Selam millet. Herkese hayırlı geceler. Cumartesi gününü beklememeye ve yeni bölümü yayımlamaya karar verdim. İnşallah beğenirsiniz.
Cumartesi görüşmek üzere. Hadi eyvallah.
İKRA'DAN
Özkan, evin ön tarafına geçilen çim yoldan geçerek yanımıza geldiğinde kocamın omzundan başımı kaldırıp hayal perdemi gözlerimin önünden çektim.
Özkan başını eğerek karşımızda dikildiğinde Kaan da bakışlarını Özkan'a dikmişti.
"Hayrola?"
Özkan, bakışlarını yerden hiç kaldırmadan "Kapıda misafirleriniz var Kaan Bey." dedi.
Kısık sesle "Kim ki? " dediğimde mutlu anımızın bozulması Kaan'ın canını sıkmış olmalı ki oflamayla karışık "Bilmiyorum." dedi.
Elimden tutarak yürümeye başladığında ona ayak uydurarak ilerlemeye başladım. Özkan'ın yanından geçerek bahçe kapısına gitmek üzere evin yanından yürümeye başladık.
"Kaan bey, Ahmet Bey telefonda." diyen arkamızda yürüyen Özkan'a döndüğümüzde telefonu Kaan'a uzattı.
"Telefonunuza iki gündür ulaşamıyorlarmış."Kaan telefonu eline alıp kulağına koydu.
"Efendim baba," derken eliyle bana Özkan'ı işaret etti. Dediğini anlamayıp olduğum yerde kaldığımda telefonu kulağından uzaklaştırdı."Özkan kapıyı açmanda eşlik etsin."
Başımı sallayıp Kaan'ı bahçede bırakarak dış kapıya Özkan'ın arkasından yürüyerek ulaştım. Kapıya ulaştığımızda Özkan temkinli bir şekilde kapıyı açtı ve arkama geçti.
Özkan'ın açtığı kapıya bir adım daha ilerleyip gelenlere baktığımda Alp ve Eray'ı gördüm.
Alp ve Eray'ı bahçeye almak için mavi kapıyı sonuna kadar açtım. Fakat ikisi de kapıdan girmek yerine kapının önünde dikilmeye devam ettiler. Tek tek ikisinin de yüzüne baktığımda ilk başta farkedemediğim hüznün ikisinin yüzüne de çöktüğü belliydi.
"Hayrola? Geçsenize."
Kapıda dikilmeye devam ettiklerinde merakla sordum.
"Bir şey mi oldu?"
Sorum da cevapsız kalırken Kaan yanıma geçerek anlamadığım üzgün çıkan sesiyle çocuklara "Siz de mi duydunuz?" dedi.
"Neyi?" deyip karşımdaki çocuklara baktığımda iyice merak etmiş ve hatta korkmaya başlamıştım bu durgunluklarından.
"N'oldu?"
Eray, ellerini iş yerinden geldiğini belli eden kumaş pantolonuna sokarken "Bir yere kadar gitmemiz gerekiyor." dediğinde şüphelendim. Bir şeyler olmuştu. Aklıma ilk gelen şey dosyayla ilgili olabileceğiydi.
"Ne oldu söylesenize?" dediğimde Kaan omuzlarımdan tutarak kendine çevirdi.
"İkra, sakin olur musun?"
Kaan nereden biliyordu sakin olmamı gerektirecek olayı? Ahmet amca söylemiş olmalıydı. Ve herkesin haberi varken aptal gibi ıslattığımız telefonlar yüzünden bize ulaşamamış olmalıydılar. Kalbim korkuyla sıkışırken Kaan'a baktım bir an önce bana olan biteni anlatması için.
Kaan'ın gözlerini üzüntünün ve korkunun ele geçirdiğini anlayabiliyordum. Ve ben de artık kötü şeylerin olduğunu anlayıp korkuyor, korktuğum şeyin içimi dağlayacağını anlıyordum. Ne olabilirdi Allah aşkına? Neden sakin olmam gerekiyordu? Dosya muhakkak değildi. Ama ne olabilirdi? Birine bir şey mi olmustu? Korkuyla hemen sus pus olan çocuklara döndüm.
YOU ARE READING
İKRA
Teen FictionOn üçüncü bölüme kadar düzenlenmiştir. Diğer bölümler yavaş yavaş düzenlenip tekrar yayınlanacaktır.