𓅓 4

23 4 0
                                    

"Şuan kaç yaşındayım?"
"25"
"Şükürler olsun çok yaşlanmamışım.."
"Hey, Jungkook sen iyi misin? Merdivenlerden düştükten sonra belini incitmen gerekiyordu kafanı değil."
"Yoksa kafasını falan çarpmış olmasın lan?"
"Taehyung, sen onun yanındaydın galiba."
"Yanındaydım ama tutamadım onu. Kafasını da hiç vurduğunu görmedim Jimin."

Rm: Sakin olun gençler, Jungkook gel benimle.
Tanımadığım bu adamın ifadesine karşı karşısına geçtim ve onu inceledim.
"Siz kimsiniz?"
"Gerçekten bilmiyor musun yoksa rol mü yapıyorsun?"
"Rol falan yapmıyorum. Ben neden burdayım söyler misiniz? Benim şuan ya ölmüş ya da uyuyor olmam lazımdı."
Odadaki tüm insanlar da bana garip bir şekilde bakarken ne olup bittiğini gerçekten kavrayamıyordum. Hepsi süslenmiş ve üzerlerine siyah kıyafetler giymişlerdi. Odayı incelemeye daldığımda kapının arkasında kutuların olduğunu ve bir masa bulunduğunu farkettim. Masa benim masama nazaran oldukça büyük ve yeniydi, üzerinde de renkli uzun şeyler bulunuyordu. Merakla onlara doğru yaklaşıp elime aldım ve inceledim..
"Taehyung, buradaki tek tanıdığım kişi sensin. Bu renkli parlak şeyler tam olarak ne oluyor?"
"Jungkook..onlar mikrofon?"
"Mik- ne? Üstümüzde neden bunlar var, hanbok giymem gerekiyordu.."
"Bu zamanda ne hanboku? Sahneye çıkacaktık, şarkı söylemek için. Sen gerçekten iyi misin?"
Söyledikleri şeyleri anlamakta zorluk çekiyordum. Doğru dürüst cevap verebildiğim bile yoktu, herşeyin nasıl gerçekleştiğini bilmesem de bunları düzeltip kendi dünyama dönmem gerekiyordu.
Taehyung burada benim neyim ve kimim oluyordu? Onların yanındaki arkadaşları da aynı şekilde..

***

Hepsi konuşurken ben bir koltuğa oturmuş rahatlığını test ediyordum. Gerçekten herşey çok yeni ve moderndi, Silla zamanlarında böyle şeyler yoktu. Var olsa bile bu kadar gelişmiş değildi.
Taehyung diğerleriyle gülerek konuşurken onların sohbeti benim kulağıma da gelmişti..

Tae: Az kalsın koca bir nehirde boğulup gidiyordum küçükken!
Jh: O zamandan beri suya girmeye korkuyorsun sanırım.
Jm: Seni kurtarmaya kimse gelmedi mi?
Tae: Aslına bakarsan bir çocuk suya atlamıştı, saçları falan siyahtı. Sonra anında kayboldu, bir kadın görüp çıkardı beni.
Sg: Çocuk seni görünce kaçmıştır.
Tae: O benim yakınımdı, niye kaçsın?
Rm: Ciddi ciddi küçük bir çocuğun nehirde seni kurtarmaya çalışırken aniden ortadan kaybolmasına mı inanmamızı istiyorsun?
Tae: İster inan ister inanma, az da olsa öyle birşey hatırlıyorum.

Taehyung'un söyledikleri bana tanıdık gelince heyecanla ayağa kalkarak bağırdım ve tüm gözler benim üzerime döndü.
"Ben inanıyorum!"
Ortam bir anda sessizliğe bürünmüştü ve bu bakışlara karşı boğazımı temizleyerek yanlarına yürüdüm. Taehyung'un yanına oturdum ve başımı öne eğip ciddi bir tavır takındım.
"Çocuklar, her kimsiniz bilmiyorum fakat bana yardım etmeniz gerekiyor. Ben Silla döneminden geldim ve Taehyung'la kaçarken bir ok tarafından vuruldum. O zamanlar 20 yaşındaydım ve Taehyung'la sevgiliydik."
Son cümlemi söylememle bana bakan gözler hayretle açıldı ve Taehyung bana garip garip bakmaya başladı. Anında karşımdaki tüm kişiler konuşmaya başlayınca sustum.

Jm: Oha! Sevgili mi?
Sg: bu iki gerizekalının birbirlerini bulmasına şaşmamalı.
Jh: ne kadar mutlu bir haber!
Jm: benden yakışıklısını bulamazsın demiştim.
Rm: Grubumuzda böyle bir trajediye yer veremem.

Ne dediklerini tam kavrayamamışken kulağımı çınlatan bir ses duydum. O ses çok tanıdıktı ve yanımdan geliyordu..
"Ne diyorsun Jungkook? Akıl sağlığın yerinde değil senin bence, ne sevgilisinden bahsediyorsun?"
Tüm duygularını reddettiğini görünce sinirlenmiş ve ona dönerek çıkışmıştım.
"Neden bilmiyormuş gibi yapıyorsun Taehyung? Seninle sevgili değil miydik, hayalin benimle ormana kaçmaktı. Kendin söyledin, kaldığım tüm o yer boyunca gelip bana en sevdiğim atıştırmalıktan getiriyordun. Hiç mi hatırlamıyorsun?"
Nefes almadan söylediklerimin ardından adam öylece karşımda kalakaldı ve diğerlerine baktığımda öncesinden de şok olmuş derecede Taehyung'a bakıyorlardı.
Kim Taehyung ise durumu toparlamak ister gibi aceleyle konuştu.
"Bana bakın öyle birşey yok, Jungkook şuan iyi düşünemiyor. Asla öyle garip hayallerim olmadı ve sevgili olayı yoktu."
Yüzünü bana dönerek tekrar derin bir nefes aldı.
"Kafanda neler kurduğunu bilmiyorum Jk, ama sadece seni en yakın arkadaşım olarak gördüğümü bil."
Koltuktan kalkarak odadan çıktı ve onun arkasından bakakaldım. Söylediği son cümle aklımda yankılandı ve o ağrıyı yeniden hissettim.
"...seni en yakın arkadaşım olarak gördüğümü bil."
En yakın arkadaşı olarak görüyordu ve nehirde boğuluyordu. Bu X olabilir miydi? Karşımda Silla döneminde sevgilim olarak bildiğim ama gelecekteki Kim Taehyung, X olabilir miydi?

Başımdaki sancıya susturamıyordum, herşey bulanıklaşmaya başlamıştı. Yine hafızamı kaybetmekten korktuğum için bunu durdurmaya çalışsam da tek yapabildiğim şey elimle başımı tutmaktı. Eğer gerçekten tekrar bu olacaksa, herşeyi Taehyung'a söylemeliydim.
Herşeyden ziyade buraya gönderilmem boşuna olamazdı, ya da gerçekten ölmüştüm ve gelecekteki hayatımı yaşıyordum..

Taehyung'a ulaşmak için ayağa kalktığımda dengemi koruyamadım ve tüm görüşümü kaybettim. Sendeleyerek zihnime sahip çıkmaya çalıştığımda kulağıma uğultulu seslere geliyordu.
"Jungkook, iyi misin?"
"Kendine gel."
"Ne oldu birden?.."
Sesler tekrar boğularak gömüldü ve zihnim karanlığa gömülerek kendini bıraktı. Bununla beraber bir et yığını olan bedenim yere serildi..

***

Uyandığımda bembeyaz bir odadaydım ve rahat bir yatakta yatıyordum. İçgüdüsel olarak anlamını veremediğim bir şekilde elim boynuma gitmişti. Boynumda bir zincir hissettim, elimle onu kavrayarak kolyeyi tuttum ve üzerinden geçtim. Hala boynumda duruyorsa, kendi dönemimden bir işaret de olmalıydı...

Devam edecek...

Tuhaf Tutsak {Taekook}Where stories live. Discover now