XXII

422 80 39
                                    

İlk defa hislerimi yazdım. Sayfalarca yazdım. Kelimeler yetmedi. Kağıtlar gözyaşlarımla ıslandı. Mahvoldum. Saatlerce sürdü ama ben yazmayı asla bırakmadım. Hislerini başkasına anlatamıyorsan yazmak hep daha iyi derlerdi ve inanmazdım ama artık inanıyordum.

Bir alfa tarafından çok sevilip terk edildim. Soobin benimle oynadı, beni kullandı. Ama ben hâlâ ondan nefret edemiyorum.

Ve o gün gördüklerimden sonra bir süre daha okula gitmemeyi planlarken okuldan gelen mail yüzünden pazartesi zar zor hazırlanıp gitmek zorunda kaldım. Ailemi çağırıyorlardı. Eğer ailem gelmezse sınıfta kalmam kesindi. Ve benimde artık okula gitmem gerekiyordu.

hyuka
günaydın yeonjun! okula gittiğini biliyorum eğer okulda canını sıkacak bir şey olursa hemen beni ara yanına geleceğim ✨️

Hyuka kendisinden çok beni düşünüyordu. Bu süreçte ona çok yük oluyordum ama hepsini telafi edecektim. Kendime gelir gelmez Hyuka'ya aynı desteği hatta daha fazlasını verecektim. Gerekirse onun yerine bile çalışırdım.

Okula girer girmez ilk gittiğim yer müdürün odası oldu. Benimle yine aynı konuları konuştu. O konuşurken içim o kadar sıkılıyordu ki kendimden geçiyordum. Başım ağrıyordu hatta midem bile bulaniyordu.

"Aileni kaç defa çağırdık ama asla tenezzül edip de gelmediler Yeonjun." O konuşuyor ben de onu dinliyordum. Asla cevap vermiyordum. "Bu gidişle biz senin evine geleceğiz gibi."

Küçük bir ağrı kasıklarımı yoklayıp geçti. Müdürün dediği yüzünden olduğunu düşündüm.

"Hayır," diye reddettim. "Ailemi en kısa zamanda getireceğim. Çalıştıkları için meşguller. Lütfen zaman verin."

"Ebeveynler çocukları için nasıl zaman bulamıyorlar? En azından işe gitmeden önce annen gelip benimle konuşabilir değil mi? Eminim sen ailene bah-" Müdür konuşurken gözlerim kararır gibi oldu. Koltuğu sıkıca tutup destek almaya çalıştım. Birden kötüleşiyor gibiydim.

Konuşması biter bitmez ayaklandım. "Çıkabilir miyim?" diye sordum hemen.

"Çıkabilirsin."

Duvarlardan tutunarak sınıfa doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda baktığım ilk yer onun sırası oldu ama o yine sınıfta yoktu. Kendi yerime oturup kafamı kolumun üzerine koydum ve gözlerimi kapatıp dinlenmeye çalıştım.

Fakat birkaç ders sonra beni uyandıran bir şey oldu: Ensemde bir el hissettim. Korkuyla arkama döndüğümde onu gördüm. Soobin'i. Kafasını tıpkı benim gibi koluyla kapatmış yatıyordu ve eli de her zamanki gibi benim ensemdeki saçlardaydı.

Hiçbir şey olmamış gibi okula gelip benimle aynı devam edebileceğini sanıyordu. Onun sınıfta olması beni kötü hissettirdi. Bu halde karşılaşmak istemiyordum. Kendimi iyi hissetmiyordum. Hemen eve gitmeliydim ve bir daha onu görmemeliydim.

Çantamı ve masamdaki kitaplarımı hızla toplayıp sınıftan ayrıldım. Ders arasıydı ve ben daha bugün müdür ile bu konuyu konuşmuştum ama işler beklendiği gibi gitmemişti. Okulun merdivenlerini hızla inerken kasıklarıma giren ağrıyla olduğum yerde kaldım. Hareket dahi edemedim.

"Yeonjun."

Soobin'in sesini duydum. Arkamdaydı. Peşimden geliyordu. Beni yakalamaması için gitmeye hazırlanıp hamle yaptığımda şiddetli bir ağrıyla olduğum yerde kaldım. Ağzımdan bir inleme kaçtı ve utanarak yüzümü sakladım.

"Yeonjun," Yanıma geldi. "İyi misin?"

Başımla onayladım onu. Yanımdan gitmesini istiyordum. Yüzünü bile görmek istemiyordum. Trabzanlardan tutunarak yavaşça birkaç basamak indim. Biraz daha iyi oluyor gibiydim. Durmadım. Duramazdım çünkü. Gidebildiğim yere kadar gitmeli, ondan kaçmalıydım.

Peşimden geldiğini biliyorum. "Neyin var?" diye sordu arkamdayken. Gözlerimi sıkıca kapatıp tüm gücümü toplamaya çalıştım. "Karnım ağrıyor." dedim geçiştirerek.

"Yeonjun," dedi tekrardan adımla seslendi ve bu beni durdurdu. "Kızgınlığa gireceksin."

Kahretsin! Kokumdan anlıyordu her şeyi. Acaba sınıfta da böyle mi kokuyordum? Kendimi daha da berbat hissediyordum şimdi.

"Sana yardım etmemi ister misin?"

Birden ona döndüm. Soobin kızarmış gözlerimle ve mor göz altlarımla karşılaşmayı beklemiyordu. Buna emindim. Yüzünde beliren o endişeli ifade beni afalattı ama bir yandan da hâlâ beni düşündüğünü bilmek sevindirdi.

"Bebeğim," Yüzümü tutmak istediğinde geri çekildim hemen. "Bana bebeğim deme."

Okul merdivenlerinde kavga edecektik resmen. Ama Soobin buna izin vermedi. Beni kolumdan yakaladığı gibi kucağına aldı ve çıkış kapısına kadar yürüdü. Sonra da arabasına bindirdi. O zamana kadar ki tüm çırpınışlarımı ve ona vurmalarımı umursamamıştı bile.

Arabanın kapılarını kilitledi. İlk yaptığı şey özür dilemek oldu.

"Bir hafta boyunca seni görmezden gelmek zorunda kaldığım için özür dilerim bebeğim."

benim gençliğim- yeonbin (omegaverse)Where stories live. Discover now