'33

18K 930 189
                                    

.....

Israrlarım sonucu Alp'i ikna etmiş, onunla çıkmıştım evden. Abimlere Alp'le gezeceğimizi söylemiştim. Umarım başıma bir şey gelmez ve yalan söylediğim ortaya çıkmaz. Nereye gideceğimizi bilmiyordum.

"Alp, nereye gideceğiz?"

"Bak Nilay, hala geç değil. Gelmek istemiyorsan sen arabada beklersin."

"Hayır, geleceğim. Sadece nereye gideceğimizi bilmek istiyorum."

"Babamın iş yaptığı biri var. Babama ödemesi gereken bir borcu geciktirmiş. Onun mekanına gideceğiz ve parayı alıp çıkacağız. Başka bir şey olmayacak. Yani, umarım." Son cümlesiyle tüylerimin ürperdiğini hissettim.

"Ters bir durum olma olasılığı var mı?" Alp sorumu cevapsız bırakıp gözlerini yoldan ayırmadan torpidoya uzandı. Torpidoyu açıp içindeki silahı aldı. Biliyordum işte! Alp'in tekin biri olmadığını biliyordum!

"Korkma tamam mı? Bir şey olacağından değil. Sadece eğer olursa seni korumalıyım."

"Alp, baban gerçekten galerici mi?"

"Evet."

"Ama tek işi galericilik değil değil mi?"

"Evet." Yola çıktığımızdan beri Alp'in mizacı değişmişti. Soğuk birine dönüşmüştü. Ben nasıl bir işin içine atmıştım kendimi! Ve geri dönmek için çok geçti...

Yaklaşık bir saatlik bir araba yolculuğunun ardından 'mekan' olarak adlandırdığı yerin önündeydik. "Nilay son kez soracağım, emin misin? İstersen arabada beklersin. Hatta sen al arabayı git, ben taksiyle dönerim eve."

Mantıklı olan buradan arkama bakmadan kaçmaktı. Yine de içimde Alp'le ilgili oluşan merak mantığımı hiç etmişti. Kendime söz verdim. Bugünden sonra Alp'le bir daha görüşmeyecektim.

"Eminim. Geleceğim."

"O zaman... Çok saçma bir soru olacak ama silah kullanmayı biliyor musun?"

"Biraz biliyorum ama çok az."

"Tamam, nedenini nasılını sonra konuşuruz." Bir daha beni bulursan konuşuruz canım ya.

"Torpidoda bir silah daha var onu alabilir misin?"

"Hayır, gerek yok. Birine zarar vermem zaten. Gidelim." Neyime güveniyordum acaba?

Birlikte arabadan inip tabelasında Beder Pub yazan mekana girdik. İçerisi çok ferahtı aslında ama mobilyaların renginden ve ışıklandırmanın azlığından dolayı çok boğuk duruyordu. Mimar yanımının içi içini yiyordu. Bu mekan çok güzel dekore edilebilirdi.

Mekan dop doluydu. Neredeyse bütün masalar doluydu. Alp'i görünce bar kısmından bir çocuk ona yöneldi. Yanına kadar geldi. Gözleriyle beni süzdükten sonra Alp'in kulağına yaklaştı. Mekanda çalan müzikten dolayı biraz yüksek sesli konuşmuştu.

"Hayırdır? Bir sorun mu var?"

"Bakacağız. Görkem nerede?" Çocuk emin olamasa da "Takip et." deyip mekanın arka kısımlarına doğru yürüdü. Bende onları takip ettim. Alp bir an bana dönüp kulağıma eğildi. "Sakın korkma. Korkarsanda korktuğunu belli etme." Başımı salladım olumlu anlamda. Buraya kadar sorun yoktu. Çok korkmuyordum. En azından şimdilik.

Mekanın arka kısmında dar bir koridordan geçtik. Bir oda vardı. Çocuk kapıyı çaldığında Alp çocuğu itip kapıyı açtı sinirle. Alp içeri girince koridorda çocukla yalnız kaldım. Tedirgin hissettiğim için bende hemen odaya girdim. Alp çocuğa döndü. "Görkem nerede?"

Çocuk başıyla bir kapıyı işaret etti. Cam bir kapıydı. Bir balkonun kapısıydı. Alp oraya yönelince bende ağır adımlarla onu takip ettim. İki adam cam korkuluğa yaslanmış konuşuyorlardı.

 İki adam cam korkuluğa yaslanmış konuşuyorlardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bizi görünce balkondan içeri girdiler. "Alparslan?"

"Görkem."

"Ne işin var burada?"

"Babam gönderdi. Bir emaneti almak için." Adının Görkem olduğunu öğrendiğim çocuk beni baştan aşağı süzdü ağır ağır.

"Ve sende mekan basmaya kızla mı geldin?" Alp beni korumak istercesine önüme bir adım attı. Mekan basmaya geldiğimizi bilmiyordum.

"Mekan basmıyorum. Emanetimi alıp gideceğim."

"Demek babanın işlerini sen devraldın."

"Öyle bir şey olmadı Görkem."

"En iyisi gel bir oturalım. Olayı büyütmenin manası yok." Görkem odanın içinde yürüyüp masadaki sandalyeye oturdu. Anladığım kadarıyla bu mekanın sahibi oydu. Masanın karşısında karşılıklı duran iki sandalyeyi gösterdi. "Geçin, oturun. Alp arkasını dönüp Görkem'e baktı. Bende Alp'in gözlerine baktım. Ne yapacağını bilmiyordum. Gözleriyle onaylayınca gidip oturduk. Ben oturunca Görkem ayaklanıp elini bana uzattı.

"Tanışmadık, ben Görkem." Elini sıktım.

"Nilay."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


.....

biraz uzun bir bölüm oldu ve sonunda hikayeye yeni insanlar katılmaya başladı

24 saatte beş bölüm oldu

beğendiyseniz oy vermeyi unutmayınn ⭐🌟⭐😻

Bir Kedi Meselesi | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin