5. Bölüm "Senden mi?"

65K 2.9K 125
                                    

Yerime oturur oturmaz Şeyma koyu kahve gözlerini kısarak masada bana doğru eğildi. "Nerede kaldın sen?"

Sorusunu yeni sormuştu ki sırıtarak masaya dönen Kaan'ı gördü ve kaşlarını çattı.

"Geldim işte," diyerek kaçamak cevap verdiğimde kendi kendine birkaç şey mırıldanıp doğruldu.

Yemeklerimizi yerken Şeyma'nın gözü üzerimdeydi. Bir bana bir Kaan'a bakıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışırken içten içe meraktan çatlıyordu. Masada dönen sohbetten çok benimle ve Kaan'la ilgileniyordu.

"Ee İkra, sen sevdin mi okulu?"

Başımı tabağımdan kaldırıp Eray'a döndüm.  "Sevdim galiba." deyip çatalımı tabağımın kenarına bıraktım. Yeni tanıştığım bu insanları sevmiştim. Belki biraz Sena'dan hoşlanmamıştım ama idare ediyordum. Daha doğrusunu söylemem gerekirse Eray idare ediyordu. Sena'nın tavırlarını yumuşatmaya çalışıyordu. Sena'nın arkadaşlarını bizimle paylaşmak istemediği aşikârdı. Bizden rahatsız olduğu su götürmez bir gerçekti.

"Peki ya insanları?"

Kaan'ın sorusuyla boğazım gıcıklandı. Ukala bakışlarını üzerime dikmişti. Gıcık öğretmenler derste bir anda kendisini dinlemediğini bildiği öğrenciyi sözlüye kaldırır da öğrencinin kıvrandığını izlerken gülümser ya hani, işte tam öyle gülümsemişti.

Şeyma'nın kısık bakışları altında "Sevdiklerim oldu." dedim sanki soruyu Eray soruyormuş gibi Eray'a doğru. Eray başını sallayarak Buket'e bölümü hakkında birkaç soru sorduğunda masanın odağından çıkmıştım. Köşeme çekilirken Kaan'ı başını önüne eğmiş gülerken buldum.

Küçük küçük öksürüp boğazımı temizledikten sonra beş dakika kadar sohbeti dinleyip daha sonra Kaan'ın üzerimdeki etkisinden kurtulmak için bizzat sohbete katıldım. Okuldan, hocalardan, günlük hayattan uzun uzun konuştuk. Bazen anılar anlattık bazen sevdiğimiz şarkılardan söz edip bilinmeyen şarkıları telefondan açıp dinlettik. Okuldaki gruplardan bahsettik. Kaan'la göz göze gelmeden, ona bakmadan, onunla muhattap olmadan rahat rahat vakit geçirdim. Buket soru cevaplamadığı zamanlarda pek konuşmadı. Şeyma'nın ise arada bir derdi Alp'e laf sokabilmek ve Alp'ten aldığı karşılığı göğüsleyebilmekti. Kendi aralarında laf sokma çetelesi tutuyor gibi azimle çabalıyorlardı. Sena grupla değil Kaan'la ve Ceren'le sohbet ediyordu. Bizler yokmuşuz gibi davranıyordu. Ceren Sena kadar soğuk değildi. Bir ara bana eşarbımı nereden aldığımı sormuştu. Eray kesinlikle grupta en ılımlı kişiydi. Ortamı yumuşatmakta, konu bulmakta çok başarılıydı. Eh tabii, bunu o yapmasa yapacak biri de yoktu. Belki de kendini bu yönden yükümlü hissediyordu.
Kaan'dan hiç bahsetmesem daha iyiydi.  Kendimi yaramaz bir çocukla oyun oynuyormuş gibi hissediyordum. Yakalamaca oynuyormuş gibi bakışlarımı yakalamaya çalışırken ben hırsızın polisten kaçtığı gibi köşe bucak kaçıyordum.

Pikniği organize eden Tunç pikniğin son dakikalarında saklambaç oynanacağını duyurduğunda Şeyma istekle ayağa kalktı. "Haydi!" diyerek bizi de kaldırdığında Buket, Alp, Eray ve Kaan yerinden kıpırdamadı.

Sena Kaan'ın elinden tutup oynamaya ikna ettiğinde iki adım geri çıkıp ayakkabımın ucuyla yerde halka çizmeye başladım.

"Siz oynayın." diyen Alp telefonuyla yarınki toplantıyı ayarlamaya çalıştığı açıklamasını yaptığında Şeyma burnunu havaya dikti.
"Senin oynaman adil olmazdı zaten."

Alp elindeki telefondan ilgisini çekip Şeyma'ya döndü.
"Ne demek istiyorsun sen?"

Şeyma yüzündeki memnun ifadeyle "Kamufle olmakta zorlanmazsın diyorum." deyip omuz silkti.

İKRAWhere stories live. Discover now