1.9

191 28 46
                                    

"Gidelim hadi, polisler gelmeden." dedim ve bana kızgınca bakmasını umursamadan arabasına ilerledim.

O da sürücü koltuğuna geçtiğinde arabayı yeni çalıştırmıştı ki telefonum çalmaya başladı.

Gizli numaranın aradığını görünce bıkmış bir şekilde nefes vererek aramayı yanıtladım. "Tebrikler, tam zamanında. Carlos'u öldürebilecek kadar güçlü kim var arkanda?"

Bucky soran gözlerle baktığında hoparlörleri açtım.

"Tanıdığın en güçlü adamdan onlarcası. Ne oldu, ava giderken avlanmış gibi gelen bir sesin var?"

Sesini tanımak istedim ama muhtemelen makineyle değiştirmişti çünkü hiçbir insan evladı böyle bir sese sahip olamazdı.

"Benzetmelerin de esprilerin kadar kötü, sadede gel."

"Sadece yanındaki adamın küçük sırrınızdan haberinin olup olmadığını merak ediyordum." dediğinde kaşlarımı çatarak Bucky'ye döndüm. Ne diyordu bu?

"Ne sırrından bahsediyorsun sen?" diye sordum. Bildiğim kadarıyla Bucky hakkında bir sırrımız yoktu, ki yeni hayatımıza girmişti.

Bucky söylediği şeyleri sorgularcasına bana bakarken bilmiyorum anlamında omuz silktim.

"Demek ki bilmiyormuş, bravo doğrusu."

Gözlerimi devirdikten sonra, "Sıkıldım ben." deyip aramayı sona erdirdim. Saçma sapan zırvalıyordu işte.

"Benden bir şey mi saklıyorsunuz?"

Histerik bir şekilde gülüp ona baktım. "Yapma, ona inanıyor musun cidden? Aklını bulandırmaya çalışıyor."

"Hayır, Tatum." diye ısrar etti. "Bana söylemeni istiyorum, benden bir şey saklıyor musunuz?"

"Söylersem inanacak mısın?" diye gözlerinin içine bakarak sorduğumda duraksadı. Sonra beni dumura uğratan bir kararlılıkla, "Sana inanırım." dedi.
Tamam, yalan söylemiyordum ama nasıl böyle güvenebilirdi?

"Senden hiçbir şey saklamıyoruz."

***

"Amfileri almayı unutmayın." dedim kendi gitarımı ve Trevor'ınkini taşırken.

Son olaydan sonra sinirlerim ve moralim altüst olduğu için Drew ve Marcus her zamanki gibi bana kıyamamış, neşemi yerine getirmek için eskiden yaptığımız gibi sokağın ortasında eğlenmeye götürüyorlardı beni.

Kaldırımda oturur, bir şeyler içip sohbet ederken hafif parçalar çalar, eğlenirdik. O günler öyle güzel geliyordu ki bana.

Kapıdan çıkarken Leon'un telefonunu kapattığını gördüm. Bana dönüp gülümserken, "Stefan'ı aradım, o da gelecek." dediğinde sevinmiştim.

Her ne kadar sinir bozucu bulsam da onunla aramda olan ilişki de anlaşma şeklimiz kadar çok farklıydı. Göstermesek de birbirimize en az en yakınlarımıza verdiğimiz kadar değer veriyorduk.

"Sam'i de aradın mı?" diye sorduğumda göz devirdi. Aslında Bucky'nin de gelmesini istediğimi anlamıştı.

"Aramama gerek mi var sanki." diye homurdandığında hafif bir şekilde omzuna vurdum. "Bugün laf sokuşturma yok."

O tekrar göz devirirken ben çoktan çıkmış, sokakta ilerliyordum. Yardımıma RJ yetiştiğinde sevinçle ona baktım. Trevor'ın gitarını almış ve yükümü hafifletmişti.

Diğerleri arkadan gelirken RJ ile yanyana yürüyorduk.

"Bana anlatmak istediğim bir şey va mı?" diye sorduğunda kaşlarımı çatarak ona baktım.

Chaos And The White Wolf ~Bucky Barnes [Tamamlandı]Where stories live. Discover now