XXVII

811 83 27
                                    

Aramızdaki ilişki farklıydı. Bunu hissediyordum. Çünkü bana öyle olduğunu hissettiriyordu. En büyük acılarımı onunla paylaşabilirdim ve bana yara bandı olurdu. Onun yanında ölürcesine ağlardım. Benim gözyaşlarımı siler ve beni teselli ederdi. Bana sarılırdı ve biz ölene kadar öyle kalırdık.

Soobin'e güveniyordum.

Henüz bir şeyleri açıklığa kavuşturmamış olsak bile ona güveniyordum. Onu seviyordum. Benim alfam olmasını istiyordum. Kokusu beni yatıştırıyordu. Bana iyi geliyordu. Dokunuşları beni iyileştiriyordu. Tanrı'nın benim için kaderime yazdığı kişi o'ydu: Soobin.

Sabah yatakta ona benim alfam olduğunu söylerken utanmıştım ama sonrasında Soobin beni daha çok utandıracak bir şey yapmıştı. Dudaklarımdan sıkıca öpmüş ve saniyeler boyunca onları kendi dudaklarının arasında hapsetmişti. İlk defa bu kadar uzun öpüşmüştük. Hatta, ilk defa tam anlamıyla öpüşmüştük.

İçim sabahtan beri kıpır kıpırdı. Keyfim yerindeydi. Ağrım yoktu. İyiydim. Onun yanındaydım, sevdiğim insanın. Çözülmemiş sorunlarımıza rağmen birlikteydik.

Tüm günü birlikte geçirdik. Yemekler sipariş ettik. Soobin benim kilo almamı her şeyden cok istediği için bana her şeyi yedirmeye çalıştı. Eliyle soyduğu meyveleri netflix izlerken yedirdi bana.

"İyi olduğunu anlayabiliyorum. Seni daha önce hiç böyle görmemiştim." Mırıltı gibi çıkan sesiyle konuşuyordu.

Bahçede çimenlerin üzerine uzanmış birlikte yıldızları seyrediyorduk. Aslında pek de seyrettiğimiz söylenemezdi.

"Nasıl anlayabiliyorsun?"

"Anlayabiliyorum çünkü kokunu alıyorum."

"Gerçekten ruh halime göre değişen bir kokum olduğunu mu söylüyorsun yani?"

"Hmhmm. Alfaların ki pek böyle değildir."

"Nasıldır?"

Birden bana döndü. "Kokumu almıyor musun Yeonjun?" Heyecanlandım. Bir anda bana bu kadar yaklaşması nefesimi kesti. "A-alıyorum.." diyebildim zorlukla.

Üzerime çıktı, yüzü yüzüme yakındı ve neredeyse dudaklarımız birbirine değecekti. Sabahki gibi olacağı düşüncesi beni heyecanlandırdı.

"Sence nasıl bir ruh halindeyim?"

"B-bilmiyorum.." Kekeliyordum. Aptaldım. Soobin ne olduğunu anlayacak kadar zekiydi. Onu sevdiğimi biliyordu.

"Seni mühürlemek istiyorum."

Aniden söyledi. Bunu beklemiyordum. Kalakaldım. İkinci beni mühürlemekten bahsediyordu. Ama bu sefer korkmuyordum. Aksine daha güvende hissediyordum ve...bende istiyordum. Beni mühürle Soobin.

Beni öpmek için dudaklarımızı birbirine değdirdiği zaman onu göğsünden geriye ittim. "Soobin," dedim hemen. Yattığım çimenlerden sırtımı ayırdım, belimi doğrulttum ve oturur bir pozisyona geçtim.

"Ne oldu?" Endişelenerek bana yaklaştığında kafamı önüme eğdim.

"Ne olduğunu biliyorsun. Bir şeyleri açıklığa kavuşturmamız lazım. Beni..." Gözlerim onunkileri buldu. "Beni cevapsız bırakma. Böyle çok aciz hissediyorum. Senin hayatında bir yerim yokmuş gibi geliyor. Sen benim hakkımda her şeyi biliyor gibisin ama ben senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum."

Yüzü düştü. Fark ettim. Kendisini geri çekmesinden korkarak soruyordum. Belki de tam şu an onun kim olduğunu sorabilme ihtimalimden dolayı benimle görüşmek bile istemeyebilirdi ama bunu göze almalıydım. Kahretsin! Düşüncelerim ve kalbim öylesine büyük çelişki içindeydi ki ne yapmam gerektiğini bile bilmiyordum.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 22 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

benim gençliğim- yeonbin (omegaverse)Where stories live. Discover now