𓅓7

16 4 0
                                    

Var gücümle Taehyung'la kaçıyordum, adımlarım gittikçe hızlanıyor ve nefesim kesiliyordu. Farketmeden de olsa aceleden Taehyung'un elini sıkıca tutmuş beraberimde sürüklüyordum, bu sahneyi belki bir yerde daha görmüş olabilirdim ama Taehyung'un kader oyunu olduğuna inanmıştım.

Büyük ve bomboş bir alana geldiğimizde durdum ve nefeslenmeye çalıştım, Taehyung endişeliydi. Nefeslendiğim sırada tarihde yazan gibi kaybolarak bir hiç olmaktan korkuyordum, eğer bu bedende yaşamaya devam edeceksem ve buraya kısıldıysam hayatta kalmak zorundaydım. Bomboş arazide etrafıma bakındım, heryer çimen ve otluktan oluşuyordu.
Etrafı incelerken sırtımda inanılmaz bir acı hissettim, bu acı uyandığım ilk andaki acıyla aynıydı. Vücuduma birşeyin saplandığı ve kanattığı gözümün önüne geldiğinde afallamıştım. Gözlerim bulanıklaşmaya başlamıştı, herşey bu şekilde bitemezdi. Bu olayın tekrar etmesini ve bu sefer kaçabilmeyi dilesem de gözlerimi açmamla yanı başımda ağlayan Taehyung'u gördüm.

"Ölme!"
Bu kelimeyi duyduktan sonra tüm hayatım gözümün önünden geçip gitmişti, bunun böyle bitmeyeceğine söz vererek kendimi kaldırmaya zorladım. Bu tarihte farklılık yapacaktım, geçmişi değiştirirsem geleceğin değişmesi umurumda değildi.
Fakat geçmişi kafanıza göre değiştirmeniz imkansızdı.
Yaşamak umuduyla ayağa kalktım ve yaralı bir şekilde zorla kılıcımı emin bir şekilde çektim. Çıkan metal sesi ortamı inletirken ilk kez kılıç kullanacağımı farkedip biraz da olsa ürktüm.
Etrafımızı türlüce adam sardığında sırayla hepsine göz gezdirdim ve bağırarak bir tanesine saldırmayı denedim. Tüm kılıç darbelerime karşılık veren usta vücudumu delik deşik etmişti.
Heryerimden kan sızarken rütbesinden atılmış soylu Jeon Jungkook'un acısını benim çekmemin haksızlık olduğunu düşündüm. O an gelecekteki ve geçmişteki hayatım yer değiştirdiği için lanet okumuştum..

Siyah uzun saçlarım rüzgarla uçuşurken ben bilincimi kaybetmek üzereydim. Söyleyeceğim çok şey vardı, bunları bir fısıltıya çevirerek Taehyung'un duymasını umdum.
Adam yere düşmek üzereyken beni yakalamış ve kucağına yatırmıştı, yeterli olmayan sesim ve nefesim ise olan biteni anlatma peşindeydi.
"Bu... şekilde ölmeme, izin vermemelisin..Taehyung"
Yüzleri seçilmeyen adamlar etrafımızdan anında kaybolduğunda görüş açımda sadece Taehyung'un yüzü vardı. Gözlerindeki damlalar benim yüzüme düşüyor ve düştüğü yerde yanıp gidiyordu.
"Taehyung, suya hükmedebildiğin efsane mi? Yoksa gerçek misin?"
Adam ellerini birleştirip gözlerini kapattı ve bir süre öyle durdu, tarihteki efsanenin gerçek olup olmadığını merak ediyordum son nefesime kadar.
Ellerinden mavi bir ışık parladığında adeta büyülenmiş gibiydim, kendimi bir rüyada gibi hissediyordum. Daha öğrenciyken tarihte tüm bunları not aldığım sıradan bu olayları yaşayan kişiye dönüşüvermiştim zamanla, bahsedilen efsaneleri gerçekleriyle görmüştüm.
Işıkla birlikte beni iyileştirmeye çalışan adamın gözlerinden yaşlar akıyordu ve görülür bir üzüntüsü vardı. Acıyla yüzü ekşiyen Tae'nin ellerindeki ışıklar sönmeye başlamıştı, demek ki bu bile hiçbir işe yaramamıştı. Tarihi değiştirmek ve acı çekerek ölmek istememiştim ama sandığımdan daha da zor bir şeydi bu.
"Taehyung, beni bekle. Olur mu?"
Artık Tae'nin gözyaşlarının benim suratıma düştüğünde yanmasını ve buharlaşmasını da garipseyecek durumda değildim, onca şeyden sonra kabullenmek zorundaydım..
Son nefesimi huzur içinde verirken, gözümden iki damla yaş dökülüp gitmişti.
Hayalim arkadaşlarımın yanında iyi bir şöhretle ölmekti, yaşlanana kadar yaşamak ve öyle ömrümün tamamlanmasını isterdim, fakat ben tarihe yakışır şekilde daha gençken eski hayatımda ölmüştüm..

Planladığımız şeyler bize normal geldiğinde onları kabullenerek öyle olacağına inanmak isteriz ama gelecekteki durumumuzla bunu karşılaştırdığımızda değişiklikleri o zaman farkederiz.

~

Kulağıma bir patlama sesi geldiğinde birşeylerin yolunda olmadığını anlamıştım. Öbür dünyada birşey olmadan buradan ayrılmam ve sorunu çözmem gerekiyordu. Sorunun ne olduğunu bilmediğimden işler daha da zorlaşıyordu.

Hızlıca elime taktıkları aparatı çıkartarak attım ve yataktan kalkarak koşmaya başladım. Şuan tek istediğim arkadaşlarımın yanına gitmek ve Taehyung'u bulmaktı. Anında kulağıma sesler ve aklıma da görüntüler gelmeye başladı.
Dökülen gözyaşları, bir adamın son nefesleri, dökülen kanın akışı, kısa çığlıklar...
Kulağımda nefes sesleri iyice artmış ve dayanılmaz hale gelmişti. O sırada kalbimin sıkıştığını hissediyordum, acele şekilde eve varmak istemiştim sadece..
Hastaneden çıktığımda tutunacak ve destek olacak biryer arıyordum fakat bulamıyordum, sendeleyerek koşuyor ve telaşla evi bulmaya çalışıyordum. Kulağımda bir adamın sesi yankılanıp duruyordu..
"Taehyung, beni bekle. Olur mu?"
Bunun ne anlama geldiğini ve kimin söylediğini bilmiyordum ve benimle alakasını çözemiyordum. Eğer bu kişi Taehyung'a sesleniyorsa onun en yakını olmalıydı, ölmek üzere olan en yakını.
Herşeyi kavrayacakken neredeyse nefessiz kalmış ve bayılacak duruma gelmiştim. Hızlı bir şekilde kapıya vurdum, yardım istemek adına tüm evi kaldırdım.  Kapı hızla açıldı ve karşısında beni bulan Jhope şaşkındı, ben ise onları bulmanın rahatlığı ile kendimi yere atmıştım.

Çok geçmeden herkesin uyandığını ve benim başıma toplandığını farkettim, ağrı hala devam ediyordu. Bir an gerçekten öleceğimi sanmıştım, önümde bir çift el görmemle onlara baktım ve avuçlarının içinde renkli bir hap tuttuklarını gördüm.
"Jungkook, kendine gel!"
"İçirin şunu."
Ben yarı baygın haldeyken ağzıma bir ilaç ile su koyduklarını anladım ve ikisinin boğazımdan geçmesine izin verdim. Rahatlamayı denerken tüm o gözyaşları ve nefes alışverişler anında kesilmişti. Korkarak gözlerimi açtım ve farketmeden sayıklamaya başladım.
"Hayır, hayır hayır...Jeon Jungkook, yani ben. Bedenim öldü, kendi dünyamda öldüm. Bu olamaz.."
Öldüğümü kabul etmek istemiyordum, bana bir fırsat daha verilmesini ve bu lanet yerden kurtulmayı istedim.
"Onun için endişeleniyorum. Son zamanlarda sağlık sorunları var."
"Jungkook'a ne olduğunu hafife almalı mıyız?"
"Daha da kötüleşmesinden korkuyorum."
Kulağıma gelen her sesi reddediyor ve sadece o nefes alışverişlere odaklanıyordum.
"Taehyung, seni bekliyor..."
"...Taehyung, bekle beni. Olur mu?..."
Tüm cümleler, tüm kelimeler aklımda birleştiğinde aramam tek bir kişi olduğunu düşünüyordum.
"Taehyung!"
Ayağa kalkarak köşe bucak onu aradım endişeli halimle, ne yaptığım hakkında bir fikrim olmasa da bu bana doğru geliyordu. Sonunda karşımda uykulu bir şekilde duran Taehyung'u farkedince ona yaklaşarak elimi boynuna koydum. Yaptığım bu harekete karşı geri çekilmek isterken elimi boynunda gezindiriyordum ve bir zincir hissettim.
Bu zincirin o olmasını diledim, gözlerimin dolmasına engel olamamıştım.
Zinciri yavaşça ortaya çıkartarak ucundaki sembole gözlerimi diktim.

Beyaz, kalpli ve benimkinin bir yarısı olan kolye.

İnsanlar karşılaşacağı şeylerin ne kadar korkunç olduğunu bilseler bile gerçeği öğrenmek isterler ve bunu yaptıklarında donup kalabilirler..

Devam edecek...

(Yardımlarınızı esirgemeyin ve hikayemizin okuyucu sayılarını yükseltmeye de özen gösterelim.
Oylar <33333)

Tuhaf Tutsak {Taekook}Where stories live. Discover now