1.Bölüm: 'Benim Masam'

990 61 33
                                    

Günün erken saatleriydi, bir alarm sesi duyuluyordu. Genç bir kız uykulu gözleriyle elini yatağının kenarında, yastığının altında gezdirip gözlerini araladı. Aradığı, yoktu.

Koca bir esneyişle bakışları komodine kaydı, odayı inleten sesin sahibi oradaydı. Hızla eline alıp kafasını yeniden yastıkla buluşturdu. Ekrana döndü, gözlerinin sadece biri açıktı. Ekranda, 'Saat 06.30 vardı, en alt kısmında 'kapat veya ertele' tuşu duruyordu.

Baş parmağını 'kapat' tuşuna dokundurup gözlerini kapattığı an ensesinin sağ köşesinda ufak bir sızı hissetti, yeni yastığı gece boyunca rahatsız etmiş olmalıydı.

Umursamamaya gayret ederek pikesini üstüne çekti. Sonbahar mevsimin başlangıç günleriydi, kavurucu sıcaklardan sonra ilk yağmurlar başlamıştı. Odanın içerisine hakim olan serin hava, uykunun en güzel anlarının sebebiydi.

.....

Son sesiyle bir alarm yankılanıyordu odanın içerisinde, tek kişilik bir yatağın üzerinde kendinden geçmişçesine uyuyordu genç kız. Gece oldukça geç uyumuş, saatlerce kafa yormuştu.

Uykulu gözlerini bu defa hızla komodine uzattı. Telefonunu eline alıp ekrana baktı, baş parmağı 'kapat' tuşuna gittiği an duraksadı. Alarm niye böyle ısrarla çalıyordu? Bedenini çevirip sırt üstü pozisyona geçti. Bakışlarını beyaz tavana çevirdiği anda gözleri delice büyüdü.

"İş..! Dedi fısıltıyla. Hızla ellerinden güç alarak oturdu. Endişeli gözlerini emin olmak adına telefon ekranına çevirdi. Yanılmıyordu, saat tam olarak 07:05'ti.

"Geç kaldım!" Hızla üstündeki pideyi tek eliyle savurup ayaklarını yere indirdi. Çıplak ayaklarıyla gardırobuna yaklaştı. Gözüne kestirdiği siyah beyaz çizgili kısa bluzunu, İspanyol paça siyah kumaş pantolonunu çıkardı. Yatağın kenarına bırakıp duşluğa koştu, siyah saçları hızıyla savruluyordu.

İsmi Eylül'dü, 24 yaşında genç bir kızdı. Kömür karası gözleri, kumral bir tenine oldukça uyum sağlıyordu. Oldukça başarılıydı, hayatın acımasızlığına rağmen ayakta dimdik durmayı başarmıştı.

...
Yürüyordu bir başına Eylül, ayağında ufak topuklardan oluşan bir çift siyah ayakkabı vardı. Her sabah yaptığıydı, işe yayan gidiyordu. Otobüsler okullar açıldığı dönemlerde tıklım tıklım olur, duraklarda durmaksızın önünden geçip giderdi.

Yaklaşık 2000 adım atarak vardığı iş yerinde, genellikle en erken geleni olurdu. Bir devlet kurumunda memurdu, iş saatleri her daim sabit ve belirliydi. Geç kalma gibi bir lüksü yoktu, ki öyle bir alışkanlığı da yoktu. Her sabah mesai arkadaşları gelmeden çaylarını hazır eder, neşeyle karşılardı.

Düzenli bir hayatı vardı, hazır yiyecekleri pek tercih etmezdi. Sabahları uykusundan feragat edip özenle kahvaltı eder, öğle aralarını genellikle bir meyveyle geçirip akşam yemeğine yetişirdi. Fit bir vücudu vardı, sebebi kesinlikle dakikliği ve düzeniydi.

Tatlı pek sevmez, tercihi genellikle tuzlu olurdu. Yoğun işlerinin arasında rahatladığı en büyük faktör de çayı ve arkadaşlarıyla geçirdiği vakitleriydi. Çalıştığı kurumda iki yakın arkadaşı vardı, aynı anda atanıp yerleşmişlerdi. İşlerin yoğunluğu arasında muhakkak birbirlerine vakit ayırıp, sohbet ve kahve saati yaparlardı.

Birinin ismi Bahar'dı, kahve delisiydi. Her anda elinde bir bardak olur, kahvesini yudumlardı.
Diğeri ise Aylin'di, genellikle kahve yapandı. Bir araya geldikleri her anda kahveler ondan sorulurdu. Elinin lezzeti başka hiçbir yerde yoktu.

Günleri Eylül için yoruculuğuna rağmen verimli ve güzel geçirende buydu. Hem arkadaşları hem işi hem dakikliği ile her şey daha kolaydı.

Bu sabah da aynı rutinle, biraz gecikmeli de uyanmış, duş alıp kahvaltı ettikten sonra dışarı çıkmıştı. Kurumuna doğru yürürken kulaklarında birer kulaklık vardı, usul usul çalıyor, güne enerjik başlamasını sağlıyordu.

'GERÇEĞİN İZİNDE'Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang