11. Yediveren

40 3 6
                                    


Sezen Aksu, Zalim

Sezen Aksu, Zalim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


11. YEDİVEREN

Anaokulundayken bir çocuğa aşık olmuştum.

Aşk değildi tabii. Legoları üst üste koyuşu, pastel kalemleri tutuşu falan çekici gelmişti herhalde, hatırlamıyorum.

O yaştayken fazla kriterim yoktu. Altına yapmıyor olması yeterliydi.

"On yönünde, mavi ceketli olan. Çok fena seni kesiyor. İnstası var mıdır acaba çıtırın?"

Ada'ya bakmadan kapağı dökülmeye yüz tutmuş kitabı masaya bıraktım ve on yönüne şöyle bir göz attım. Beş yaşındaki Naz'ın kriterleri yoktu, doğal olarak. Ama yirmi bir yaşındaki Naz, hayatına erkekleri almadan önce küçük bir soru soruyordu kendisine.

"Ada, sence uğraşacak yeteri kadar sorunum yok mu?"

"Ben bu çıtırın soruna benzeyen bir yanını göremiyorum hayatım."

"Sorun o değil zaten. Benim."

Dilini şaklatarak sırıttı ve masanın üzerinden bana eğildi. "Ayrılık konuşmaları için biraz erken değil mi?"

Döküntü kitabı önüne ittim. "Deadline'ın yaklaşmıyormuş gibi rahatsın bakıyorum. Al şunu, işine odaklan."

"İş?" diye sordu gevşek gevşek gerinirken. Bir kütüphane için fazla eğlenceli gözüküyordu. Boynuna kendi ördüğü gökkuşağı renklerindeki atkısını sarmıştı, eski püskü bir deri ceket giyiyordu, ceketinin içinde de every mistake was on purpose* sloganını bastırdığı tişörtü vardı. (*yapılan her hata bir amaç uğrunaydı)

Aynısını bana doğum günümde hediye etmişti ve geceleri yatarken giyilmek üzere dolabımın derinliklerine atmıştım.

"İş tanımı çok gevşek olabilir, biliyorsun." dedi ben aldığım kitapları tek tek doğru raflara yerleştirirken. Peşimde dolanıyordu. Ters bir bakış attım. "Bizim iş tanımımız aşna fişneyi dışarda bıraktığımız tanımlar Ada. Ders çalışmaya geldik. Radarlarını kapat ve kitabı bul, yoksa-"

"Yetişmeyecek, anladık." diye homurdandı keyifsizce. Biraz ötemizdeki masada ders çalışan kızın ters bakışlarını fark ettiğimde özür dileyen bir gülümseme çıkardım dudaklarımdan. Ada'yı da dirsekledim. Mesajı almakla beraber dikkat çekici bir ses çıkardı.

Kafalarını kitaplarından kaldıran insanlarla göz göze gelmemek için gözümü elimdeki felsefe kitabına diktim. Ada'yla kütüphaneye gelmemem gerektiğini biliyordum. Züccaciye dükkanındaki file dönüşüyordu. Hem de kütüphaneden içeriye adımını attığı anda.

Öğleden beri buradaydık ve eziyeti yaşam felsefesi haline getirmiş olan etik profesörümüzün makalesi için kitap arayışındaydık. Anlaşılabileceği üzere Ada'nın aradığı şey kitap değildi.

Nazende İçin ŞarkılarWhere stories live. Discover now