XXVI

490 73 29
                                    

Soobin kızgınlığım geçene kadar onun evinde kalmamı teklif ettiğinde kabul ettim. Başka seçeneğim yoktu. Doktor da böyle olması gerektiğini söylemişti.

Hastaneden sonra eve gidip kendi eşyalarımı toplamıştım. Küçük bir bavulla arabasına tekrar binmiş ve onun evine gitmiştik. Her şeyi sessizce hallediyorduk. Kendi aramızda konuşmuyorduk bile. Sadece birkaç kelimeyle anlaşıyorduk. Eve gelene kadar sürdü bu. Yine de o sessizliğin içinde birbirimizi anlayabildiğimizi görmem beni mutlu etmişti.

"Yukarı kattaki odada kalmanı tercih ederim. Benim odamda yukarıda. Kötü bir durum olduğunda çabuk birbirimize ulaşırız." Kafamı usulca salladım. O merdivenlere yöneldiğinde peşinden gittim hemen. Bavulumu o taşıyordu, bana vermemişti.

Adımlarım tedirgindi. Doktorun söylediklerini düşünüyordum. Bir süre de düşünmeye devam edecektim. Bana çocuğumun olmayacağını söylemişti. Bir omega bile doğuramayacak kadar güçsüz bir bedenim vardı. Bir omega bile...Daha önce hiç çocuğumun olmasını hayal etmemiştim ama böylesine sağlıksız olmak beni mahvetmişti.

Soobin'in odasının önünden geçerken istemsizce öksürdüm. Anında arkasını dönüp bana baktı. "İyi misin?"

Gözlerimi kaçırdım. "Ben düşündüm de," Karşımdaki adam Soobin'di ama hâlâ ondan çekiniyordum. "Senin odanda kalmak daha iyi olur...yani birlikte...hani ağrım falan olursa kokun beni iyileştirir..."

Kendimi aptal gibi açıklamaya çalışırken Soobin gülümseyerek yanıma geldi ensemden tutup beni göğsüne bastırdı. "Anladım." dedi alnımdan öperken. "Benim odamda kal tabii. Ben de böyle düşünmüştüm ama istemezsin diye teklif etmedim."

Soobin kendi odasının kapısını açtı ve önce benim girmemi bekledi. Buraya ilk geldiğimde de ağrım vardı ve Soobin'in yatağında kendime yuva yapmıştım. Hatırlayınca utandım. Belki o'da hatırlıyordu. Bu beni daha çok utandırırdı.

"Kıyafetlerini sabah hizmetçiler dolaba yerleştirir. Ben sana kendiminkilerden vereceğim."

Gecenin bir yarası hastaneye gitmiş ve geri dönmüştük. Şimdi de yarım kalan uykularımıza devam etmek için hazırlanacaktık. Soobin bana kendi pijamalarından verdi. O sırada kendisi de üzerini değiştirmek için hazırlanıyordu.

"Ben banyoda giyinsem iyi olur." Pijamaları alıp banyoya geçtim ve kapıyı kapattım. Sırtımı kapıya yaslayarak yere çöktüm. Hepsi çok ağır gelmişti. Üst üste gelmişti ve ben kaldıracak gibi hissetmiyordum. Onun kim olduğunu bile bilmezken güveniyordum ve onun alfam olmasını istiyordum.

Gittikçe yoğunlaşan hislerim yüzünden ağlamaya başladığımda kendimi durduramayacağımı biliyordum. Aklıma gelen her şey için ağladım, durmadım. Annemin beni umursamayışına, babamın benden nefret etmesine, Soobin'i tanımıyor oluşuma, çocuğumun olmayacağına kadar her şeyi düşündüm.

Ben ağlarken Soobin kapıyı tıklattı. "Giyindin mi?" diye sordu.

"Giyiniyorum." Hemen gözlerimi ve yanaklarımı silip ayaklandım ve üzerimi değiştirdim. Ağladığımı anlamasını istemiyordum. Yüzümü defalarca yıkadım. Sonra da banyodan çıktım.

Soobin'de benim gibi üzerini değiştirmişti. Odasındaki sandalyeye oturmuş bana bakıyordu.

"Neden bu kadar uzun sürdü?" Ayağa kalktı. O bana doğru gelirken ne yapacağımı bilemeyerek olduğum yerde kaldım. "İyi misin sen?" Birden yüzü değişti ve eli yanağıma dokunmak için bana doğru uzandı.

"Ağladın mı?"

Kafamı iki yana salladım. "Ağlamadım."

Sessizce beni inceledi. Yüzümün her bir noktasında gezindi gözleri. "Gözlerin kızarmış." Eli yanağıma değdiği an içim titredi. Ne halde olduğumu anlıyordu. Beni önemsiyordu. "Konuş benimle Yeonjun. Bu şekilde susarak hiçbir şeyi çözemeyiz."

benim gençliğim- yeonbin (omegaverse)Where stories live. Discover now