1.0

227 33 15
                                    

Yanımda hissettiğim kıpırdanmalarla tavanla olan göz bağlantımı kesip ona döndüm. Sonunda uyanmıştı. "Kış uykusuna yatmış gibi bir hâlin vardı." dedim.

Kaşlarını çattı, yine bir şeyler düşünüyor gibiydi. "Uzun zamandır böyle uyumuyorum."

"Belli," dedim alay edercesine. "Uyanmak bilmedin. Ayrıca uyandığına sevindim, bileğimi koca elinden kurtarabileceğim." dediğimde ne olduğunu anlamamış gibi bileğimi sımsıkı saran eline baktı. Gece boyunca nasıl olduğunu anlamadığım bir zamamda bileğimi kavramış ve ne kadar denersem deneyeyim asla kurtaramamıştım.

"Üzgünüm." dedi sonunda elini çekerken. Sonra gözleri saten, kısa geceliğime kaydı.

"Bakma öyle sapık gibi."

"Dün sapık demiyordun ama?" dedi üzerime eğilirken. Yüzü yüzümün yakınındayken mantıklı düşünemediğümi hissediyordum. Aramızdaki ten uyumu göz ardı edilemeyecek kadar yoğundu.

"Bugün diyorum ama." dedim, mesafenin yok denecek kadar az olmasından dolayı konuşunca dudaklarımız birbirine değmiş, gözlerimi yummamı sağlamıştı.

"Şimdi uzaklaş." dedim, ama çok da uzaklaşmasını istemiyordum o yüzden, "Biraz." diye ekledim.

Gülerken dediğimi yapmıştı ancak gözleri hâlâ dudaklarımdaydı. Tam o sırada kapının açılmasıyla öfkeyle gelen kişiye baktım. Kim olduğunu elbette biliyordum!

"Marcus, siktir git ve bir daha da kapıyı çalmadan girme." dedim kızgınlıkla. "Kaç kere söylemem gerekiyor?"

"Bir şeyi mi bölüyorum?" diye sırıtarak konuşmasından sonra yatakta doğrulup yastığımı kafasına fırlattım abcak son anda kapıyı kapatıp hamlemi savuşturmuştu. "Kahvaltıya inin hemen." diye bağırdı kapının arkasından. "Leon'un sabah sabah bize iki ceset taşıtmasını istemiyorum!"

Yerimden kalkıp oflarken Buck'nin anlamaz bakışlarına karşılık olarak, "Katı yemek saati kuralları var." dedim. "Yani aslında katı değil ama Skull kimsenin geç kalmasını istemez ve hiçbirimiz bu kuralı çiğnemeyiz."

"Peki neden her konuda her biriniz başına buyrukken bu kurala uyuyorsunuz?"

"Çünkü," dedim eski günler zihnimde soluk bir mum ışığı gibi canlanırken. "Birbirimizi bulmadan önce bize eşlik edecek kimsemiz yoktu. Bu yüzden Skull bu konuda hassas."

"Anladım." dedi ama daha çok kafasının karıştığının farkındaydım.

Yine de bir şey söylemeden dolabımdan kot şortumu ve siyah büstiyerimi alıp banyoya girdim. Giyinip çıktığımda hâlâ orada oturduğunu görmüştüm. "Beni mi bekliyorsun?"

"Balkondan atlayıp gitsem mi diye düşünüyorum." dedi gülerek. Ama ciddi olduğunu biliyordum. Muhtemelen bu kahvaltı olayı onu tedirgin etmişti, aklı olan her insan böyle bir ayrıcalığa sahip olmadığını bilirdi. Zaten eğer terapistim yanlış tespitte bulunmamışsa o bütün o tutsaklıktan kurtulduktan sonra kendini yalnızlığa esir etmişti.

"Hayır gitmiyorsun, çünkü Skull bu konuda da hassas." dedim, şimdi adamın kafasının tasını attırmak akıl kârı olmazdı. "Marcus çoktan üzerine bin yalan ekleyip yetiştirmiştir."

Ben odadan çıkıp merdivenlerden inerek mutfağa geçerken o da oflayıp peşimden geliyordu.

Mutfağa geçiş yaptığım anda yemek masasında Sam'i de görmemle şaşırarak Bucky'ye döndüm. Tam konuşacaktım ki Leon'un iğneleyerek, "Hayır o bu gece burada kalmadı." demesiyle ağzımı kapayıp her zamanki yerime oturdum.

Bucky de karşıma otururken Leon ile göz göze gelmemek için öyle büyük bir çaba harcıyordum ki neredeyse ondan kaçtığım düşünülebilirdi.

Ayağımda hissettiğim Bucky'nin ayağıyla hafifçe öksürp ona baktım. Ancak bana arsız bakıyor, umursamıyordu bile. Tekrar imayla öksürüp sinirle ona baktığımda gülmemek için yanağının içini ısırdığını farkettim. "Kes şunu." diye fısıldadığımda Leon'un dikkatini çektiğimi biliyordum.

"Chaos," dediğinde ona döndüm. "İki numaralı kuralı unutmadın, değil mi?" dediğinde alayla gülerek Bucky'ye baktım.

"Bizimle çalışmıyorlar."

"Ne alaka bilmiyorum ama küçük hanım, bugünden itibaren sizinle çalışıyoruz." diyen Sam ile içtiğim suyu Bucky'nin yanında oturan Marcus'un suratına püskürttüm.

"Lânet olsun Ace! Ağzındakilere sahip çık." diye sinirle söylenip peçeteyle yüzünü silerken onu umursamadan Sam'a dikkat verdim.

"Ne demek bu?"

"Artık birlikte hareket edeceğiz demek."

Bu sefer de Bucky içtiği suyu Marcus'un suratına püskürtürken gülmemek için kendimi zor tuttum.

Marcus ise sinirden tüm vüdudu titrerken, "Ağzınıza sıçayım." dedi ve başka bir peçeteye uzandı.

Ne demek artık birlikte hareket edeceğiz? Bu adam beni ilk fırsatta ihbar etmişti, şimdi birlikte dedektifçilik mi oynayacaktık?
















Oy uykusuzluktan bayılcam

Değer kıymet bilin sizin için bu saatte yazıyorum.

Chaos And The White Wolf ~Bucky Barnes [Tamamlandı]Where stories live. Discover now