51.❤️

3.9K 220 16
                                    

Günüm diğer günlere nazaran daha iyi geçmişti, bunda en çok Mutlu'nun payı vardı. Abim işi nedeni ile odasın da toplantıya girmişti, Aral'da tüm günü yatarak geçirmişti.

Ama Mutlu neredeyse peşimi hiç bırakmıyor Du.

"Abla?" Mutlu'nun meraklı sesi ile başımı telefondan kaldırıp ona bakmak zorun da kaldım.

"Efendim Mutlu?" sakin tutmaya çalıştığım sesim ile Mutlu'ya tehlikeli bakışlar atıyordum.

O ise bu duruma omuz silip iyice yanım yanaştı.

"Bence sen gitme buradan, ne dersin?" dedi.

Derin bir nefes verip Mutlu'ya yanaşması için hareket yaptım, gülerek iyice yanıma yaklaşınca kulağına eğildim.

"Hayır." dedim ve geri çekilip telefona bakmaya devam ettim. Mutlu ise artık pes etmşişi olacak ki ayağa kalkıp karşıma geçti.

"Çok kötüsün. Ben de şey sandım." dedi elini ensesine atarken.

"Mutlu, canımın içi. Ben sana sabahtan beri ne anlatıyorum. İstesem de kalamam." dedim gün için de artık çok kez tekrarladığım cümleyi tekrarlayarak.

Kafasını olumlu anlam da salladı ve  yüzüme bile bakmadan odayı terk etti.

Saçlarımı çekip, kendime tokat atmamak için zor duruyordum. Bir insan bu kadar da yanlış anlaşılamaz ya!

Mıtlu'yu kafaya takmamaya karar verip tekrar telefonuma odaklandım.

Kimse aramamıştı! En yakın arkadaşım olcaka hain bile! Adı lazım değil.

Telefonun siyah ekranındaki kendim ve ben çok güzel bir ikili olmuştuk bile.

Tam o sırada telefona gelen bildirim ile telefon açıldı, telefonu neredeyse gözüme sokacak kadar yakın tuttuğum için ilk önce gözlerim kamaştı.

Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım ve ekranı biraz uzakkaştırarak bildirime baktım.

Her zaman ki gibi boş bir indirim den başka bir şey yoktu. Merdivenlerden gelen seslerle ilgimi telefondan çektim.

Aral son basamağı inince duraksayarak etrafına bakındı ama beyinsiz karşısında kabak gibi oturan beni göremedi. Daha sonra derin bir nefes verip parmak uçlarında mutfağa ilerlemeye başladı. Mutfaktan gelen bardak sesleri ile merakım kat ve kat artmıştı.

Aral nihayet elindeki kadehdeki kırmızı sıvı ile mutfaktan çıktı.

Şarap değildir herhalde!

"O elinde ki umarım düşündüğüm şey değildir!" dedim artık kendimi belli etme gereği duyarak. Bardak hızlıca yere düştü ve kırıldı. Aral da suçlu bir çocuk gibi yavaşça arkasını döndü ve dudak büzerek kafasını yana yatırdı.

"Düşündüğün şey tam olarak neydi?" dedi masum görünmeye çalışarak. Elimde ki telefonu koltuğa bırakıp ayağa kalktım ve gözlerimle yerdeki kırmızı sıvıyı işaret ettim.

"Bu şarap mı? Sen bu yaşta nasıl-" işaret parmağını dudağına bastırdı.

"Şarap değil bu, vişne suyu."dedi açıklama yaparak.

" Ben de gizli, gizli gidince bir şeyler çeviriyorsun sandım. " dedim ve tekrara yerde kırılmış olan bardağa baktım.

" Bunları sen temizleyeceksin. " dedim ve onu incelemeye başladım. Kafasını hızlıca sallayıp merdivenleri çıkmaya başladı, ben de odama çıkmak için merdivenlere yöneldim.

Tam o sırada çalan telefonum ile vazgeçip hızlı adımlar ile telefona ulaşıp elime aldım. Efe arıyordu, hemen açıp kulağıma götürdüm ve kendimi koltuğa attım.

BOZOK AŞİRETİWhere stories live. Discover now