II.

874 100 96
                                    

Choi Soobin.

Diğer alfalarla birlikte okula kayıt yaptıran yeni alfa. Kendisini gizlemiyor. Feromonlarını gizlemiyor. Okulun her yerinde, bahçede, kantinde, sınıfta ve benim arka sıramda. Onu hissedebilmek kolay. Burada olduğunu bilmek, ensemde ve hemen dibimde, bir ölüm gibi beni kovaladığını bilmek ise korkunç.

Kendisini geri çekmiyor. Kimseden korkmuyor. Diğer alfalardan üstün olduğunu belli ederken bizi şüphe içinde bırakıyor. Tecavüz eden alfalardan birisi de Soobin mi? Bu düşünce beni korkutuyor. Ondan kaçıyorum. Her an, her dakika gidebildiğim kadar uzağa gidiyor, feromonlarımı bastırmak için kullandığım ilaçlar ise yaramıyor. Soobin benim kokumu her yerden alıyor.

Sabah okula girerken onu gördüm. Arabasından inerken tek omzuna çantasını umursamazca takmış ve etrafına bile bakmadan bahçeye girmişti. Araba onu bıraktıktan sonra gitti. Benim adımlarım yavaşladı. Arka sıramdaydı. Beni tanıyordu. Kokumu biliyordu. Beni istiyordu. Ama ben onu istemiyordum.
Sabah onun yüzünden derse geç girmiştim. Kafasını masaya koymuş yatıyordu ama o kadar sesin arasında benim sınıfa girmemle kafasını kaldırıp kapıya doğru bakmıştı. Yüzünde uykucu bir ifadenin aksine keskin bakışları vardı. Beni yakaladı. Yerime oturana kadar göz hapsinden çıkarmadı. Hiç konuşmadık. Konuşmak da istemiyordum zaten.

Arkamda oturuyordu. Beni izlemeye devam ettiğini biliyordum. Parmakları ensemdeki saçları okşadı. Titreyecek gibi oldum ama kendimi sıktım. "Kullanma şu ilaçları." dedi emir verir gibi. Kokumu almakta zorlanmıyordu ama yine de kullanmamı istemiyordu. Cevap vermedim. O'da durmadı. Ensemden yaklaştı. Herkesin içinde, utanmadan burnunu enseme sürttü. "Çok güzel kokuyorsun." Kendisinden geçer gibi söylüyordu. Kendimi öne çekmek istedim ama yapamadım. Önünde oturduğum her an bana bunu yapmaya devam edecekti. Soobin kimseyi umursamıyordu. Burnunu yerli yersiz enseme defalarca kez sürtmüştü. Utanmıyordu. O böyleydi. Daha fazlasını da yapardı.

Parmaklarını saçlarımda hissettim. Ensemdeki saçları okşadı. "Çıkışta beni bekle." Sesindeki emiri anladım. İtiraz istemiyordu. İtiraz edemezdim.
Sözünü söyler söylemez geri çekildi. Boşluğa düştüm. Alışmıştım. Soobin sürekli bana yakındı. Beni tuhaf hissettiriyordu.

"Çıkışta beni bekle."

Kalın sesi kulaklarımda yankılanıyordu. Onu beklememi istiyordu. Benden bir şey alacaktı ya da bana bir şey verecekti. Ne olduğunu bilmesem bile ne ile ilgili olduğunu biliyordum. Soobin hep yaptığını yapacaktı. Beni kendisine bağlamaya çalışacaktı.

-

Adımlarım hızlıydı. Bana yetişmesini istemiyordum. Beni takip etmesini, peşimden gelmesini ve köşeye sıkıştırmasını istemiyordum. Gitmem gerekiyordu. Onsuz. O olmadan. Soobin görmeden.

Annem ne demişti? Paran yoksa babandan al. Babama gidecektim. Hep yaptığım gibi. Ne kadar içmiş de olsa, evinde kızlar da olsa önüme fırlattığı birkaç kuruş para bile birkaç günümü idare ettiriyordu. En azından ilaçlarım için yeterli oluyordu.

Fakat kimse bunu bilmemeliydi. Özellikle Soobin. Bunu bilmemeliydi. Öğrenmesini istemiyordum. Ondan saklamalıydım.
Fakat hiçbir şey istediğim gibi gitmiyordu. Hiçbir şey hayal ettiğim gibi değildi. Tanrı kaderimi farklı çiziyordu.

"Yeonjun!" Arkamdan ismimi bağırdı. Herkesten önce çıkmıştım sınıftan. Tuvalete gitmek için izin alıp gitmiştim. Kimse yokken boş koridorlarda koşar adımlarla ilerleyip dışarı atmıştım kendimi. Buna rağmen bırakmamıştı beni. Peşimden geliyordu. Kokumu alabildiği her an da peşimde olacaktı, bunu biliyordum.

Tekrardan bağırdı. Dönüp bakmadım. Ellerim sıkıca omuzlarımdakı çantanın kulplarını tutuyor ve bacaklarım titriyordu. İzimi kaybettirmek istedim. Otoparka girdim. Arabaların arasından, ona fark ettirmeden koşmaya başladım. Kahretsin! Daha çok dikkat çekiyordum!

benim gençliğim- yeonbin (omegaverse)Where stories live. Discover now