2.Sezon - 57.Bölüm "Can Kırıkları"

25.5K 1.3K 407
                                    

  Ağlarken hıçkırmamak için uğraşıyordum ama her kelime boğazımı yırtarak çıkıyordu. Çenemden akıp çimlere düşen yağmur damlaları ve gözyaşlarıyla "Bana bak!" diye bağırdım. Bana bakmamasıyla eğilerek  çenesinden tuttuğum gibi başını kaldırıp gözlerime bakmasını sağladım. Şu an bu duruma ne kadar üzüldüğü, ne kadar acı çektiği umrumda değildi. Bunların hepsi onun suçuydu ve bebeğime bunları yaşatmaya hakkı yoktu. Bana ve bebeğime çektirdiği bu acıyı asla unutmayacaktım. Unutmamak için kendime söz veriyordum içimden. Ve bir kere de bunu ona söylemek istedim. Bu yaptığını unutmayacağımı bilsin istedim.

"Bu sürprizini unutmayacağım. Bunu asla unutmayacağım."

Cevap veremezken gözlerime de bakamıyordu. Şimdiye kadar benden ayırmak istemediği gözleri artık bana bakamıyordu. Bu onun suçuydu, suçlu oydu. Benim onu sevmekten başka ne suçum vardı diye sorduğumda bir cevap bulamıyorken onun suçu kapıya dayanan o kadın ve karnındaki bebek kadar aşikardı, apaçıktı.

Başı aşağı düştüğünde çenesini tutmayı bırakıp yanından geçip eve girdim. Bu evde daha fazla kalamazdım. Bu evde daha fazla bu rezilliğe katlanamazdım. Bir an önce kendime ait her şeyle bu evi terketmeliydim. Ve bana ait olan tek şey babamın aldığı arabamdı. Üst kata arabamın anahtarını almaya çıktım. Yatak odasına girip babamın alın teriyle aldığı arabamın anahtarını aramaya başladım. Deli gibi çekmeceleri açıp anahtarı bulmaya uğraştım. En sonunda yatağın üzerinde duran anahtarı gördüm. Doktordan döndüğümde sevinçle buraya atmıştım. Yatağın ortasında duran anahtarı aldıktan sonra olduğum yerde kalıp tükenen takatimle kendimi yatağa bıraktım. Tüm gücümle hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Sarsılarak ağlarken üzerinde oturduğum yatağı yumrukluyordum. Bunu bana nasıl yapabilmişti?! Niye yapmıştı?!

Ne kadar ağladığımı bilmiyordum. Gözümde yaş kalmayınca kafamı kaldırıp son kez baktığımı bildiğim yatak odamıza baktım. Düğünde kızlarla hazırlandığımız anlar geldi gözümün önüne. Tatlı telaşım, sevdiğim adamla evlenecek olmamın verdiği sıcak heyecanım...

Elimin altında duran yatak, sarılıp uyumaktan hiç bıkmadığımız zamanları hatırlatıp kalbimin ortasındaki yarayı daha da kanatıyordu. Kaan'ın ilk namazını kıldığı köşede serili halde duran seccade, hemen yanında işten yorgun geldiğinde üzerini değiştirmeden kendini attığı koltuk, geceleri saçlarımı tararken beni izlediği tuvalet aynası... Şimdi hepsi bir bir canımı yakıyordu. En son gözlerim yatak başlığının üzerindeki resmime kaydı. Bensiz olduğu gecelerde bu resmime bakıp uyuyordu. Bensiz kaldığı geceler! O kadınlayken ben aklında mıydım peki? Benim burada ne halde olduğumu bir an olsun düşünmüş müydü? Orada o kadınlayken benim burada babam ölümden dönmüş, Özkan uyanamamış umrunda mıydı?

Öfkeyle yatağın üzerine çıkıp koca çerçeveyi elime aldım. Gülen halime bakıp bir daha o günlerdeki kadar mutlu olamayacağımı düşünmemin verdiği sinirle fotoğrafı kaldırıp yere attım. Halının ve parkenin üzerine dağılan cam kırıklarına aldırış etmedim. Yataktan inecekken kapı kırılırcasına gürültüyle açıldı. Kaan telaşlı bakışlarıyla yerdeki cam kırıklarına, kırıkların altında kalan fotoğrafıma baktı. Bana bakmaya bir anlığına cesaret etti ama hemen gözlerini yere indirdi. Telaşlı gözlerinin altındaki kızarıklıkları gördüğümde içimde bir şeyler sızlamış olsa da, bu sızının kat be kat fazlası, yediğim ihanetin acısı iliklerimde dolaşıyordu. Her saniye bu acı, bu sızı, adı her neyse kalbimi iki yakasından tutup silkeliyordu.

Gözlerini tekrar bana değdirecek olduğunda kolumla sertçe yanağımı sildim, yataktan indim. Yere basmamla ağzımdan acı bir nida kopuverdi. Ayağımın altındaki keskin acıyla dudaklarımı ısırdım.

İKRAWhere stories live. Discover now