𓅓10

16 4 0
                                    

Anlam veremediğim şekilde saygın halimle pazarda ellerim arkada dolaşıyordum. Sakin pazar birden hareketlenmiş ve yolun ortasını açmaya çalışmıştı, bir herif koşarak tüm kalabalığı ortadan ayırıyordu. Adam elinde pasparlak bir kılıçla gülerek ve etrafa tozlar yayarak koşuyordu. Saçları simsiyahtı ve dudağında bir demir parçası bulunuyordu.
O pazardan geçerken herkes saygıyla ona eğiliyor ve selamlıyordu, bir kaçak gibi görünen adamı neden selamladıklarını anlamamıştım. Onun hemen ardından sayısı 8 civarında olan askerler geçip gitti, onların sesiyle tüm pazar sallanmışken ve tozlar havada uçuşurken onu gördüğümde görüntüsü beynime kazınmıştı.

Peşinden sakince ilerlediğimde göze görünmüyordu. Elimi kaldırarak gözlerimi kapattım ve yumruk yaparak yere bir su damlası bıraktım, bu su damlası adamın gittiği yolun üzerinden geçerek parlak ışıklar yaymaya başladığında yüzüme bilindik gülüşümü ekleyerek yürüdüm. Bu çizgi sadece benim görebildiğim ve parlak mavi ışıklar saçan bir çizgiydi, onu izlerken kesildiğini farkettim ve başımı yukarı kaldırdım.
Adamı bulmuştum, bir kadına sarılırken aniden sendeleyerek ondan uzaklaştı ve eliyle başını tutmaya başladı. Kadın eliyle parmağındaki yüzüğü tek hamlede çıkartırken yere düşen ve yuvarlanan yüzük benim ayağımın ucuna denk gelmişti. Eğilerek onu aldım ve inceledim, başında mavi gül şeklinde bir taş bulunan ve demirleri siyah renkten oluşan bir yüzüktü bu.
Rengi hoşuma gittiği için aldım ve onu sakladım.

Bu kabuslar bitmek tükenmek bilmiyordu ve artık rüyalarımda değil gün içinde de başıma biniyordu. Gözümün önünden geçen şeyleri düşündüğümde kesinlikle o kaçık adam Jungkook'tu. Fakat onu önceden hiç tanımamış ve anılarım dahi olmamıştı, eğer Jungkook önemsiz olduğunu söyleseydi bende gerçekte önemsemezdim.
Kendimi intihar edecek duruma getirmeme dayanan şeyi herşeyden çok merak ediyordum..

Gözlerim istemsizce dikkatlice Jungkook'a kesilmişti ve kaşlarım çatık halde ona bakıyordum dalgınca.
Jhope ile konuşan Jungkook cümlesini yarıda bırakarak bana döndü, ona öyle baktığımı görünce gözlerini yere indirmişti..
Yavaşça yanına adımladım adamın.
"J-hope, Jungkook ile konuşacak şeylerimiz vardı da. Müsaden olursa?"
"Tabi"
Mutlu bir suratla ve iç ısıtıcı bir gülümsemeyle yerinden ayrılarak odanın kapısını kapattı, Jungkook'un karşısına geçtiğimde yüzündeki duyguyu ölçemiyordum.
"Bana bu şekilde bakma."
"Söyle."
"Geçen dediğin şeyleri düşündüm. Hiçbir şey beni kendimi öldürmeye zorlayamaz, anlat."
"O rüyalardan bir tane daha gördün mü?"
"Rüya mı! Artık uyanık olsam bile gözümün önüne gelip duruyor herşey. Yine o Taehyung'un bedeninde, seni kılıçla bazı adamlardan kaçarken ve bir kadına sarılırken gördüm. Fakat sendeledin ve kadın parmağındaki yüzüğü çıkarıp attı."
Jungkook'un yüzünde bir korku ve üzüntü belirmişti, benim rüyalarımdan ve hayallerimden neden bu kadar etkilendiğini öğrenmek istiyordum artık. Hatta dışından konuştuğunu bile farketmemişti..
"Çok geç olmaya başladı, buradan gitmeliyim. Taehyung bana ulaşmak için Kim Taehyung'un bedenini kullanıyor.."
"Ne bedeni Jungkook?"
Dışından konuştuğunu yeni anladığında hızlıca başını bana döndürdü ve gözlerini kapatarak iç çekti. Tekrardan bana baktığında çekingen bir tavır takınmıştı.
"Bak. Ben geçmişten geliyorum, geldiğim yerde Taehyung diye bir sevgilim vardı ve o kişi sensin-"
"Bekle. Ne sevgilisi? En yakın arkadaşız biz, ne saçmalıyorsun?"
"Doğru düzgün dinleyeceksen anlatayım. Sen Taehyung'un gelecekteki halisin, ben ise şu anki Jungkook'un bedeninde sıkışıp kaldım. En son Taehyung ile kaçarken sırtıma ok gelmişti ve bomboş bir arazide Taehyung'un önünde can vermek üzereydim, gözlerimi açtığımda da buraya gelmiştim. Nasıl ve neden olduğunu bilmiyorum ama kendi dünyamda öldüm, o yüzden Taehyung beni bekliyor. Uzun süredir orada değilim bu yüzden büyük ihtimalle benimle senin aracılığın ile iletişime geçmeye çalışıyor."
"Kaçmak senin neyine be?"
"Beni yakaladıkları ormandan kaçıyordum, orayı evim olarak görsem bile Taehyung ile mutlu olmamızın tek yolu buydu."
"Tamam, peki sokakta seni başına toplanan herifler neyin nesiydi?"
"Onları bende bilmiyorum ve geçmişteki halimi nasıl bildiklerini de düşünemiyorum açıkçası. Bu dünyadan olmaları imkansız olmalı.."
"Vay be, heryerde öldürülmek istenecek kadar ne yaptın sen?"
...
"Bekle..Nehir kıyısında boğulmak üzere olduğum andaki çocuk kimdi?"
"Nereden bileyim!"
"Geçmişi biliyorsan onu da bilmen gerekirdi."
"Ben senin geçmişini bilmiyorum. Ben Silla döneminde yaşadım, sadece kendi geçmişimi söyleyebilirim."
"Sanki saçları seninkine benziyordu?..-"
"Bendim o. Seni kurtarmaya çalışan ve anında kaybolan kişi benim."
Taehyung o çocuğu hatırlamaya çalışırken o kişinin ben olduğumu anladığında kısık gözleri artık kocamandı. Bana bakakalmıştı ve kekelemeye başlamıştı..
"Nasıl?"
"Sen buradaysan, Jungkook nerede lan?"
"O.."
"Birşey mi oldu ona?"
"Onun ve benim bedenlerimizin yer değiştirdiğini ve benim dönemime gittiğini düşünüyorum. Çok şaşırmış olmalı, üstelik sen bile orada çok farklı gözüküyorsun."
"Rüyalar yüzünden nasıl gözüktüğümüzü biliyorum."
"Kendi dünyamda öldüğüme göre Jungkook kaçmaya çalışıp ölmüş olabilir.. Buraya geldiğimde ölerek oraya geri döneceğimi düşündüm fakat şimdi bunu yaparsam iki dünyada da yok olup gideceğim."
"Yani burada başına birşey gelirse birdaha asla Jungkook'u göremeyecek miyim? Jungkook öldü mü?"
Adam hayal kırıklığına uğramış ve dediklerimi tekrarlıyordu, herşeyi tam olarak anlatmadığımdan ve bende onun rüyalarını göremediğimden birşeyler yarım kalıyordu. Şu ana kadar söyleyeceklerim bu kadar olmalıydı, ve gerçekten Jeon Jungkook orada öldüyse bu büyük bir kayıp olurdu..
Ben oraya geri döndüğüm zaman, Jungkook orada ölmüş olsa bile tekrar kendi bedenini alarak yaşamına devam edebilirdi.
"Bu yüzden buradan gitmek için acele etmeliyim. Hem sen hem de Jungkook tehlikede. Sadece bana yardım et."
"Bu nasıl olabilir? Nasıl geçmişten buraya gelmiş olabilirsin! Hayal mi kuruyorsun?"
"Oradayken Taehyung'un suya hükmedebilme gücü vardı. Rüyanda bununla alakalı birşey görmüş olmalısın, benimde bir gücümün olacağına inanmıştım fakat yokmuş."
"Bana bunların hepsini kanıtlayana kadar seni Jungkook olarak bileceğim. Ne kadar doğru konuştuğunu ve beni de delirip delirmediğimi bilmek istiyorum."
"Kendini gerçekten öldürecek kadar var mıymış?"
"Yokmuş."
Gözlerim dolarken sert bir şekilde Jungkook'a cevap vererek arkamı döndüm ve kapıya yöneldim. Kapı kolunu açmak için elimi uzattığımda sessizce söylendim.
"Varmış, beni hayal kırıklığına uğratacak kadar varmış.."
Şuan delirip delirmediğimi bile bilememek beni kahrediyor ve sıkıntıya sokuyordu. Herşey benim hayalimde olabilirdi, gerçek de.
Eğer gerçekse, tüm bunları hatırlayacak yaşam sürdüğüm sürece içimde bir boşluk ve korku hissedecektim..

İnsanlar yaşadıkları şeylerin gerçek olup olmadığını anlayamadığında sinirlenirler ve korkarlar ancak bundan sonra ne olacağını düşünerek ona göre hareket etmek isteyebilirler.

Devam edecek...

Tuhaf Tutsak {Taekook}Donde viven las historias. Descúbrelo ahora