𓅓 15

11 4 0
                                    

Hastaneye gitmeyi reddetmiş ve evde dinlenmeyi seçmiştim. Kaç yıldır ölü olduğumu düşünürken istemsizce kaşlarım çatılıyordu.
Taehyung'un bana bahsettiği o garip güçleri istemeden göstermiş ve ikimizin de hayatını kurtarmıştım. Örtüsü kırışmış yatağımdan kalkarak salona yöneldim ve arkadaşlarımın yanına vardım. Bana meraklı gözlerle bakarlarken Taehyung'un yanına oturarak koltuğa yaslandım.
"Gerçekten iyi olduğunuza emin misiniz?"
"Sizi kim neden kaçırdı ki?.."
Verecek cevap bulamayınca Taehyung durumu toparlamak istercesine boğazını temizledi ve konuştu.
"Bilirsin ya. Fanlarımızın olduğu kadar bizi düşman olarak görenler de var. Muhtemelen niyeti para koparmaktır."
Daha sonra ikimizin de kulağına bir ses ulaştı, bu ses endişeden çok kuşkuyla kaplıydı ve kalındı.

Sg: Heryerinizin kanla kaplanmasına ve olay yerinde kan lekeleri bulunmasında rağmen nasıl hiç yara iziniz dahi yok?..
Çekik gözlerini bana döndüğünde garip bir şekilde ve bir yabancıya bakarmış gibi bakıyordu. Ben ise onun bana bakışları altında eziliyordum ve herşeyi bilmesinden korkuyordum.
Suratını sonunda yere indirdiğinde rahat bir nefes almıştım.

Kendi dünyama dönmenin zamanı azalmıştı, ve artık nasıl döneceğimi de biliyor gibiydim fakat bu düşünceden emin değildim.
Kraliçeyi bu dünyadan göndermeyi başarırsam herşeyin sonu gelmiş olurdu..

"Hey çocuklar. Hadi bakalım toparlanın!"
Kendisini Rm olarak tanıtan arkadaşım durumu toparlamak istercesine konuşmuştu. Hepsine teker teker baktığımda geçmişte bir yaşamları olup olmadıklarını düşündüm. Taehyung gibi geçmişte yaşamış insanlar olabilirler miydi ve o döneme ait ruhları var mıydı?

Suga'yı bugünlerde çok kuşkulu buluyordum, sanki benim varlığım hakkında belirli endişeleri ve soruları vardı. Ne zaman garip davransam gözlerini kısıp beni dikkatlice izlemeye başlıyordu. Benim yanımda hareketlerini adım adım yapıyor ve diyeceği şeyler üzerine düşünüyordu.

"Gidip onları bulmalıyız."
"Herşey Jungkook'un başından çıkmış olamaz mı?"
Tüm gözler onun üzerine dönmüştü ve sorgular gibi bakıyorlardı.
"Taehyung ile ne kadar yakın olduklarını biliyorsun, üstelik kaç yıllık bu grubun üyesi. Şimdi de ondan mı şüphe ediyorsun?"
"Hareketlerinin garip olduğunu söylüyorum. O her zamanki Jungkook değil!"
"Biraz olsun güvenmeyi deneyemez mizin Suga?"
"Bu hareketlerini devam ettirdiği sürece kimseye güvenemem, Jimin. Yapamam bunu."
Grup üyeleri Rm'i takip ederken çok telaşlı ve üzgün gözüküyorlardı fakat Suga'nın yüzünde belirsiz bir ifade vardı. İçindeki güvensizlik ateşini bir türlü susturamıyor, bir sefile dönüşmek istemiyordu. Ne var ki ayakları üyeleri takip ediyor ve kalbi ona bulması gereken birilerinin olduğunu söylüyordu.

Ne zaman tenha biryere vardıkları zaman Taehyung'un harab olmuş bedenini ve ruhunu farketti. Onunla ilgilenirlerken içeride Jungkook'un ve bir kadının bedeni dışında beyaz bir kuş görmüştü. Karanlık odanın bir köşesinden gözlerinden adeta kırmızı alevler çıkıyor, heybetiyle insanı büyüleyip korkutuyordu. Onu Suga dışında kimse farketmezken birden tüm üyeler Jungkook'a odaklanmış onu kurtarma peşindelerdi. Jungkook'un son kez onlara bakışında gözlerinde farklı şeyler hissetmişti, ona bakakaldığında gözünde başka birisi canlanmıştı. Uzun siyah saçlı ve siyah hanbok giyen bir adam, elindeki kılıcıyla alayla ona bakıyordu. Gördüğü şeyin gerçekliğini ölçemezken yüzü karşısındaki kadına kaydı. Gördüğü yüz ile gözleri açılmış ve göz bebekleri titreşmeye başlamıştı.
Bu kadını daha önce de görmüştü. Aklında kendisinin de olduğu anılar gelip durdu..
"Kraliçem, bulamadım onu."
"Sana onu bulmanı ve bana getirmeni emretmiştim. Fakat yapamadın. Özellikle sana onun denginde bir kılıç verdim."
"Üzgünüm"
"Bundan böyle bu işlerle ilgilenen görevli değilsin Min Yoongi."
"Fakat ne yaparım?"
"Tüccarlığa geri dön ve bana elinde Jeon Jungkook yokken dönme sakın."
O gür sesle birlikte yorgun argın geri evine dönen Yoongi, bir süre düşündü ve kafasını temizlemek amacı ile dolaşmak istedi.
Öylece dolaşırken bir ormana rast geldi, bu orman sanki hiç el değmemiş ve ıssız bir yer gibiydi. İncelerken içeriden birisinin çıktığını gördü. Bu gencin elinde azık bulunuyordu ve üzerinde mavi bir hanbok vardı. Saçları uzun genç onu görünce yanına geldi ve güldü.
"Burada ne arıyorsunuz?"
"Sadece hava almaya çıkmıştım."
"Nasıl geldiniz buraya memur bey?"
"Yürürken karşıma çıktı fakat çok ıssız gözüküyor. Sizin isminiz neydi? Kimsiniz, neredensiniz?"
"Kim Taehyung. Bu ormana ara sıra gelirim."
"Soylu Kim Taehyung mu? Sizinle tanıştığıma memnun oldum!"
"Bende memur bey"
"Memur demenize gerek yok. Min Yoongi yeterli gelir."
"Kraliçe başarısızlığınız yüzünden sizi elden çıkardı demek."
Min Yoongi durdu ve bu cümleyi ona karşı rahatça söyleyen adama döndü yüzünü. Ne de olsa memurluktan çıkalı çok olmamıştı ve o saygın bir adamdı, bu cümleler karşısında gücenmişti.
"Jeon Jungkook'un arandığını biliyorum memur bey, umarım gücenmediniz."
Bunları söylerken Taehyung ona dönmüş ve alaycı bir ifade takınmıştı. Kendisine hem alaycı hem de sinirli bir şekilde bakan bu adama karşı Min Yoongi ezilmiş hissediyordu. İşte iki zıt adam, o anda o şekilde karşılaşmıştı.
Suga'nın aklında tüm bunlar canlanırken gözlerine kırmızı bir ışık yansımıştı. Bu ışık Jungkook'un ellerinden geliyor ve bir kalkan gibi gerilip onu koruyordu. Tamamen karışmıştı adamın aklı, diyecek söz bulamamıştı..
Jungkook yukarı çıktığında soracak türlü türlü soruları vardı fakat kendisine yaklaşan Jungkook'un elinden gelen ışıkla tüm soruları silindi. Gözlerinin önünde bir karanlık oluşurken anımsadığı tüm karakterler teker teker kaybolarak yokluğa gömüldü..
Gözlerini tekrar açtığında sadece evdeki tartışmalarını hatırlıyor ve bulması gereken iki adamın olduğunu biliyordu. Bulunduğu ortamı inceledi ve kayıp olan iki genci gördüğünde içine su serpildi, yinede Jungkook'a karşı bir endişe kalmıştı aklında..

O gün eve döndüklerinde artık Jungkook'tan şüphelenmeyi bırakmış ve düşüncelerini bir süre kendinden uzaklaştırmıştı. Yatarken üzerinde bir baskı hissetmiş ve kalkarak etrafını incelemişti. Aniden kapkaranlık kapının eşiğinde bir kuşun ona baktığını gördü. Kuş vahşi bakışlarını ona dikmişti, bu kuşu daha önce gördüğünü anımsayan Suga'nın kaşları çatılmıştı. Kuş yaklaştıkça onun bir anka kuşu olduğunu anlamış ve ürkmüştü, bu kuşu hep Jungkook'un yanında görüyordu.
Bununla birlikte uzaklaştırdığı düşünceleri ve şüphesi tekrar ona dönmüş, o garip ifadeye tekrar bürünmüştü..

Devam edecek...

Tuhaf Tutsak {Taekook}Where stories live. Discover now