Bölüm 73

65.2K 4.1K 914
                                    

Yüzümde istemsizce oluşan gülümseyle aynaya bakıyor, hemen arkamda duran Savaş'ı ve elindeki makasa olan tuhaf bakışını izliyordum. Bir makasa, bir saçlarıma bakıyor, neyi nasıl yapacağını anlamaya çalışıyordu. "Savaş yapamayacaksan ben yapayım."

"Yok, ben yaparım!" dedi panikle.

Saçlarımı kesmeye bu kadar hevesli olması garibime giderken bu çocuksu hali yüzümdeki gülümseyi büyüttü. "Kes o zaman. Daha bir sürü işim var. Sınav kağıtları bitmedi. Sisteme girilecek."

Kaşları havalandı. "Saat ikiyi geçiyor Aslı. Gözlerin kan çanağı olmuş. Uyu sonra yaparsın."

Başımla reddettim. "Olmaz, ek bir gün verdiler sadece. Bugün bitmesi lazım. Zamanım yok başka. Uyuyamam."

Aynadan yüzümü süzdü. "Ama böyle olmaz ki. İşin çok uzun sürer. Ne zaman uyuyacaksın, ne zaman kalkacaksın? Bir gün daha iste. Rahat rahat uyu."

Dudaklarımı hafifçe büzerek başımla reddettim. "Vermiyorlar, hadi kes de işime devam edeyim."

Başıyla onaylayıp eliyle saçlarımı hafifçe okşamaya başladı. "Ne kadar keseyim?"

Derin bir nefes aldım. "Sen kafana göre takıl. Omzulardan kısa olmasın ama yarın kuaförde düzeltireceğim."

Başıyla onaylayıp saçlarımdan minik bir tutamı alıp parmaklarının arasında hafifçe okşadı. "Aslı..."

Tutam elimdeyken gözlerini aynadan gözlerime çevirdi. Yüz ifadesinden söylemeye çekindiği bir şey olduğu belliydi.

Ayrıca gözleri... Gözleri özlem doluydu.

Kısa bir bakışmanın ardından anlık gelen bir cesaretle bir çırpıda konuştu. "Koklayabilir miyim? Saçını yani... Koklayayım mı?"

Panik ve çocuksu ifadesi yüzümdeki gülümsemeyi büyütürken derin bir nefes aldım. O kadar çocuksu, o kadar masum bir bakışı, yüz ifadesi vardı ki... "Koklayabilirsin."

Kabul etmeme şaşırmış olmalıydı ki kaşları havalandı. "Beni düğme gibi iliklemeyecek misin yani?"

Sanırım kabul etmeyeceğimi, sorduğu soruyu burnundan getireceğimi, onu düğme gibi ilikleyeceğimi düşünmüştü.

Bir noktada haklıydı. Bu soruyu dün ya da bu sabah sorsaydı dediği şeyi yapar, sorusunu burundan getirdim ancak şu an bu yapmak istediğim son şey bile değildi.

Gerek Tuğçeye söyledikleri gerekse Kaan hakkında fikirlerini anlatırken kurduğu cümleler beni yumuşatmış, minik bir pamuk şekere döndürmüştü.

Elinde tuttuğu tutamı burnuna götürüp derin bir nefes aldı. Gözleri kapanırken aldığı nefesi hızlıca verip tekrar derin bir nefes aldı.

İçimin gitmesi normal miydi?

Kısa bir nefeslenmenin ardından derin bir nefes daha alarak burnunu elindeki tutamdan çekti ve elindeki tutamı hafifçe okşadıktan sonra makası tutama yaklaştırdı. "Bu kadar iyi mi?"

Bana uygun bir kısalıktaydı. "İyi. Kesebilirsin."

Elindeki makasla tuttuğu tutamı düzgün kesmeye çalışarak kesti. Elindeki tutamı lavabo tezgahına bırakıp kendi kendine konuştu. "Vatana millete hayırlı uğurlu olsun."

Söylediği şey bana komik geldiği için istemsizce güldüğüm sırada aynadaki yansımamdan gülüşüme bakıp gülümsedi.

Allah'ım...

YANLIŞ Where stories live. Discover now