Giden Gitmiştir

8 1 0
                                    

Oturduğum çalışma masamda ki evraklara bir göz gezdirdikten sonra,kahvemden bir yudum aldım.Telefonu açtığımda saatin 04.45 olduğunu gördüm.Bugün fazla çalışmıştım,nedeni ise sadece eski çetenin bir üyesinin ölümünü duyurmaktı.

O uyumamıştı,bunu biliyordum ve biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı.7 saat çalışmak beni gerçekten yormuştu.

Odadan çıkacağım esnada,onun odasına gideceğimin duyulmaması için ayağım zorla giydirilen topuklu ayakkabıları çıkarıp,koltuğun altında ki ayakkabılara göz gezdirdim.

Üç yıldır açmadığım o ayakkabı kutusuna uzanıp aldım.Evet,bugün bu ayakkabıları giyecektim.Büyülü geceye ait o kanlı ayakkabılarımı giyecektim..

Hemen ayağıma geçirdiğimde, yavaşça kapı kulpunu indirip koridora çıktım.

Bir kaç oda ilerledikten sonra onun odasına gelmiştim.Yine yavaşça kapı kulpunu indirdikten sonra kapıyı açtım.Çok fazla değil, çünkü kapı fazlasıyla gıcırdıyordu,ve benim geçeceğim kadar aralık bıraktığımda gıcırdamayı bırakmıştı.

Kapıyı yavaşça kapatıp içeri girdim.Yine cam kenarındaydı ve gökyüzünü izliyordu.

"Neden geldin?" dedi solmuş sesiyle. "Neden gelmeyeyim?" diye sorusuna soruyla karşılık verdiğimde yavaşça bana döndü.Oda karanlık olsada dışarıda ki sokak lambasından gelen ışık içeriyi birazda olsa aydınlattığı için gözlerinin kıpkırmızı olduğunu gördüm.

"Ben senin için hiç birşeyken neden gelesin ki?" dedi. "Sen zaten benim için halen bir hiçsin!Neyi tartışıyoruz?Sen,benim esirimsin!" dedim acımasızca.

"Neden?Neden böyle oldun...İstediğini yap ama değişme Doğa! Değişme...Ben,istemiyorum değişmeni.Çok farklısın artık.Yapma,yapacaklarını yap , ama değişme,yapma bunu!" değişen ben miydim?Üç yıl önce kim değişti?

Yan sehpada ki vazoyu alıp yere fırlattığımda vazo parçalara ayrıldı. "Bana Doğa demeyi kesecek misin?Yoksa o halen ölmeyen Buse'nin boğazını bu vazo parçasıyla mı keseyim?Sen seç,Baltacı!" dediğimde gözlerinin içi parladı.

"Yaşıyor mu?Yaşıyorlar mı?" dedi heyecanla.

Bunu sorduktan uzun bir süre sonra, "Yaşıyor..." dedim üstüne basa basa.Yaşıyorlar! demedim.Biraz daha acı çek...

"Diğerleri?Onlar,yaşıyorlar mı..." masumca söyledikleri nedensizce gözlerimi doldurmuştu.

Gidip,oturduğu sedire oturdum. "Bazıları..." kaşlarını çatması kimler? der gibiydi. "Buse,Toprak ve Buğra." derin bir nefes verdiğinde bu sefer ben kaşlarımı çattım "Ne o? Üzülsene sevgilin öldü diye." dediğimde sırıttı. "O,bir çeşit hasta ve,benim onu sevdiğim felan yok.Anlayacağın tam bir psikopat.Şartlar koştu,eğer olmasaydık...Sana her şeyi..." dedi.

"Eğer olmasyadınız,ve Doğa'ya her şeyi anlatsaydı,Doğa'nın öldüğü gün içinde,o gün öğrendiği kadar içinde nefret,ve intikam olmazdı,Baltacı!" dediğimde derin nefes aldı.

"Neden sürekli kendini bir isimle anlatıyorsun?Sen Doğa'sın,o ölmedi yaşıyor ve tam kalbimde...Senin içinde,halen bir Doğa var.Hemde bana Baltacı felan deme!Ben Rüzgar'ım,Rüzgar." dedi.

"Ben,içimde ki ruhu çıkarıp,sende ki kalbide söküp atsam,o zaman kalır mı Doğa felan?" dedim.

"Kalmaz,çünkü sen sadece benim kalbimdesin,ve içinde ki Doğa,kimsenin içinde olamaz..." dedi müdür.

"Giden gitmiştir!" dedim ayağa kalkarak. "Doğa'da gitti,ve gidenle gidemezsin...Baltacı."

"Kanlı ayakkabıların da o gün gerçekten acı çektiğim günü hatırlattı!" dediğinde yerimde duraksadım. "Nasıl yani?" dediğimde gülümsedi. "O çetenin başında sadece benim mi patron olduğu mu sanıyordun?Hemde ailesiyle tehdit edilen bir müdürün acımasız olduğunu felan?" bir dakika,söyledikleri doğru mu?Herşeyi biliyordum ama,bu nasıl saklanabilirdi?

Doğa'nın Rüzgar'ıWhere stories live. Discover now