23.BÖLÜM : YILDIZLARIN VUSLATI

6.3K 332 357
                                    

Kargo - Yıldızların Altında

🌺

Bir aydır yokluğu hissedilen insan. Herkes hastanedeki her insan onu özlüyordu. En çok da tabi ki çiçeğin doktoru üzülüyordu. Bu durumun ne kadar süreceğini bile bilmiyordu. Her gün, her an aklına o geliyor ve daha da mahvoluyordu. 

Bir ay ona bir ömür gibi geçmişti. Çiçeği olmadan bir ay geçirmişti. 

Hayat ilk kez ona ciddi anlamda bu kadar renksiz gelmişti. Asla onsuz bir yaşam düşünemiyorken o bunu tadıyordu. Onsuz hayatın tamamen zehir olduğunu fark ediyordu.

Yemek yiyemez, su içemez, o üstünde uzanıyor olmadan uykusu gelmez, gülümsemez, her anında onu daha çok düşünerek kendini mahveder. Tavandan onun koca panduflarıyla bastığı adımlarının sesi gelmez, sabahları ne iş yapıyorsan o an bütün dikkatini dağıtan, Doktor şarkısını duymaz, alıştığı ve sevdiği hayat renksiz bir hayata dönmüştü. 

Asla aklından çıkmıyor, o gülümseyen, sırıtan yüzü aklına geliyordu. Asla komik bulmadığı o şakalarını yaptığı sesini duyuyordu. Yine asla hoşlanmadığı halde "Doğuş Çay" diye ona seslenişini kulağında hissediyordu.

Beter bir haldeydi. Doktorlar ara da gelip onu toparlamak için teselli eder gibi konuşuyorlardı ama ne fayda. Hepsi de oldukça üzgündü zaten. Onlar için arkadaş hatta bazıları için arkadaştan öteydi. Herkes üzgündü ve herkes onu özlüyordu.

Bir aydır herkes onun o esprilerini, isimlerle dalga geçmesini, çocuksuluğunu, ciddiyetsiz hallerini özlüyordu. O günden sonra sadece bir ay geçmişti ve herkes bunun nasıl geçeceğini bilmiyordu. Nasıl daha da dayanacaklarını bilmiyorlardı. Doğruya doğru, onun yokluğun alışanlarda vardı aralarında.

Herkes günün sonunda yine gülebiliyordu. Yokluğunun üzerine bir ay geçmişti ve alışılmaya başlanmıştı. Her ne kadar sevdikleri bir arkadaşları olsa da bu duruma alışıyor ve hayatına ister istemez devam ediyorlardı. 

Bir kişi hariç. Doktor Doğuş Çekici. Bir tek onun için hayat devam etmiyordu. Ama o kadar insanın arasından tek umutlu olan insan yine oydu.

MANOLYA DİNÇER

Üstümde ağır bir halsizlik vardı. Sanki ruhum çekilip tekrar içime girmiş gibi hissediyordum. Gözlerim kapalıydı ama beni defalarca terk eden bilincim geri gelmişti. Ben ölmemiş miydim?

Tüh yine kurtulamadık!

Birbirine yapışmış diyebileceğim göz kapaklarımı biraz zorlanarak açmayı başarmıştım. Gözlerime vuran beyaz ışıkla gözlerimi zorlana zorlana birkaç kere açıp kapattım. Tekrar zorlukla açarak nerede olduğumu görüntülemeye çalıştım. Görüntüm bulanıklaşıp netleşir gibi bir haldeyken bakışlarımı olduğum yerin tavanında gezdiriyordum. Beyaz bir tavan. Bu tavanı tanıyordum...Yakışıklı doktorlar hastanesinin tavanı.

Bunlar bana bir şey hatırlatsa da başımı kaldırarak etrafa bakmaya çalıştım. Yan yana bir kaç yatağın bulunduğu bir yerdeydim. Ne acil, ne de hasta odasıydı. Burnumla ağzımı çevreleyen bir oksijen maskesi vardı. Elimin üstünde, kolumda, bir yerlerimde anlamlandıramadığım kablolar vardı. 

Elimi yorgunca kaldırarak ağzımdaki maskeyi aşağı doğru çektim. İçimde çok garip bir his vardı. Neler olduğunu bile hatırlayamıyordum. Beynim durdurulup tekrar çalıştırılmış gibiydi resmen. 

SON MANOLYA KOKUSUWhere stories live. Discover now