Bölüm 6

115K 4.4K 324
                                    

Zayıflama süreci (-25 kg) ve ürün hesabı: @zayiflamaperiniz

******

Abi...

Kişinin kendisinden büyük olan erkek kardeş...

Kardeş...

Sizden önce veya sonra doğmuş, aranızda anne baba ortaklığı ve kan bağı bulunan, başlarda biribinizden arkadaş olarak uzak durduğunuz ancak yıllar geçtikçe yakınlaştığınız sizi sırtınızdan vurmaması gereken ilk arkadaşınız...

Bir abi nasıl oluyor da...

Bir abi nasıl oluyor da kardeşinin karısıyla ilişkiye girip zevk alabiliyordu?

Bir kadın nasıl kocasının abisine o gözle bakabiliyordu?

Bu iki unsur nasıl birbirinden etkilenebiliyorlardı?

Ortada kalbi çok kırılacak bir insan varken nasıl bunu zerre umursamadan yarınlar yokmuşcasına yiyişiyorlardı?

Olanlara rağmen nasıl bir midesizlikle Savaş Bey'in yüzüne bakabilmişlerdi?

Kendi yataklarında onu abisiyle aldatan Tuğçe, Savaş'ın yüzüne nasıl bakmıştı? Elini nasıl tutmuştu?

Aile yemeklerinde bir taraftan Savaş'ın bir taraftan da o şerefsizin elini mi tutuyordu?

Aile buluşmalarında tuvaletin yerini gösterirken ya da sofranın kurulmasına yardım etmek gibi faaliyetler gösterirken de kuytu köşelerde birbirlerine dokunmuşlar mıydı? Savaş içeriyken onlar öpüşmüş müydü?

Midem bulanırken elim karnıma gitti. Bu çok ama çok iğrençti ve yapılan şey bana karşı yapılmış olmasa da midemi bulandırmıştı.

"Ebesini siktiğimin piçi! Oğlum senin var ya!.. Senin hayatını kaydıracağım oğlum! Tam düzeleceksin, tekrar vuracağım! Bitireceğim lan seni!" diyen Boran öfkeyle içerisinde bulunduğu kafeste volta atıyordu.

Bu kadar öfkelenmesi normal miydi? Yoksa o da Savaş'ın eşi tarafından aldatılmıştı?

Hayır, böyle bir şey yoktu. Boran Komiseri daha yeni tanımıştım ancak şu an yaşadığı öfkenin tek sebebinin Savaş'ın hisleri olduğuna dair yemin edebilirdim.

Savaş üzüldüğü için, yıpratıldığı için öfkeliydi. Bunu anlayabiliyordum çünkü Boran Komiser içerisinde bulunduğu nezarethanede volta atıp duruyor, köşede ruhsuzca oturan Savaş'a baktıkça adımları hızlanıyor, küfürleri hırslanıyordu.

Evet, nezarethanedeydik. Savaş, Boran, Ece ve ben çıkan karmaşa sebebiyle haksız görüldüğümüz ve biz başlattığımız için suçlu ilan edilerek gözaltına alınmıştık.

Ece, Boran ve ben burada olmayı hak etmiş olabilirdik ama Savaş hiç hak etmemişti. Onları bastığımızda tek kelime dahi etmemiş, en ufak bir hakarette bulunmamış, elini dahi kaldırmamıştı.

Konuşmuyor, kendi kararları doğrultusunda hareket almıyordu. Verilen emirleri sorgulama gereği duymadan yerine getiriyordu. Ruhu çekilmiş gibiydi.

Yaptığımız baskının üzerinden saatler geçmesine, saatlerdir karşılıklı nezarethanelerde olmamıza rağmen ağzını açıp tek kelime etmemişti. Bir şey yemeği geçtim, bir bardak su bile içmemişti.

Onu böyle görmek içimi acıtıyordu. Bir kere bile düştüğünü görmediğim omuzları düşmüş, her zaman dik tuttuğu başı eğilmişti.

Onun bir suçu yoktu. Zaten bir suçu olduğundan değil, gördüklerini kaldıramadığından bu haldeydi. Omuzlarına bu yük çok ağır gelmişti.

Bana bile ağır gelen bu şey ona ne kadar ağır geliyordur düşünmek bile istemiyordum.

Derin bir nefes almamla üzerimde bir çift göz hissettim. Etrafa bakmamla Boran Komiserle göz göze geldik. Volta atmayı bırakmış, bana bakıyordu.

Yüzünde mahçup bir gülümseme yayıldı.

Sanki... Sanki anlamıştı. Sanki kalbimin bütün odacıklarına Savaş'ı aldığımı görmüştü.

Derin bir nefes alıp dudaklarını hafifçe oynattı. Dudaklarını okudum. "Toparlamamız zor olacak."

Toparlama faaliyetlerine beni de dahil etmesi gerçekten anladığını ispat ederken derin bir nefes aldım.

Nasıl yapacağımızı bilmiyordum. Saatlerdir herhangi bir şeye tepki vermeyen Savaş'ı, ruhu çekilmiş gibi duran Savaş'ı nasıl toparlayacağımızı bilmiyordum.

Sevgi çözer miydi? Koşulsuz şartsız, karşılık beklemeden sevdiğimi göstermem, hissettirmem onu toparlar mıydı?

Beni sevsin demiyordum. Şu an ondan böyle bir şey istemem mümkün değildi. Sadece iyi olsun istiyordum ve eğer gerçekten sevildiğini hissetmek ona iyi gelecekse her şeyi belli edebilirdim.

Daha fazla sessiz kalmasını kaldıramayarak derin bir nefes aldım. "Savaş Bey..."

Başını hafifçe kaldırmasıyla yerdeki gözleri beni buldu. Kırgınlığını, bitmişliğini, tükenmişliğini, yorgunluğunu, hayal kırıklığını gözlerinde görebiliyordum.

Savaş bu bir kaç saat içinde çok değişmiş, sanki on yıl yaşlanmıştı. Canı yanıyordu ve ben bunu görebiliyordum.

Yutkunup acısını azaltmak istercesine sakince gülümsedim. "İyi misiniz?"

Uzun bir bakışmanın ardından konuşmaya dahi gücü yokmuşcasına fısıldadı. "Annemi istiyorum."

******

Selam. Naber?

Bölüm nasıldı?

Savaş'ın hali hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bundan sonra ne olacak?

Hadi ben kaçtım.

YANLIŞ जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें