XXIII

482 75 28
                                    

Benden özür diledi. İznim olmadan, bizi hâlâ eskisi gibi sandığı için, kucağına almış ve arabasına bindirmişti. Günlerdir görüşmemiştik. Mesajlarıma dönmemişti. Beni görmezden gelmişti ve yalnızlığa terk etmişti. Soobin beni tanıyordu. Nasıl birisi olduğumu biliyordu. Bana kendisini sevdirmişken bir anda çekip gitmesinin de ne kadar canımı yaktığını en iyi o biliyordu. Bu yüzden ona kızgındım.

Arabayı yavaş sürüyordu. Ben hemen yan koltuğunda oturmama rağmen yüzüne bile bakmıyordum. Okulun önünden ayrıldı. Sessizlik içinde sürmeye devam etti.

"Kızgınlığında ve öncesinde şiddetli ağrın oluyor. Doktora götürmem lazım seni." Her şey bitmiş, sanki aramızdaki tüm sorunları çözmüşüz gibi benimle bu şekilde konuşması canımı sıkıyordu.

"Gerek yok." Sesimden halsiz olduğum anlaşılıyordu.

"Bebeğim,"

"Bebeğim deme." Tekrardan onu uyardığımda sesim titredi. Birden onun elini bacağımda hissettim. Bana dokunduğu an içim titredi.

"Yeonjun," Kafamı hafifçe ona çevirdim. Bir eli direksiyonda diğeri de benim bacağımdaydı. "Her şeyi konuşacağız. Sana her şeyi anlatacağım. Ama şimdi değil."

"Ne zaman?"

Cevap vermedi. Ondan bana her şeyi şimdi anlatmasını istiyordum ama zorlayacak kadar da ileri gidemezdim. Sevgiliydik. Aramızdakilerin bitmediğini biliyordum. Onu kızla gördüğüm zaman deli gibi kıskanmıştım ama kızın kim olduğunu soracak kadar cesarete sahip değildim. Anlatacağım demişti. Belki de onu beklemeliydim.

Araba benim evimin önünde durdu. İnmek için kapıyı açmaya çalıştığımda kilitlediğini fark ettim. İç çekti. "Ağrını dindirecek kadar ilaç iç." Bana emir veriyordu.

"Buna sen karar veremezsin."

Kolumdan tutup beni kendisine çektiğinde yüzyüze geldik. "Veririm Yeonjun. Biz sevgiliyiz. Ben ne diyorsam o olur."

"Sevgili miyiz?" Alayla sordum ama içimde dinmek bilmeyen derin bir acı vardı. Kafam karışıktı.

Soobin hızla kafasını salladı. "Birkaç gün görüşemedik diye ayrıldığımızı mı sandın? Benim seni bırakacağımı nasıl düşünürsün?"

Kafedeki görüntüler gözümün önüne geliyordu. Kendimi toparladım. "Birkaç gün mü? Bir hafta boyunca benimle görüşmedin Soobin. Mesajlarıma dönmedin."

"Dönemezdim."

"Neden?!" Şiddetle yüzüne doğru bağırdığımda bana yaklaştı.

"Her şeyi anlatacağım ama şimdi değil sevgilim. Lütfen bana inan. Bana güven. En çok senin desteğine ihtiyacım var."

Yine aynı şeyleri söylüyordu. En çok kendimle çeliştiğim zamanda beni yalnız bırakmıştı. Onu çözmeye çalışırken aslında bana nasıl birisi olduğunu göstermişti ama içimde bir şeyler hala onu istiyordu. Ne tam anlamıyla ondan uzaklaşabiliyordum ne de yakınlaşabiliyordum.

Kurumuş dudaklarımı ıslattım. Boğazım acıyordu. Bu kadar çabuk bağlanmak beni mahvetmişti. Bana güven. Benden istediği buydu. Ona güvenmem için birçok nedenim olduğundan bahsetmişti ama yanılıyordu. Kim olduğunu bilmediğim birisine güvenemezdim.

"Sana güvenemem." Sesim titredi. Soobin'in yüzündeki hayal kırıklığını gördüm. Bu kendi eseriydi. Böyle olması gerekiyordu.

Elimle arabanın kapısını tekrar açmaya çalıştığımda bu sefer açıldı. Soobin kolumdaki elini çekmedi. "İneceğim. Bırak." dedim tersleyerek. Aramızdaki sınırı belli etmeye çalışıyordum.

benim gençliğim- yeonbin (omegaverse)Where stories live. Discover now