Bölüm 14

90.3K 3.5K 639
                                    

Sınır 200 oy 300 yorum.

Lokmamı yutup derin bir nefes alarak devam ettim. "Aslında beni değil, kardeşimi sevmezdi kuzenim."

Konunun kuzenime ve kardeşime nereden geldiğini ben de bilmiyordum ancak pizzalar gelmeden önce başlayan muhabbetimiz, pizzalar gelince de devam etmiş ve şimdiki halini almıştı.

O pek bir şey anlatmasa da ben anlatıyordum. Beni tüm dikkatiyle dinliyor, tepki veriyor ve gülümsüyordu.

Ben bir şeyler anlatırken gülümsemesi, gülümseyerek beni dinlemesi anlatma hevesimi pekiştirirken bir yandan da içim erimiyor değildi.

"O zamanlar çocuktuk yani. Dönemin şartları altında değerlendirirsem kardeşim de sevilecek gibi değildi. Bir çocuğu gıcık edecek tüm niteliklere fazlasıyla sahipti."

Güldü. "Böyle söylediğinize göre siz de pek haz etmiyordunuz kardeşinden?"

Kısa bir an düşündüm. "Bilmiyorum. Hatırlamıyorum şu an o kısmı ama genelde öyle olur. Küçükken ablalar kardeşlerini dışlarlar. Büyükçe, yalnızlaştıkça tek arkadaşları kardeşleri olur."

Kardeşimle aram şu anda da pek iyi değildi ama olsundu. Canımı çok yakmadığı sürece o benim daima kardeşimdi. "Gıcık bir çocuktu. Yemek yerken ağzını kapatmazdı. Şapırdatırdı. Ve en önemlisi Savaş Bey..." diyerek masaya doğru hafifçe yaklaştım.

Masaya dolayısıyla bana hafifçe yaklaşarak tüm dikkatini bana verdi. Dikkatinin tamamen bende olduğunu anlamamla dehşet içinde konuştum. "Çikolatalarımızı çalıyordu."

Çok daha ciddi bir şey söylememi bekleyen Savaş kısa bir an söylediklerimi sorguladıktan sonra ufak bir kahkaha attı. "Daha ciddi bir şey beklemiştim."

Kaşlarım çatıldı. "Hey! Bu zaten yeterince ciddi bir mesele."

Kahkahası durulunca yüzünde güzel bir gülümseme kaldı. "Tabii. Çok ciddi bir sorun. Nasıl yapar kardeşiniz bunu? Aklım almıyor."

O şu an benimle dalga mı geçiyordu? Yemin ederim sikerdim ben bunun belasını! Şey... Ya da o beni şey edebilirdi.

Beynim: Allah aşkına şu hormonları bir dengeleyin. Mantık mekanizmam bozuluyor.

Sorunun oldukça büyük olduğunu kanıtlamak istiyordum. "Evde dört çocuğuz. Köydeyiz ve lanet olası köyde bakkal yok."

Yüzünü buruşturdu. "Bakkalsız köy mu olur be?"

"Değil mi ya?! Abi açın bir tane bakkal. Köşeyi dönün. Ne bekliyorsunuz?!" Fazla mı yükselmiştim?

Fazla yükselsem de yüzündeki gülümsemenin küçülmek yerine büyümesi beni umursamamaya iterken kendimi anlatamayacak kadar mutlu hissettim. "Şey... Neyse işte. Dedem yakın ilçelere falan gidip alışveriş yapıyor. Çikolataları da o zaman alıyor ama köylünün gittiği ilçeler uzak. Haftada bir kez falan gidiliyor. Bizim için çikolataya ulaşmak zor."

Pizzadan bir ısırık alıp elimle ağzımı örterek konuşmaya devam ettim. "Zaten sınırlı erzağımız var ve o gidip kendikini yiyor sonra da bizimkini yiyor. Biz öyle mal gibi kalıyoruz ortada."

Güldü. "Estağfurullah."

"Yok valla öyle. Canımız çikolata çekiyor. Gidip bir bakıyoruz ki bizim çikolatamız artık yok. Öyle mal gibi kalıyorduk. Neyse işte." Konuşmaya devam edip asıl konuya dönecektim ki konunun ne olduğunu anımsayamadım. "Ben ne anlatıyordum ya? Konu nereden buraya geldi?"

YANLIŞ حيث تعيش القصص. اكتشف الآن