37.BÖLÜM : SONSUZLUK ÖTESİ

2.4K 192 130
                                    

🌺

Gözlerimde ki ağırlığı hissetmeye başlarken susuzlukla yutkundum. Gözüme ışık vururken yavaş yavaş sesleri de tamamen hissetmeye başladım. Belimde bir kol sarılı olduğunu anlamam kısa sürmüştü. Yavaşça gözlerimi açtığımda bakışlarım ilk hemen baktığım tarafı bulan pencereden yüzüme vuran ışığı buldu.

Başımı diğer tarafa çevirdiğimde Doğuş'u görmüştüm. Belime sarılmış olan kol ona aitti. Kısık bir şekilde açık olan gözleriyle bana bakıyordu. "Günaydın." diye uykulu bir sesle mırıldandım. Doğuş dudaklarını alnıma bastırdı. "Asıl sana günaydın, min blomma."

Bakışlarım onun yüzünde gezindi. "Bende senin uyanmanı bekliyordum. Kahvaltı hazırlamıştım bizim için. Her şeyimizi de hazırlayıp kapının oraya bıraktım." Kaşlarım çatılırken hemen dikleşip oturur pozisyona geçtim. "Saat kaç? Geç kalmayız değil mi?" Başını tamamen yastığa bırakarak rahatça bana baktı. "Daha var merak etme."

Rahatlayarak nefes verdim. Ardından Doğuş'a dönerek onu incelemeye kaldığım yerden devam ettim. "Sen ne zaman kalktın?" Bakışları gözlerimdeyken kısa bir cevap verdi. "Bir saat oldu." Ona doğru dönerek eğilirken tekrar sordum. "Peki saat kaç?" Yine kısa bir cevap verdi. "08.12"

Bakışları gözlerimdeyken tebessüm etti. Tebessümüyle beraber bende gülümseyerek uzanıp yanağına uzunca bir öpücük kondurdum. Öper öpmez geri çekilip hızla yataktan kalktım. Koşar adımlarla kapıya ilerledim. "O halde kahvaltı yapalım!" Doğuş'un da arkamda çıktığını ardıma düşen adım seslerinden biliyordum.

Salona girdiğimde direkt ilerleyip her zaman oturduğun sandalyeme oturdum. Peşimden buraya gelen Doğuş'ta her zaman oturduğu yere oturdu. Doğuş'la aynı evde yaşadığımızdan beri sağlıklı beslenmek zorunda kalıyordum. Kendisi yemeklerinde oldukça dikkat ettiği için. Ayrıca o spora gittiği günler bende bazen onunla gitmiştim. Bu bazen dediğim de son zamanlarda iki kere.

Pek yiyesim olmasa da çaktırmamak adına hevesli görünerek çatalımla bir salatalığı alıp ağzıma attım. "Kamp çadırını da çıkardım." Doğuş bir kamp çadırımız olmadığı için dün almıştı onu. Ayrıca dün Doğuş'la beraber kampta yiyebilmek için yiyecek şeyler hazırlamıştı "Eminim çok güzel geçecek." Doğuş'ta kahvaltısını yaparken başını salladı. "Umarım ki öyle olur." Bir domatesi de ağzıma attım. "Rahat ol." Doğuş hastanede olsak bile rahat olmayacak gibi bir bakışla başını salladı. 

Yemeği yerken hiç konuşmadık. İkimizde sakince kahvaltımızı yapmış ve beraber masayı toplamıştık. Zil çalınca mutfakta bulaşıkları makineye atan Doğuş'a seslenerek kapıya ilerlemeye başladım. "Ben bakıyorum!" 

Kapıyı açmamla karşımda Eylül'ü gördüm. Sırıtarak bana bakıyordu ve sırtında bir kamp çantası bulunuyordu. Kafasında ipi olan bir balıkçı şapkası, üzerinde beyaz bir gömlek, altına ise kot bir şort vardı. Sanırım ilk kez bu kadar rahat ve spor giyinmişti. Normale hep hanım hanımcık tarzında takılırdı.

"Kim çiçeğim?" Doğuş'un mutfaktan gelen sesiyle başlarımız oraya çevrildi. Eylül başını uzatıp yüksek sesle seslendi. "Benim hocam! Asistanınız!" Ona gülerek elimle içeriyi gösterdim. "Hadi gel çıkarız birazdan." Eylül gülümserken kapının köşelerine tutunarak ayakkabılarını tek tek çıkardı.

Geçmesi için ona yer verdiğimde içeri girdi. Doğuş mutfaktan çıkıyorken başıyla Eylül'e selam verdi. "Hoş geldin." Eylül sırıtarak başını salladı. "Hoş buldum hocam." Görünüşe göre o hala çok heyecanlıydı. Doğuş tek tek ikimize baktı. "Hazırlanınca çıkalım." 

Eylül başını salladı. "Siz hazırlanın ben sizi salonda beklerim hocam." dedi ve çekinerek salona ilerledi. Doğuş arkasından kısa bir şekilde baktıktan sonra bana döndü. "İstersen sen hazırlan önce?" Başımı sallayarak odaya ilerledim. 

SON MANOLYA KOKUSUWhere stories live. Discover now