43.Bölüm "Ayırıyorlar bizi"

34.9K 1.6K 177
                                    

Uzun bir bölüm, sevmeniz dileğiyle.

İKRA'DAN

"...  Kaan Vardaroğlu için karar :" denildiğinde ayakta bekliyorduk. Az önce  biz dört kişi için karar verilmişti çünkü. Beraat etmiştik. Tek dileğim Kaan'ın da beraat etmesiydi, fakat biliyordum imkânsızdı. Çünkü tüm suçu üzerine alan kişi Kaan'dı.

"TCK’nın  3. Maddesindeki 'Orantılılık' İlkesi ile 61. Maddesindeki 'Diğer Ölçütler' maddesi  de değerlendirilerek suçun işleniş biçimi, sanığın rolü, ele geçen uyuşturucunun miktarı, cinsi ve tehlikeliliği ve çeşiti gözetilerek sanığın 15 yıl 2 ay hapsine karar verilmiştir."

Elindeki tokmağı masaya vurmasıyla beraber içim cız etti. Tüm bastırmaya çalıştığım, patlamaya hazır volkan gibi içimde fokurdayan acılarım patlamış, lavları tüm hücrelerimi yakarak geçmiş ve kalbime ulaşmıştı. İçimdeki patlamanın arka fonunda kalıyordu her ses.

"Oğlum!" diye haykırarak olduğu yere çöken Fatma annemi duysam da tüm sesler, tüm kişiler gözümde bir anda silindi. Sadece başını bana çevirip gözlerime bakarak "Özür dilerim" diyen Kaan'ı görüyordum. Özür diliyordu, bu ayrılık için.

Gelen resmi polis Kaan'ın ellerini kelepçelerken gözlerim karardı, dünya başıma yıkıldı, başımdan kaynar sular döküldü. Olduğum yerde ayaklarımı kıpırdatamaz hale gelirken  kendimi bayılmamak için hemen yanımdaki Kerem'e  tutunurken buldum. Hemen kendimi toplayarak mahkeme salonundan çıkarak götürülen Kaan'ın arkasından koşmaya başladım.

"Durun!" diyerek koşmaya devam ederken arkamdan "İkra!" diye gelen babamı duysam da durmadım. Durmayacaktım, o böyle giderken ben durmayacaktım. Mahkemede zor tuttuğum gözyaşlarımı tutmayı çoktan bırakmıştım.

"Durun!" diyerek bir figân daha koptu dudaklarımdan. Kaan'ın başını arkaya çevirip o gözleriyle bana bakmasıyla dizlerimin üzerine kapaklandım.

"Durun, durun!" diye yerden kalkmaya çalışırken babam kolumdan tutup kaldırdı beni. Tekrar koşmaya başladım, nefes almayı dahi unutmuştum.

Hıçkırıklarım adliyede yankılanırken peşlerinden koştum. Araca bindirilmesiyle birlikte yetiştim ona. Ellerimi cama koyarak ağlıyordum.

"Kaan," dedim fısıldar gibi. "Lütfen, ben de geleyim."

Gözlerindeki acıyı o an kendi acımdan göremiyordum. Araç hareket etmeye başladığında bir iki adım atsam da babam tarafından durdurulmuş, sinesine bastırılmıştım.

"Baba!" derken hıçkırıklarım dökülüyordu dilimden. "Ben onsuz ne yaparım!"

Daha sonra gözlerimi evimde açtım. Bayıldığımı hatırlıyordum, Kaan'ın arkasından. Uyanır uyanmaz tekrar ağlamaya başladım. Bir süre sonra ağlamarımı duymuş olmalı ki  içeri annem girdi.

Yanıma gelerek beni göğsüne çekti.
"Annem, ağlama." dese de ağlamaya devam ettim.

Yapamıyordum, ağlamayı kesemiyordum.
"Anne ben yapamam" dedim hıçkırarak.
"Ben onsuz yapamam."

Odaya babam da girmişti şimdi.
Yanıma gelerek annemin kollarından aldı beni.

"İkra, topla kendini" derken saçlarımı okşuyordu.

"Ah!" deyip Kalbimdeki sızıyı iki harfe sığdırmaya çalıştım, olmadı.  Geçmeyecekti bu acı, bitmeyecekti bu keder.  

Beş dakika sonra  aniden ayrıldım babamın göğsünden.

"Beni ona götürün!" diyerek babama yalvardım. "Yalvarırım baba, Ahmet babama söyle."

Babam, görüştürmezler dese de Ahmet amca ve o avukatı bunu yapabilirdi.
Babam, Ahmet babayı aramak üzere  dışarı çıkarken ben de hızla giyinmeye başladım. Neyin ne olduğunu görmeden üzerime geçirdim.

İKRAWhere stories live. Discover now