Smut warning ⚠️
Bucky ve Sam'in biraz ara vermek amacıyla gittiği kasabada işlenen cinayetlerden dolayı Lords Of Chaos çetesinin de bu cinayetleri çözmek için gitmesiyle işler karışır.
Cinayetler Chaos ile bağlantılıdır ve bunu çözmez ise dava üzer...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"İ don't wanna lose you in the end but it feels like i will."
"Yine de yalnız gitmeni istemiyorum." dedim. Çok tehlikeliydi ve daha kaç kişi olduklarını bile bilmiyorken kurbanlık koyun gibi gitmemeliydi. "Çeteyi ara."
Anında kafasını iki yana sallamıştı. "Onlarla gidersem beş dakikaya kalmaz sinirden kendimi sikerim."
"En azından Sam'i al yanına, Bucky."
İç çektikten sonra nihayet kafasını sallamıştı ama ben nedense ikna olmamıştım.
"Söz ver bana, yalnız gitmeyeceksin?"
"Tamam, söz."
Ne güzel söz veriyordu öyle kurban olduğum. Çok yaratıcı cümleler kuruyordu.
Saçlarıma bir öpücük kondurup ayaklandığında gitme dememek için çok büyük bir savaş veriyordum kendimle. İçimde kötü bir his vardı ve sanki bir şeyler doğru değildi.
O gittikten bir süre sonra Leon'u aradım. Küfür gibi geliyordu şu an evde oturmaya zorlanmak. Oysaki eskiden ölüme de birlikte koşardık, kıyamete de.
"Söyle."
Bu hâllerine neredeyse hayatımın yarısı boyunca maruz kaldığım için alışkındım, bu yüzden kafama takmadım.
"Gelişme var mı?" diye sorduğum sırada Marcus gelmişti.
"Birkaç ipucu yakaladık, ihtiyacımız olan tek şey onu bulana kadar senden uzak durması. Anlıyor musun?"
"Anlıyorum," dedim iç çekerek. Tam Melanie'nin kayıp olduğunu söylemek için ağzımı aralarken, Marcus'un susmamı işaret etmesiyle durmuştum.
Kaşlarımı çatarak ne yaptığını sorgulasam da ona güvenmeyi seçtim ve, "Dikkatli olun." dedim sadece.
Ses tonumdan gergin olduğumu anlamış olmalı ki, "İyi misin?" diye sormuştu.
"Evet, evet. İyiyim."
"Öyleyse, sonra görüşürüz." diyip kapattığında merakla Marcus'a döndüm.