11.Bölüm: Voleybol

413 35 46
                                    

Eylül gözlerini yavaşça kapattı, burnuna alışkın olmadığı bir koku sindi. Sadece gözleri değil, kokusu da bahardı bu adamın. Yüzünde istem dışı tebessüm belirdi, şarkının sözlerini yavaşça tekrarladı. "Yandım Aman.. Öldüm Aman.. Sararıp Soldum Aman" dedi.

Kerem'in gözleri hızla ona döndü, ufak bir soluk aldı. "Yandım Aman Öldüm Aman.. Sararıp Soldum Aman..
Kar Boran Yollar.. Ardımda Sevdan Var..
Seni Bırakıp Gidemem.." diye fısıldadı. Baharında uçuşan kelebeklerden biri kanat çırpa çırpa yaklaşıp, genç kızın kalbine usulca kondu, bedenine tatlı bir ürperti verdi.

Ve o gün en büyük dileklerinden biri gerçek oldu. 4 yılın emeği, sabrı bir kelebek ile sevdasının kalbine esti.

Çocukluğunu geçirdiği evdeydi genç kız, arkasında annesi, yanında bir adam vardı. Günler sonra huzur doluydu, yüzünde mutluluk, gözlerinde neşe vardı.

İki eli genç adamın ensesinde, gözleri bahar gözlerinde. Yeşilin en eşsiz tonunda, çiçeklerle doluydu. Günler önce tanıdığı, bir an bile yanından ayrılmadığı bu sığınaktı.

Ağladığında yanında olmuş, güldüğünde gülmüş, üzüldüğünde üzülmüştü.

Bir sihirdi..  ömrüne dahil olan, kimsesizliğine kimse olan.

Koskoca dünyanın, milyarlarca insanın arasında tekti. İsmini bilen, yaşadığını hissettirendi. İyi ki vardı, iyi ki her anında yanındaydı.

Ensesindeki elin, gözlerindeki gözlerin etkisindeydi Kerem. Yavaş yavaş sallanırken kalbine koca bir heyecan hakimdi. Bu garip dünyada ömrünün en büyük dilekleri tek tek gerçekleşiyor, hayat ona en büyük ödülünü veriyordu.

Yanında hayalini bile kurmayı bıraktığı kız vardı, elleri ince narin belinde birleşmişti. Gözlerine bakmaya kıyamadığı, yüzüne dokunamadığı en büyük dileğiydi.

Bahar gözleri, gözlerine değdiği her anda bedenini delice titretiyordu. Bakışlarını ayırmaya gayret ettiği her anda, kalbi hızla çarpıyor, buluşmak için çırpınıyordu.

Ne çok hasretti bahar gözleri, bir çift koyu göze.
Ne çok ihtiyaçtı kalbi, güzel kalbine..

Sadece bir adım geride duruyordu bir kadın, evladının varlığından bir haberdi. Karşısında iki yabancı genç vardı, salonunun orta yerinde yavaşça dans ediyorlardı. Yüzünde tebessüm belirdi, ne güzel bir görüntüydü. Tıpkı hayat arkadaşıyla yıllar önce tanıştığı gibi, heyecan dolu bir çiftti.

Gözlerinde anlamlandıramadığı bir merhamet vardı, sadece iki defa gördüğü iki yabancıyı evine almış, bir gece misafir etmişti. Sanki, kalbinin en derinlerinde onlar için ayrılan bir kısım vardı. Sanki, onları bu evde tutmak isteyen bir güç sarmıştı bedenini.

Ufak soluk verip arkasını döndü, mutfaktan çaydanlığın içerisinde fokur fokur kaynayan suyun sesi duyuluyordu. Ağır adımlarla ilerlediğinde, bir ses duyuldu. Eve ait zil çalıyordu.

İki genç merakla geriye çekildi, Meral Hanım gözüktü. Hızlı adımlarla kapıya yaklaşıp açtı, yüzünde koca bir tebessüm belirdi, karşısında hayat arkadaşı vardı.

"Sürpriz!" dedi adam, orta yaşlardaydı. İsmi Cemal'di. Uzun zayıf bir bedeni, zeytin rengi gözlerinde yakını gösteren çerçeveli bir gözlük vardı.

Meral Hanım'un gözleri parıldadı, kısa zaman bile olsa hayat arkadaşına uzak olmak zorluyordu. Gülümseyerek kollarını boynuna sıkı sıkı doladı. "Hoş geldin." dedi.

Eylül sadece birkaç adım geride duruyordu, dolu gözleri sadece babasındaydı. "Baba.." diye fısıldadı. Tıpkı bir yabancıydı, halbuki iş gezilerinden geldiği her anda boynuna sıkı sıkı sarılır, yanaklarını doya doya öperdi.

'GERÇEĞİN İZİNDE'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin