Nazende.
Adım bu.
Anlamı nazenin, naz yapan sevgili demekmiş. Bunu öğrendiğimde yedi yaşındaydım. O gün anneme sarılıp bana bu ismi bana verdikleri için yalnızca bir çocukta görülebilecek bir içtenlikle teşekkür etmiştim. İsmime bayılıyordum, çünkü...
Deze afbeelding leeft onze inhoudsrichtlijnen niet na. Verwijder de afbeelding of upload een andere om verder te gaan met publiceren.
19. YÜREĞE ÜÇ VURGUN
"Gitmeniz gerekiyor Nazenin."
Üç kelime.
Üç nefes.
Üç vurgun. Yüreğe.
"Nereye?" dedi Nazenin Demirkıran gözlerini odanın içinde gezdirirken. Sanki görecek çok şey varmış gibi. Vardı aslında. Bakmasını bilen gözler için, çok şey vardı. Naze'nin ilk emeklemeye başladığında başını çarpıp kanattığı, Nazenin'in aklını alan sandalye vardı. Duvara çizdiği çiçek resimleri vardı. Çok seviyordu ya çiçekleri çizmeyi, Nazenin'in gözünden kaçırabildiği bir pastel boyayla kaşla göz arasında çizivermişti duvarı. Kanepenin kıyısından çok sevdiği oyuncak eşeği sarkıyordu mesela. Tek gözü koptuğu için Nazenin'in iki gece önce yerine düğme diktiği eşek. Naze gördüğünde sevinçten hop hop zıplamıştı da alt komşu kapıya dayanmasın diye zor tutmuştu Nazenin.
Ama Salah bunların hiçbirini görmeden tekrarladı. "Gitmeniz gerekiyor Nazenin."
Nazenin Demirkıran bu sefer bakışlarını kaçırmadı. "Gidemem."
Gidemezlerdi, aslında. Kızı da kendisi de. Naze'yi koyduğu odaya bakışları kayınca Salah'ın gözü de oraya kaydı. Neye baktığını saniyesinde anladı.
"Son gördüğümde iki yaşındaydı. Şimdi kaç? Altı mı?"
"Beş." dedi Nazenin sadece, haftaya altı olacağını söylemedi.
Salah yavaşça başını sallayıp oturduğu dar koltukta koca bedeniyle kıpırdandı. "İyi misiniz?"
"Ne yapacaksın?" dedi Nazenin düz bir sesle. Soru iğneleme içermiyordu. Sadece bir soruydu.
"Gerekmese gelmezdim zaten." dedi adam ciddiyetle. "Durum acil. Bekleyemeyiz."
Nazenin üzerindeki sabahlığın ucunu sıkarak kaşlarını kaldırdı. "Biz mi?"
"Siz yani," diye düzeltti Salah rahatsızca. "Sen ve... Nazende."
"Kızımın adını söyleme." dedi Nazenin sessizce, uyarırcasına. Sınır çizercesine. Yıllardır hissetmediği öfke damarlarını yakmıştı bir anlığına. "Acil olan nedir?"
"Umay, Han'ı da alıp ülkeyi terk etti. İşin o kadar büyüyeceğini sanmıyoruz ama her ihtimale karşı sizi de güvenli bir yere-"
"Burası güvenli zaten Salah." diye sertçe kesti onu Nazenin, çok kızgındı. Buraya gelmeye cüret etmesine mi şaşırsa, içerdeki odada sesleri duymasın diye kafasına kulaklıkları geçirip tembihlediği kızı için mi korksa bilemiyordu. "Öyleydi en azından, sen gelene kadar. Nasıl buldun beni?"