşofman vardı.
"Sen olmazsan bu yatağın bile huzur verebileceğini sanmıyorum" dedi ve beni kendine çekti. Bebek gibi kucağına aldı ve bunların hepsini otururken yaptı. Kollarının arasında olmak bir yandan huzurlu bir yandan heyecan verici ve enerji patlaması boyutundaydı. Şuan bildiğiniz kendimde değildim.
Beni yatağa yatırdı ve kendi de yatıp lambayı kapattı. Kollarını belime sardı ve beni göğsüne hapsetti.
"Hep bir şeyi merak etmişimdir" dedi kalın ama ipeksi sesiyle. Ben ise ürkek bir serçe gibi göğsüne sinmiştim. Yankı bence sus ve şu anın tadını çıkartma lüksünü bana bahşet.
"Ben de sana senin bana verdiğin huzur gibi huzur veriyor muyum?" kalbim teklerken nefesim kesildi. Ağzımı açtım ama bu konu hakkında ısrarla tek kelime çıkmadı.
"İyi geceler Yankı" dedim ve daha da bir şey demedim.
"Biliyorum" dedi ve çenesini kafama koydu.
"Neyi?" dedim hayretle.
"İyi geceler Buse." Dedi ve daha da bir şey demedi.
-BÖLÜM SONU-
LÜTFEN OY VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN YENİ BÖLÜM SİZİ NE KADAR MUTLU EDİYORSA YORUMLARINIZ DA BENİ KAT KAT FAZLA MUTLU EDİYOR TEŞEKKÜR EDERİM SEVİLİYORSUNUZ.

Egoist ♕Where stories live. Discover now